Malumları olduğu üzre İzmir'de yaşıyorum.
Seven-sevmeyen herkesin "Gâvur İzmir!" dediği bu dünya şehrinin îmanına hatta takvasına vurgunum!
Sakın ha, "Ne diyorsun?" demeyin, çünkü ne dediğimi ve neden dediğimi bilerek söylüyorum...
Siz hiç, resmi adı "Atatürk Meydanı" olan ama "Konak Meydanı" olarak anılan meydandaki asıl adı "Yalı Camii" olan halk arasında ise "Konak Camii" diye adlandırılan minyatür sayılabilecek kadar küçük camide namaz kıldınız mı?
O minyatür camide namaz kılarken, camiye girmeden efelenerek dolaşırken, secdeye vardığınız anda, savaş meydanında silah arkadaşlarınız nöbet tutuyormuşçasına kıldığınız namazın farklılığını hissettiniz mi?
Şahsen Yalı (Konak) Camii'nde nasip oldukça kıldığım namazın şevk ve coşkusunu bir de Ankara Hacı Bayram Camii'nde yaşarım..
Her iki mekânın da farklı bir atmosferi var sanki...
Her iki camide de solunan oksijenin bile dışardakinden farklılığı hissedilir...
Bu iki caminin tarihte yaptıkları işlev olarak da benzerlikleri var.
Hacı Bayram Camiinde Cumhuriyetin banisi ve hamisi Muhteşem Türk Atatürk'ün secdesindeki alın ve diz izlerini, Yalı (Konak) Camii'nde ise Hasan Tahsinler başta olmak kaydıyla millî kahraman şahsiyetlerin izlerini, bakarsanız görürsünüz..
Dikkatle solursanız, Muhteşem Türk'le ve diğer Ölümsüzlerle aynı oksijeni soluduğunuzu hissedersiniz...
Yalı (Konak) Camii'nde ise 1.700'lü yıllardan beri yani 300 yıldan fazladır; yolu İzmir'e düşen, İzmir Dağlarında savaşlar yaşayan akıncıların, savaşçıların, gerçek manada mücahidlerin alın izlerini, diz izlerini ve soludukları oksijeni hissedersiniz...
Abarttım mı?
Bu konuda abartıyı bile başarabildiysem, kendimi bahtiyar hissederim. Bu duygularımı ne kadar ifade edebildiysem, kendimi o kadar İzmirli sayarım çünkü...
Biliyor musunuz; İzmir'de aralıksız üç yıl yaşayan kişi, İzmir'in sessiz sedasız oto-kontrolüne girer ve bu oto-kontrolden asla rahatsız da olmaz!
İzmir'in dünyada emsali olmayan hoşgörüsünden nasiplenir!
Dünyanın en modern görünümlü insanlarıyla fiziken yarışan dünya insanlarını görür ve farkında olmadan Türklüğünü muhafaza ederek dünya insanlığı arasında rol-model olarak dolaştığını hisseder...
İşte bu gözle dikkatle incelenmezse görülemeyen özelliklerinden dolayıdır kızanlar İzmir'e "Gâvur" derler ve halt ederler!...
Sizi kurban olasınız İzmir'in Gâvurluğuna, dinci dinsizler sizi...
15 Temmuz Kahpe Kalkışması'nda da İzmir, kendine yakışanı bütün dünyaya örnek olabilecek ihtişamla sergiledi!
Konak Meydanı ve Gündoğdu Meydanı'ndan bütün dünyaya demokratlığını değil, insanlığını ve insanlık içerisindeki Türklüğünü haykırdı! Olup-bittikten sonra zorakileştirilen "Demokrasi Nöbetleri" denilen açık hava orta oyunlarına katılmadım ama 15 Temmuz Kahpeliğine karşı göğüs-göğüse direnişte Efelerle birlikte meydanlardaydım...
