Kanserin önlenemez yükselişi
AGÜ Yaşam ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Baran: "İstatiksel veriler aynı hızla yoluna devam ederse, kanserin 5-10 yıl gibi kısa bir süre içinde insan ölümlerinden sorumlu birinci hastalık olacağını gösteriyor"
23.02.2016 00:00:00
Prof. Dr. Yusuf Baran, istatistiksel verilerin, 5-10 yıl içinde kanserin, insan ölümlerinde ilk sırada yer alan hastalık olacağını gösterdiğini söyledi.
AGÜ Yaşam ve Doğa Bilimleri Fakültesince düzenlenen "1. Yaşam Bilimleri Sempozyumu", üniversitenin konferans salonunda başladı. İki gün sürecek ve genetik, moleküler biyoloji, kanser tedavi yöntemlerinin ele alınacağı sempozyuma, 35 kentten 60 üniversitenin bilim insanları katılıyor.
AGÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Baran, pek çok bilim dalının moleküler biyolojiyle, genetikle ve yaşam bilimleriyle bağlantılı olduğunu belirtti.
Baran, AB'nin 60 milyar avroyu aşan araştırma bütçesinin çok önemli bir kısmının yaşam bilimleri ve genetiğe ayrıldığına dikkati çekti.
Sempozyumun ilk oturumu olan "Kanserde ilaç dirençliliği" konusunda sunum yapan Prof. Dr. Baran, bilimsel verilerin, son 15 yıl içinde kanserin insan ölümlerinden sorumlu dördüncü hastalıktan ikinci hastalığa yükseldiğini gösterdiğini bildirdi.
İlk sırayı kalp hastalıklarının oluşturduğunu anlatan Baran, şunları söyledi:
"İstatistiksel veriler, aynı hızla yoluna devam ederse kanserin 5-10 yıl gibi kısa bir süre içinde insan ölümlerinden sorumlu birinci hastalık olacağını gösteriyor. Dünyada yüzlerce kanser enstitüsü, on binlerce bilim insanı var, milyarlarca dolar para bu hastalığı çözmek için harcanıyor ancak biz hala bu hastalığı çözemiyoruz. Bu hastalığın tedavisi için uygulanan bir sürü yöntem var, radyoterapi, kemoterapi, ameliyat, hormon terapisi gibi. Bunlara rağmen çevremizde birinin kanser olduğunu öğrenince ürpeririz, üzülürüz. Bunun nedeni bizim kanseri tedavi edici ajanlarımızın, yöntemlerimizin olmayışı değil, bunların işe yaramaması. Bunların işe yaramamasını da çoklu ilaç dirençliliği olarak adlandırıyoruz. Kanserli hücre ve dokular, uygulanan anti kanserli ajanlara karşı tedavinin başında, hastalık iyileşmeye başladığında ya da ilerleyen süreçte direnç gösterebiliyor. Yaşadığımız en önemli problem bu dirençliliğin kendisi."
AGÜ Yaşam ve Doğa Bilimleri Fakültesince düzenlenen "1. Yaşam Bilimleri Sempozyumu", üniversitenin konferans salonunda başladı. İki gün sürecek ve genetik, moleküler biyoloji, kanser tedavi yöntemlerinin ele alınacağı sempozyuma, 35 kentten 60 üniversitenin bilim insanları katılıyor.
AGÜ Moleküler Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Baran, pek çok bilim dalının moleküler biyolojiyle, genetikle ve yaşam bilimleriyle bağlantılı olduğunu belirtti.
Baran, AB'nin 60 milyar avroyu aşan araştırma bütçesinin çok önemli bir kısmının yaşam bilimleri ve genetiğe ayrıldığına dikkati çekti.
Sempozyumun ilk oturumu olan "Kanserde ilaç dirençliliği" konusunda sunum yapan Prof. Dr. Baran, bilimsel verilerin, son 15 yıl içinde kanserin insan ölümlerinden sorumlu dördüncü hastalıktan ikinci hastalığa yükseldiğini gösterdiğini bildirdi.
İlk sırayı kalp hastalıklarının oluşturduğunu anlatan Baran, şunları söyledi:
"İstatistiksel veriler, aynı hızla yoluna devam ederse kanserin 5-10 yıl gibi kısa bir süre içinde insan ölümlerinden sorumlu birinci hastalık olacağını gösteriyor. Dünyada yüzlerce kanser enstitüsü, on binlerce bilim insanı var, milyarlarca dolar para bu hastalığı çözmek için harcanıyor ancak biz hala bu hastalığı çözemiyoruz. Bu hastalığın tedavisi için uygulanan bir sürü yöntem var, radyoterapi, kemoterapi, ameliyat, hormon terapisi gibi. Bunlara rağmen çevremizde birinin kanser olduğunu öğrenince ürpeririz, üzülürüz. Bunun nedeni bizim kanseri tedavi edici ajanlarımızın, yöntemlerimizin olmayışı değil, bunların işe yaramaması. Bunların işe yaramamasını da çoklu ilaç dirençliliği olarak adlandırıyoruz. Kanserli hücre ve dokular, uygulanan anti kanserli ajanlara karşı tedavinin başında, hastalık iyileşmeye başladığında ya da ilerleyen süreçte direnç gösterebiliyor. Yaşadığımız en önemli problem bu dirençliliğin kendisi."