Egemenlik; tarihsel bakımdan Kıbrıs halkını oluşturan iki toplumun yasal varlıklarına ve haklarına saygı ilkelerine dayalı olarak kurulmuştu. Adadaki toplumlar; Kıbrıs Rum Toplumu -yani Rum asıllı olanlar- ile Kıbrıs Türk Toplumundan -yani Türk asıllı olanlar- oluşmaktaydı. İlgili taraflar arasında akdedilen Zürich ve Londra anlaşmalarının hükümleri, her iki cemaatin 3/7 oranında, yani başka bir deyişle %30'u Türk, %70'i Rum cemaatinden olacak şekilde bir hükümet oluşturmalarını öngörmekteydi. Bu çerçevede, Rum Toplumundan Başpiskopos Makarios'un Cumhurbaşkanı ve Türk Toplumundan da Fazıl Küçük'ün Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak tayin edilmeleri üzerine anlaşmaya varılmıştır. Buna göre, iki cemaatten oluşacak bir federe devlet kurulması, kabinede 3 Türk Bakan bulunması ve garantör ülkeler olan Türkiye ve Yunanistan'dan gelecek uzmanların yardımıyla, yeni kurulacak devlete daimi bir anayasa hazırlanması hususlarında mutabakata varılmıştır. Ancak, olaylar normal seyrinde cereyan etmemiş; -fazla ayrıntıya girmeden söylemek gerekirse- sürtüşmeler, karşı karşıya gelmeler başlamış ve Makarios daha önceki anlaşmaların geçerli olmadığını ilan ederek Türk Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile 3 Bakanı görevlerinden uzaklaştırma kararını almıştır. Bunlarla da yetinmemiş ve Rum güçleri, Kıbrıslı Türklerin ikamet ettikleri köy ve kentleri ateşe tutmuşlardır. Türkiye, hava ve deniz kuvvetleriyle bu duruma mühadelede bulunmuş ve İngiliz Barış Koruma Güçleri gözetimi altında ateşkes sağlanması için temaslar yapmıştır.
15 Ocak 1964 tarihinde her ne kadar Londra yeni bir uzlaşma konferansına evsahipliği etmişse de, bundan bir sonuç alınamamış, bunun üzerine Britanya aynı yılın Şubat ayında konuyu Güvenlik Konseyi'ne sunmuştur. Güvenlik Konseyi de, 4 Mart 1964 tarihinde "Rum ve Türk Cemaatleri arasında çatışmayı önlemek ve birlikte normal bir yaşam idame ettirmelerine yardımcı olmak üzere" Kıbrısa barış koruma gücü gönderilmesine ilişkin karar almıştır. Ancak, bu gerçekleştirilememiş ve diğer cemaatin üçte biri oranında sayıya sahip Kıbrıslı Türklere karşı uygulanan şiddet olayları devam etmiştir. Sonuç olarak da, Kıbrıslı Türkler köylerinde ve kentlerinde mahsur kalmışlardır. Bu bağlamda, 103 köy ile 117 cami yıkılmış, kaçıp kurtulabilenler başka köylere sığınmışlardır. Adet olduğu üzere tüm bu olaylara ilişkin dikkate alınıp da uygulamaya konulamayan bir çok BM kararı alınmış, Genel Sekreter raporları hazırlanmış ve bir dizi müzakereler yapılmıştır. Öte yandan, radikal Rumlar faaliyetlerini o denli ileri götürürler ki, Makarios'a bile karşı çıkmaya başlarlar ve sonunda Makarios 1974 yılının Temmuz ayında barış harekatı ile ülkeden kaçmak zorunda kalır.
Kıbrıslı Türklere karşı girişilen saldırılar, Yunan güçlerinin yardımıyla daha da şiddetlenince, Türkiye -üç garantör ülkeden biri olması sıfatıyla- duruma müdahale ederek, savaş uçaklarını gönderdi. Bu sırada Lefkoşa havaalanına adı verilen Ercan şehit düştü. Krizin bu boyuta varmasıyla, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının 25 Temmuz 1974 günü Cenevre'de toplanmaları kararlaştırıldı. Beş gün süren görüşmelerden sonra Bakanlar, iki cemaati birbirinden ayırma ve Kıbrıs Türk bölgesini, Rum toplumu güçlerinden arındırma, tutuklu ve esirleri serbest bırakma ve pratikte iki ayrı toplum ve iki ayrı yönetim bulunduğunu itiraf etme hususları üzerinde anlaşmaya vardıklarını açıkladılar.