Görmek istemeyenler, gözlerini kapattılar tabi ve İzmir Efelerinin; "İzmir ayakta ve Devletine sahip çıkmak için görevde kahpeler!" Haykırışını duymak istemeyenler, kulaklarını tıkadılar!
Bütün bu göz kapatmalara ve kulak tıkamalara rağmen 8.500 yıllık yaşıyla bir Dünya Şehri olan İzmir; kör gözlere battı, sağır kulakları Efe narasıyla patlattı ve ben bu özel ve güzel şehirde yaşamanın ayrıcalığını hissettim bir daha vücudumun bütün zerrelerinde ve hafızamın bütün hücrelerinde...
İzmir'in İzmirliği, İzmir'in insanlığı ve adı koyulmamış hümanizmi, yani insancıllığı da Konak ve Kordon'dan hissedilebilir biliyor musunuz?
Meselâ Ramazan'da Kordon'da olta atan amatör ve oruçlu bir İzmirlinin, yakaladığı balıkları mangal yakmış, piknik yapan bir sarhoş İzmirliye verdiğini görebilirsiniz!
Ne İzmir'in sarhoşu oruçlu balıkçıdan, ne de oruçlu balıkçı hemşehrisi sarhoş İzmirliden zerrece rahatsızlık duymazlar!
Son Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Haçlı Projesi (BOP) neticesinde kaçkın düşen, yersiz-yurtsuz binlerce tesettürlü hatta çarşaflı Müslüman Suriyeliler ve onların arasına karışan -güya- Müslüman çok ucuz para karşılığı bedenlerini satan kadınların karşısında; aylardır, belki yıllardır işsiz olmasına ve "Dinci Dinsizler" tarafından dinsizlikle ithâm edilen modern giyimli namus abidesi, İzmir'i Güzelleştiren Güzeller'i fark edersiniz...
Tabi bu özel güzellikleri görebilmek için gözlerinizle bakıp, gönlünüzle görmeniz şart!
Sadece bakan ve her ne hikmetse bakanları şaşırtan gözlerin gönülsüz bakmalarıyla İzmir'in bu özel güzelliğini görmek mümkün değildir...
M.Ö. 6.500 yılından beri bilinen tarihi ve o dönemlerden günümüze kadar muhafaza ettiği kalıntıları ile İzmir'in bir başka dik duruşu daha var:
İzmir, Cumhuriyet Tarihinde de görüldüğü üzre, Muhteşem Türk Atatürk haricinde hiç bir siyasi kudretle birlikte olmadı!
Hakk'ın ve haklının yanında duruşuyla hep muhalefet kaldı!
Bu muhalif ve erkekçe tavrı yüzünden de Mevcut Atanmış Eş-Başbakan Binali Yıldırım Beğ'i, Belediye başkanı olarak seçmedi!
İyi ki de seçmemiş, yoksa Türkiye yıllardır özlediği, -atanmış da olsa- Başbakan varlığını hissedemezdi!
Bu arada ve satır arasında da olsa iki kere hem genel, hem de yerel seçimlerde rakip olduğumuz Binali YILDIRIM'a hakkını teslim ederek iltifat ettiğimin de atlanmamasını istirham ediyorum..
İzmir ve İzmirliler, son olaylarda da, yani FETÖ'cüler ve mevcut Hükumet arasındaki açık savaşta da taraf olmadı!
Foseptik çukuruna sokulup-çıkarılmış her yeri necaset olan bir sopayı, hiç bir yerinden tutmadı, tutmuyor, görünen o ki tutmayacak da!
Henüz İzmir'den Yasaların hükmü gereği BARO'nun görevlendirdikleri haricinde FETÖ'cü savunan Hukuk Bürosu'da çıkmadı farkında mısınız?
Gadanı alayım İzmir...
Dinsiz Dinciler gadanı alsınlar Efeler Diyarı...
İzmir ve İzmir Efelerini çok seviyorum; dedim, diyorum, diyeceğim..
