Açıklamalar, beyanlar ve tavsiyeler bir yana; bölgesel eksende çok boyutlu sürdürülen barış müzakereleri ve nabız turları bir dereceye kadar anlam ifade ediyor.
Bu Irak için böyle oldu İran için de bu süreç bu şekilde işletiliyor.
Belli bölgede hedefleri olan ülkeler hedeflerine ulaşmak için ne bölgesel barış sürecini takıyorlar ne de uluslararası kurumların tavsiyelerini.
Tahran, her defasında Arap medyasından ve fırsat buldukça Avrupa televizyonlarından "kendilerinde kitlesel imha silahı olmadığını ve zenginleştirilmiş uranyumun barışçıl amaçlarla kullanıldiğini'' üzerine basa basa dillendiriyor; lakin Amerikan siyasilerinin kafasındaki İran portresi değişmiyor.
Kuzey Kore yönetimi 2005 Şubat'ında ilk kez Amerika'nın iddia ettiği nükleer donanıma sahip olduğu iddialarını şok bir kararla doğruladı.
Kuzey Kore, Amerika'nın saldırı planlarına karşı kendilerini savunma hakları olduğunu duyurdu ve bunun da doğal karşılanması gerektiğini dile getirdi.
Bir taraftan İran'ın beyanları bir taraftan Kuzey Kore'nin davranışı.
Tehdit algılamaları ülkeden ülkeye değiştiği gibi öncelikler ve tehditin boyutu da aynı süreçte farklılık arzediyor.
İran yine zanlı bir pozisyonda tutuluyor.
Bu durum Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesinde ABD'nin İran sibobunu kullanacağını ve kullanmakta kararlı olduğunu gösteriyor.
İran'a verilecek yön bölgenin de kaderini değiştirecek.
Amerika, İran'ı Ortadoğu'da kıskaca almak için tüm teknolojisini seferber ediyor, İranlılar'ın ufo zannettikleri casus uydularla tüm bölgeyi kontrol altına almaya çalışıyor.
Tahran yönetimi durumu bilmesine rağmen uluslararası kamuoyunun desteğini yanına çekmek için diplomatik turlarını hızlandırıyor.
Washington Irak ve İsrail üzerinden kartlarını sürerken, Tahran Berlin ve Paris üzerinden blöfüne devam ediyor.
Özellikle Dışişleri kanalıyla Avrupa Birliği'ne yaklaşılması İran'ın yeni bir müttefik arayışında olduğu iddialarını güçlendiriyor.
Harrazi'nin Almanya ve Fransa ağırlıklı temaslarında Bush'un Tahran'a bakış açısı masaya yatırılıyor.
İran kendisine yönelik "diyaloğa açık olun" çağrılarına karşı Bush yönetiminden de karşı adımlar beklediğini elçileri kanalıyla bildiriyor. Bu talepler neler:
a) Şah döneminde bloke edilen İran varlıklarını Amerika İran'a vermeli
b)İran'a karşı çıkarılan yasalar iptal edilmeli
c) İran'ın içişlerine karışılmaması garanti edilmeli.
Talepler canlandırılırken umutların öldürülmesi ise ilk öncelik
Bu Irak için böyle oldu İran için de bu süreç bu şekilde işletiliyor.
Belli bölgede hedefleri olan ülkeler hedeflerine ulaşmak için ne bölgesel barış sürecini takıyorlar ne de uluslararası kurumların tavsiyelerini.
Tahran, her defasında Arap medyasından ve fırsat buldukça Avrupa televizyonlarından "kendilerinde kitlesel imha silahı olmadığını ve zenginleştirilmiş uranyumun barışçıl amaçlarla kullanıldiğini'' üzerine basa basa dillendiriyor; lakin Amerikan siyasilerinin kafasındaki İran portresi değişmiyor.
Kuzey Kore yönetimi 2005 Şubat'ında ilk kez Amerika'nın iddia ettiği nükleer donanıma sahip olduğu iddialarını şok bir kararla doğruladı.
Kuzey Kore, Amerika'nın saldırı planlarına karşı kendilerini savunma hakları olduğunu duyurdu ve bunun da doğal karşılanması gerektiğini dile getirdi.
Bir taraftan İran'ın beyanları bir taraftan Kuzey Kore'nin davranışı.
Tehdit algılamaları ülkeden ülkeye değiştiği gibi öncelikler ve tehditin boyutu da aynı süreçte farklılık arzediyor.
İran yine zanlı bir pozisyonda tutuluyor.
Bu durum Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesinde ABD'nin İran sibobunu kullanacağını ve kullanmakta kararlı olduğunu gösteriyor.
İran'a verilecek yön bölgenin de kaderini değiştirecek.
Amerika, İran'ı Ortadoğu'da kıskaca almak için tüm teknolojisini seferber ediyor, İranlılar'ın ufo zannettikleri casus uydularla tüm bölgeyi kontrol altına almaya çalışıyor.
Tahran yönetimi durumu bilmesine rağmen uluslararası kamuoyunun desteğini yanına çekmek için diplomatik turlarını hızlandırıyor.
Washington Irak ve İsrail üzerinden kartlarını sürerken, Tahran Berlin ve Paris üzerinden blöfüne devam ediyor.
Özellikle Dışişleri kanalıyla Avrupa Birliği'ne yaklaşılması İran'ın yeni bir müttefik arayışında olduğu iddialarını güçlendiriyor.
Harrazi'nin Almanya ve Fransa ağırlıklı temaslarında Bush'un Tahran'a bakış açısı masaya yatırılıyor.
İran kendisine yönelik "diyaloğa açık olun" çağrılarına karşı Bush yönetiminden de karşı adımlar beklediğini elçileri kanalıyla bildiriyor. Bu talepler neler:
a) Şah döneminde bloke edilen İran varlıklarını Amerika İran'a vermeli
b)İran'a karşı çıkarılan yasalar iptal edilmeli
c) İran'ın içişlerine karışılmaması garanti edilmeli.
Talepler canlandırılırken umutların öldürülmesi ise ilk öncelik
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005