15 Ocak 1964 tarihinde her ne kadar Londra yeni bir uzlaşma konferansına evsahipliği etmişse de, bundan bir sonuç alınamamış, bunun üzerine Britanya aynı yılın Şubat ayında konuyu Güvenlik Konseyi'ne sunmuştur. Güvenlik Konseyi de, 4 Mart 1964 tarihinde "Rum ve Türk Cemaatleri arasında çatışmayı önlemek ve birlikte normal bir yaşam idame ettirmelerine yardımcı olmak üzere" Kıbrısa barış koruma gücü gönderilmesine ilişkin karar almıştır. Ancak, bu gerçekleştirilememiş ve diğer cemaatin üçte biri oranında sayıya sahip Kıbrıslı Türklere karşı uygulanan şiddet olayları devam etmiştir. Sonuç olarak da, Kıbrıslı Türkler köylerinde ve kentlerinde mahsur kalmışlardır. Bu bağlamda, 103 köy ile 117 cami yıkılmış, kaçıp kurtulabilenler başka köylere sığınmışlardır. Adet olduğu üzere tüm bu olaylara ilişkin dikkate alınıp da uygulamaya konulamayan bir çok BM kararı alınmış, Genel Sekreter raporları hazırlanmış ve bir dizi müzakereler yapılmıştır. Öte yandan, radikal Rumlar faaliyetlerini o denli ileri götürürler ki, Makarios'a bile karşı çıkmaya başlarlar ve sonunda Makarios 1974 yılının Temmuz ayında barış harekatı ile ülkeden kaçmak zorunda kalır.
Kıbrıslı Türklere karşı girişilen saldırılar, Yunan güçlerinin yardımıyla daha da şiddetlenince, Türkiye -üç garantör ülkeden biri olması sıfatıyla- duruma müdahale ederek, savaş uçaklarını gönderdi. Bu sırada Lefkoşa havaalanına adı verilen Ercan şehit düştü. Krizin bu boyuta varmasıyla, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanlarının 25 Temmuz 1974 günü Cenevre'de toplanmaları kararlaştırıldı. Beş gün süren görüşmelerden sonra Bakanlar, iki cemaati birbirinden ayırma ve Kıbrıs Türk bölgesini, Rum toplumu güçlerinden arındırma, tutuklu ve esirleri serbest bırakma ve pratikte iki ayrı toplum ve iki ayrı yönetim bulunduğunu itiraf etme hususları üzerinde anlaşmaya vardıklarını açıkladılar.
Fuat Şengül / diğer yazıları
- En önemli katığımız ekmek / 13.07.2023
- Zengezur Türk Cumhuriyeti hayırlı olsun / 08.07.2023
- Yeşil enerji dönüşümü derken! / 07.07.2023
- ‘Yaşlı Avrupa, genç Türkiye’ / 04.07.2023
- Köydeki geleceğimiz / 23.06.2023
- Sodyum batarya yapalım mı? / 22.06.2023
- Kafamızda et mi var beyin mi? / 21.06.2023
- Geleceğimizi tehdit eden kuraklık / 20.06.2023
- Gıda ve su güvenliği / 19.06.2023
- Yunan’a kaptırmadan işaretleyelim! / 18.06.2023
- Zengezur Türk Cumhuriyeti hayırlı olsun / 08.07.2023
- Yeşil enerji dönüşümü derken! / 07.07.2023
- ‘Yaşlı Avrupa, genç Türkiye’ / 04.07.2023
- Köydeki geleceğimiz / 23.06.2023
- Sodyum batarya yapalım mı? / 22.06.2023
- Kafamızda et mi var beyin mi? / 21.06.2023
- Geleceğimizi tehdit eden kuraklık / 20.06.2023
- Gıda ve su güvenliği / 19.06.2023
- Yunan’a kaptırmadan işaretleyelim! / 18.06.2023