Müslüman Türk âleminin Muharrem ayı mübârek olsun..."Ok gibi doğru olsam, yabana atarlar beni,Yay gibi eğri olsam, elde tutarlar beni!" Aylardır, Mevlâna Celâleddin?i Rûmi'nin bu beyitine takılmış haldeyim! Mevlana gibi birisi; niye eğri yay gibi veya doğru ok gibi olmayı tercih etmiş veya öğütlemiş veya bu hallerden şikâyetlenmiş? Bu öğüt veya tarifte de niye, "Yay gibi eğri olsam, elde tutarlar!" veya "Ok gibi doğru olsam, yabana atarlar!" diye şikâyetlenmiş mi, övünmüş mü belli olmayan bir şekilde söylemiş? Mevlana'yı; ok gibi doğru olsa yabana atan kim veya yay gibi eğri olsa elde tutan kim?Mevlana, niye yayı tutan, oku atan değil?Gerçek bilge, eğri yay gibi elde tutulmak veya doğru ok gibi yabana atılarak kendine zulmedilmesine, razı olur mu?Bilmediğini bilen bilgelerin olduğu yerde, biliyorum diye ukalalaşan cahile iltifât olur mu?Anadolu Türk Bilgelerinden olan; "Bilmediklerimin üzerine çıksam başım arşa değer" diyen Mevlâna ile aynı dönemde yaşayan ve "Sen kendini bilmezsin, bu nice okumaktır?" diye sorgulayan Yunus arasında, bir fark yok mudur?Yoksa Mevlana ile Yunus arasındaki fark, bana mı çok belirgin geliyor?Tasavvuf ehli değilim! Tasavvuf hakkında söyleyebileceğim en doğru sözüm ise bu konuda bir şey bilmediğimdir! Hatta, tasavvuftan korktuğumu da samimiyetle söyleyebilirim!Selçuklu Devleti'nin son dönemine, Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemine tanıklık etmiş iki Türk mütefekkîrinden bahsediyorum! Biri, Selçuklu Devleti'nin resmî dili Farsça ile yazıp söylemiş; diğeri ısrarla çağıl?çağıl Türkçe yazıp söylemiş!Acaba Farsça'yı kullandığı için Fars kültürünün etkisiyle mi Mevlana; "Ok gibi doğru olsam, yabana atarlar beni,Yay gibi eğri olsam, elde tutarlar beni!" diye şikâyetlenip veya öğütlerken, Türkçe düşünen ve söyleyen Yunus, Türk kültürü etkisiyle mi; "Doğru yola gittin ise, er eteğin tuttun ise,Bir hayır da ettin ise; birine bindir, az değil!" diye teselli edip, yürek vermiştir!Allah (c.c), her ikisinden de razı olsun ama şahsen Yunus Emre'den daha çok râzıyım, Allah da daha çok râzı olsun...Kıt kaynaklarım; Yunus Emre'yi Hünkâr Hacı Bektaş Dergâhı'ndan geçiriyor! Av ile avcıyı, aslan ile ceylanı bir daha buluşturuyor! Olmazla oluru, imkânsızla kolayı bir araya getiriyor! Bu yüzden olabilir mi? Nasıl mı? Özetleyerek Yunus Emre anlatmaya çalışayım.Porsuk Çayı'nın Sakarya'ya döküldüğü Sarıköy'de doğup büyüyen Yunus, bir kıtlık yılında Kırşehir'e yakın Sulucakaraöyük'de Hünkâr Hacı Bektaş denilen bir pîrin dileyene buğday yardımı yaptığını duyar...Yunus da Hacı Bektaş'a başvurmaya karar verir. Sulucakaraöyük'e yaklaştığında; "Boş giden, boş döner!" düşüncesi ile dağlardan alıç toplar, öküzündeki heybelere doldurur ve dergaha gider. Hünkâr'a, Yunus adlı birinin geldiğini, alıç getirdiğini ve buğday istediğini iletirler. Yunus'un bu ihlâsı Hünkâr'ın hoşuna gider, bir dervişle haber göndererek;"Buğday mı