İstanbul’da Kentsel Dönüşüm Uygulamasının Eksiklikleri
İstanbul’da kentsel dönüşüm, acil ve gerekli bir ihtiyaçtır. Ancak bugüne kadar uygulanan projeler, dönüşümün yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve çevresel boyutlarının da dikkate alınması gerektiğini göstermektedir. Daha adil, şeffaf, katılımcı ve sürdürülebilir bir dönüşüm modeli benimsenmediği sürece, İstanbul’un karşı karşıya olduğu riskler devam edecek; dönüşüm, çözümden çok yeni sorunlar yaratmaya devam edecektir.
24.09.2025 14:14:00
Bayram ÇOŞGUN
Bayram ÇOŞGUN





İstanbul, Türkiye'nin ekonomik, kültürel ve demografik merkezi olmasının yanı sıra, deprem riski açısından da en kritik bölgelerinden biridir. 1999 Marmara Depremi sonrası artan farkındalık, İstanbul'da yapı stoğunun yenilenmesini kaçınılmaz kılmış ve bu bağlamda kentsel dönüşüm, kamu politikalarının öncelikli konusu haline gelmiştir. Ancak aradan geçen yıllara rağmen kentsel dönüşüm uygulamaları hem etkinlik hem de adalet bakımından ciddi eksiklikler barındırmaktadır.
1. Planlama Eksikliği ve Parça Parça Dönüşüm
Kentsel dönüşüm süreçleri, çoğu zaman bütüncül bir şehir planlaması yaklaşımı yerine, parsel bazlı ya da bina ölçekli müdahalelerle yürütülmektedir. Bu durum, dönüşümün sadece fiziksel yenileme ile sınırlı kalmasına ve altyapı, ulaşım, sosyal donatılar gibi temel unsurların ihmal edilmesine neden olmaktadır. Örneğin, bir bölgede birkaç bina yenilenirken, aynı sokaktaki diğer yapılar eski haliyle kalmakta ve bu durum hem estetik hem de güvenlik açısından çelişkili bir görünüm ortaya çıkarmaktadır.
2. Sosyal Adalet ve Yerinden Etme Sorunu
Kentsel dönüşüm uygulamalarında en çok eleştirilen konulardan biri, düşük gelirli grupların yaşadıkları alanlardan çıkarılmaları ve bu süreçte yeterli sosyal destek mekanizmalarının devreye girmemesidir. Rantsal dönüşüm kaygısıyla yürütülen bazı projelerde, hak sahipleri mağdur edilmekte, yeni konutlara erişimleri ekonomik olarak mümkün olmamaktadır. Bu da şehirdeki sosyoekonomik eşitsizlikleri daha da derinleştirmekte, yerinden edilme (displacement) olgusu giderek yaygınlaşmaktadır.
3. Şeffaflık ve Katılımcılık Eksikliği
Kentsel dönüşüm projeleri çoğunlukla yukarıdan aşağıya, merkezi idare ve büyük inşaat firmaları eliyle yürütülmektedir. Bu süreçte yerel halkın, sivil toplum kuruluşlarının ve meslek odalarının görüşlerine yeterince başvurulmamakta, karar alma süreçleri şeffaf yürütülmemektedir. Bu durum, dönüşüm projelerine yönelik toplumsal güveni azaltmakta ve sık sık hukuki ihtilaflara yol açmaktadır.
4. Deprem Güvenliği Hedefinden Sapma
Kentsel dönüşümün temel motivasyonu olan deprem güvenliği, zamanla yerini rant odaklı projelere bırakmıştır. Özellikle merkezi lokasyonlarda yürütülen projelerde, kat sayılarının artırılması ve lüks konut üretimi ön plana çıkarken, riskli bölgelerde yeterli dönüşüm sağlanamamaktadır. Bu durum, İstanbul'un deprem riskini azaltmak yerine yalnızca bazı bölgeleri "değerli hale getirme" aracı olarak kentsel dönüşümün kullanılmasına neden olmaktadır.