"İZMİR'İN DAĞLARINDA ÇİÇEKLER AÇAR" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Seven-sevmeyen herkesin "Gâvur İzmir!" dediği bu dünya şehrinin îmanına hatta takvasına vurgunum!
Sakın ha, "Ne diyorsun?" demeyin, çünkü ne dediğimi ve neden dediğimi bilerek söylüyorum...
Siz hiç, resmi adı "Atatürk Meydanı" olan ama "Konak Meydanı" olarak anılan meydandaki asıl adı "Yalı Camii" olan halk arasında ise "Konak Camii" diye adlandırılan minyatür sayılabilecek kadar küçük camide namaz kıldınız mı?
O minyatür camide namaz kılarken, camiye girmeden efelenerek dolaşırken, secdeye vardığınız anda, savaş meydanında silah arkadaşlarınız nöbet tutuyormuşçasına kıldığınız namazın farklılığını hissettiniz mi?
Şahsen Yalı (Konak) Camii'nde nasip oldukça kıldığım namazın şevk ve coşkusunu bir de Ankara Hacı Bayram Camii'nde yaşarım..
Her iki mekânın da farklı bir atmosferi var sanki...
Her iki camide de solunan oksijenin bile dışardakinden farklılığı hissedilir...
Bu iki caminin tarihte yaptıkları işlev olarak da benzerlikleri var.
Hacı Bayram Camiinde Cumhuriyetin banisi ve hamisi Muhteşem Türk Atatürk'ün secdesindeki alın ve diz izlerini, Yalı (Konak) Camii'nde ise Hasan Tahsinler başta olmak kaydıyla millî kahraman şahsiyetlerin izlerini, bakarsanız görürsünüz..
Dikkatle solursanız, Muhteşem Türk'le ve diğer Ölümsüzlerle aynı oksijeni soluduğunuzu hissedersiniz...
Yalı (Konak) Camii'nde ise 1.700'lü yıllardan beri yani 300 yıldan fazladır; yolu İzmir'e düşen, İzmir Dağlarında savaşlar yaşayan akıncıların, savaşçıların, gerçek manada mücahidlerin alın izlerini, diz izlerini ve soludukları oksijeni hissedersiniz...
Abarttım mı?
Bu konuda abartıyı bile başarabildiysem, kendimi bahtiyar hissederim. Bu duygularımı ne kadar ifade edebildiysem, kendimi o kadar İzmirli sayarım çünkü...
Biliyor musunuz; İzmir'de aralıksız üç yıl yaşayan kişi, İzmir'in sessiz sedasız oto-kontrolüne girer ve bu oto-kontrolden asla rahatsız da olmaz!
İzmir'in dünyada emsali olmayan hoşgörüsünden nasiplenir!
Dünyanın en modern görünümlü insanlarıyla fiziken yarışan dünya insanlarını görür ve farkında olmadan Türklüğünü muhafaza ederek dünya insanlığı arasında rol-model olarak dolaştığını hisseder...
İşte bu gözle dikkatle incelenmezse görülemeyen özelliklerinden dolayıdır kızanlar İzmir'e "Gâvur" derler ve halt ederler!...
Sizi kurban olasınız İzmir'in Gâvurluğuna, dinci dinsizler sizi...
15 Temmuz Kahpe Kalkışması'nda da İzmir, kendine yakışanı bütün dünyaya örnek olabilecek ihtişamla sergiledi!
Konak Meydanı ve Gündoğdu Meydanı'ndan bütün dünyaya demokratlığını değil, insanlığını ve insanlık içerisindeki Türklüğünü haykırdı! Olup-bittikten sonra zorakileştirilen "Demokrasi Nöbetleri" denilen açık hava orta oyunlarına katılmadım ama 15 Temmuz Kahpeliğine karşı göğüs-göğüse direnişte Efelerle birlikte meydanlardaydım...