ister, himmet mi?" diye sordurur. Yunus; "Himmeti ne yapacağım? Bana buğday lazım!" deyince Hacı Bektaş; "Hurcunu aldığı kadar buğday doldurun ve yolcu edin" der.Yunus istediğinden fazla buğdayı alarak dönüş için yola çıkar. Yolda; "Ben ne yaptım? Himmet alsaydım, buğdayı da bulurdum" diye düşünerek pişman olur ve dergâha döner. Hacı Bektaş'a; "Buğdayları geri boşaltsınlar, bana himmet ver!" der ama Hacı Bektaş; "O geçti artık! O ihsânın anahtarını Tapduk Emre'ye verdik. Git nasîbini ondan al" der ve Yunus'un çok bilinen kırk yıllık, dergâha eğri odun sokmama, soranlara; "Bu kapıdan içeriye odunun bile eğrisi giremez!" dediği süreç başlar.Kırk yıl aynı şevkle hizmet eden Yunus'un, bir türlü feyze erişemediğini düşünerek canı sıkılır ve tekkeden kaçar! Yolda bir kaç dervişle yol arkadaşı olurlar. İlk gün akşam dervişlerden biri duâ eder ve Allah, gayb âleminden bir sofra gönderir, yerler. Ertesi akşam, bir başka derviş duâ eder, sırayla bütün dervişler duâ ederler ve gayb âleminden sofraları kurulur. Sıra Yunus'a gelir. Yunus, ellerini semâya açar; "Ulu Tanrım! Bende bir feyz yok! Yüzümü, bunların yanında kara etme! Bunlar kimin yüzüsuyu hürmetine diliyorlarsa o zâtın hakkı'çün rızkımızı ver!" Diye yalvarır. Her akşamkinden fazla yemek gelir!Dervişler, kimin hürmetiyle duâ ettiğini ısrarla sorunca Yunus; "Önce siz söyleyin" diye geçiştirmek ister. Dervişler; "Biz, Tapduk Emre'nin dervişi Yunus Emre yüzüsuyu hürmetine diliyorduk!" deyince Yunus, feyze eriştiğini anlayıp derhal geri döner. Sabaha karşı Dergâha ulaşır. Şeyhin karısı Ana Bacı'ya, kendisini affettirmesi için yalvarır. Ana Bacı da; "Sen kapının eşiğine yat, Şeyh namaza çıkarken sana takıldığında; 'Kim bu?' diye bana sorar. Ben Yunus derim. 'Bizim Yunus mu?' derse anla ki gönlündesin hemen ayaklarına kapan affını dile. 'Hangi Yunus?' derse, artık derdine derman ara." der. Yunus, eşiğe yatar ve "Bizim Yunus mu?" sorusu ile Miskin Yunus olur!Aynı dönemde 'Rum Ülkesinde yaşayan dîn ulularının mevlâsı' anlamlı adıyla Mevlâna Celâleddin?i Rûmi şikâyetlenirken Miskin Yunus; "Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm" diyerek eğri yayı ve doğru oku eline alır! Tek gayesi; Allah için doğru okları, eğri yaylarla dosdoğru gezleyip gözlemektir!Şükürler olsun ki günümüzde de mevlâlık iddiâsıyla; "Devletin kılcal damarlarına sirâyet edinceye kadar..." saklanan kibirli A.Ş. Ceoları, şalvarlılar, cüppeliler içinde; Yunus gibi eline aldığı eğri yayla doğru okları, şer odaklarına gezleyen, Türk dünyası ve İslâm âlemini Ehl?i Beyt Gemisi'ne çağıran bir Sevgi Seferi Önderi var!Baştürk Haydar Hoca var! Millî hedeflere gezlenip gözlenen II. Kuvay?ı Milliyeciler var! Bağımsız Türkiye diyen Müslüman Türkler var şükrolsun! Bir de kırk beş yıl sonra eşiğe yatan bir Türk miskin...Okçu ehîl, oklar dosdoğru, hedef doğru; Kahrolsun ehven?i şerr!"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017