5. Çevresel ve Kültürel Değerlerin Korunamaması
Kentsel dönüşüm projeleri sırasında doğal alanlar, yeşil alanlar ve kültürel miras çoğu zaman yeterince korunmamaktadır. Özellikle tarihi dokunun yoğun olduğu semtlerde, özgün mimari değerlerin yok sayılarak modern yapılarla yer değiştirilmesi, kentin kültürel kimliğini zedelemektedir. Aynı şekilde, yoğun yapılaşma ile birlikte yeşil alan oranları azalmakta, bu da şehirdeki yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir.
1. Planlama Eksikliği ve Parça Parça Dönüşüm
Kentsel dönüşüm süreçleri, çoğu zaman bütüncül bir şehir planlaması yaklaşımı yerine, parsel bazlı ya da bina ölçekli müdahalelerle yürütülmektedir. Bu durum, dönüşümün sadece fiziksel yenileme ile sınırlı kalmasına ve altyapı, ulaşım, sosyal donatılar gibi temel unsurların ihmal edilmesine neden olmaktadır. Örneğin, bir bölgede birkaç bina yenilenirken, aynı sokaktaki diğer yapılar eski haliyle kalmakta ve bu durum hem estetik hem de güvenlik açısından çelişkili bir görünüm ortaya çıkarmaktadır.
2. Sosyal Adalet ve Yerinden Etme Sorunu
Kentsel dönüşüm uygulamalarında en çok eleştirilen konulardan biri, düşük gelirli grupların yaşadıkları alanlardan çıkarılmaları ve bu süreçte yeterli sosyal destek mekanizmalarının devreye girmemesidir. Rantsal dönüşüm kaygısıyla yürütülen bazı projelerde, hak sahipleri mağdur edilmekte, yeni konutlara erişimleri ekonomik olarak mümkün olmamaktadır. Bu da şehirdeki sosyoekonomik eşitsizlikleri daha da derinleştirmekte, yerinden edilme (displacement) olgusu giderek yaygınlaşmaktadır.
3. Şeffaflık ve Katılımcılık Eksikliği
Kentsel dönüşüm projeleri çoğunlukla yukarıdan aşağıya, merkezi idare ve büyük inşaat firmaları eliyle yürütülmektedir. Bu süreçte yerel halkın, sivil toplum kuruluşlarının ve meslek odalarının görüşlerine yeterince başvurulmamakta, karar alma süreçleri şeffaf yürütülmemektedir. Bu durum, dönüşüm projelerine yönelik toplumsal güveni azaltmakta ve sık sık hukuki ihtilaflara yol açmaktadır.
4. Deprem Güvenliği Hedefinden Sapma
Kentsel dönüşümün temel motivasyonu olan deprem güvenliği, zamanla yerini rant odaklı projelere bırakmıştır. Özellikle merkezi lokasyonlarda yürütülen projelerde, kat sayılarının artırılması ve lüks konut üretimi ön plana çıkarken, riskli bölgelerde yeterli dönüşüm sağlanamamaktadır. Bu durum, İstanbul'un deprem riskini azaltmak yerine yalnızca bazı bölgeleri "değerli hale getirme" aracı olarak kentsel dönüşümün kullanılmasına neden olmaktadır.
5. Çevresel ve Kültürel Değerlerin Korunamaması
Kentsel dönüşüm projeleri sırasında doğal alanlar, yeşil alanlar ve kültürel miras çoğu zaman yeterince korunmamaktadır. Özellikle tarihi dokunun yoğun olduğu semtlerde, özgün mimari değerlerin yok sayılarak modern yapılarla yer değiştirilmesi, kentin kültürel kimliğini zedelemektedir. Aynı şekilde, yoğun yapılaşma ile birlikte yeşil alan oranları azalmakta, bu da şehirdeki yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.