Görmek istemeyenler, gözlerini kapattılar tabi ve İzmir Efelerinin; "İzmir ayakta ve Devletine sahip çıkmak için görevde kahpeler!" Haykırışını duymak istemeyenler, kulaklarını tıkadılar!
Bütün bu göz kapatmalara ve kulak tıkamalara rağmen 8.500 yıllık yaşıyla bir Dünya Şehri olan İzmir; kör gözlere battı, sağır kulakları Efe narasıyla patlattı ve ben bu özel ve güzel şehirde yaşamanın ayrıcalığını hissettim bir daha vücudumun bütün zerrelerinde ve hafızamın bütün hücrelerinde...
İzmir'in İzmirliği, İzmir'in insanlığı ve adı koyulmamış hümanizmi, yani insancıllığı da Konak ve Kordon'dan hissedilebilir biliyor musunuz?
Meselâ Ramazan'da Kordon'da olta atan amatör ve oruçlu bir İzmirlinin, yakaladığı balıkları mangal yakmış, piknik yapan bir sarhoş İzmirliye verdiğini görebilirsiniz!
Ne İzmir'in sarhoşu oruçlu balıkçıdan, ne de oruçlu balıkçı hemşehrisi sarhoş İzmirliden zerrece rahatsızlık duymazlar!
Son Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Haçlı Projesi (BOP) neticesinde kaçkın düşen, yersiz-yurtsuz binlerce tesettürlü hatta çarşaflı Müslüman Suriyeliler ve onların arasına karışan -güya- Müslüman çok ucuz para karşılığı bedenlerini satan kadınların karşısında; aylardır, belki yıllardır işsiz olmasına ve "Dinci Dinsizler" tarafından dinsizlikle ithâm edilen modern giyimli namus abidesi, İzmir'i Güzelleştiren Güzeller'i fark edersiniz...
Tabi bu özel güzellikleri görebilmek için gözlerinizle bakıp, gönlünüzle görmeniz şart!
Sadece bakan ve her ne hikmetse bakanları şaşırtan gözlerin gönülsüz bakmalarıyla İzmir'in bu özel güzelliğini görmek mümkün değildir...
M.Ö. 6.500 yılından beri bilinen tarihi ve o dönemlerden günümüze kadar muhafaza ettiği kalıntıları ile İzmir'in bir başka dik duruşu daha var:
İzmir, Cumhuriyet Tarihinde de görüldüğü üzre, Muhteşem Türk Atatürk haricinde hiç bir siyasi kudretle birlikte olmadı!
Hakk'ın ve haklının yanında duruşuyla hep muhalefet kaldı!
Bu muhalif ve erkekçe tavrı yüzünden de Mevcut Atanmış Eş-Başbakan Binali Yıldırım Beğ'i, Belediye başkanı olarak seçmedi!
İyi ki de seçmemiş, yoksa Türkiye yıllardır özlediği, -atanmış da olsa- Başbakan varlığını hissedemezdi!
Bu arada ve satır arasında da olsa iki kere hem genel, hem de yerel seçimlerde rakip olduğumuz Binali YILDIRIM'a hakkını teslim ederek iltifat ettiğimin de atlanmamasını istirham ediyorum..
İzmir ve İzmirliler, son olaylarda da, yani FETÖ'cüler ve mevcut Hükumet arasındaki açık savaşta da taraf olmadı!
Foseptik çukuruna sokulup-çıkarılmış her yeri necaset olan bir sopayı, hiç bir yerinden tutmadı, tutmuyor, görünen o ki tutmayacak da!
Henüz İzmir'den Yasaların hükmü gereği BARO'nun görevlendirdikleri haricinde FETÖ'cü savunan Hukuk Bürosu'da çıkmadı farkında mısınız?
Gadanı alayım İzmir...
Dinsiz Dinciler gadanı alsınlar Efeler Diyarı...
İzmir ve İzmir Efelerini çok seviyorum; dedim, diyorum, diyeceğim..
"İZMİR'İN DAĞLARINDA ÇİÇEKLER AÇAR" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017