Kavmi, Hz. Musa’nın, Hak ile konuştuğuna inanmadı
Allah Teâlâ, işlerinde daima galiptir. Seni, bir iş için kullanacaksa ona hazırlar. Karşısında duran kişiden hatalı, edep dışı bir söz çıkarsa onun cevabı doğruluk olmalı
18.03.2023 08:00:00





Allah Teâlâ, işlerinde daima galiptir. Seni, bir iş için kullanacaksa ona hazırlar. Karşısında duran kişiden hatalı, edep dışı bir söz çıkarsa onun cevabı doğruluk olmalı.
Beni bulunduğunuz hâl konuşturuyor. Yalan hâliniz beni susturuyor. Ne kadar alırsanız o kadar satarım.
Ey evlat! Bilgi ağacın meyve vermiş olsaydı, sultanların kapısına koşmazdın; nefsin için bir sığınak ve onun kötü arzularını tatmin yolunu aramazdın. Zaman adamlarının kapılarını aşındırmazdın.
İlim sahibi için halkın kapısına koşacak iki ayak yoktur. Zâhid geçinen kimsenin ise, halktan dünyalık alacak iki eli yoktur.
Allah'ı sevenin halka bakacak gözleri olmaz. Allah sevgisinde doğru olan kimsenin, bütün halk karşısına çıksa bakışları tat vermez; o, sevdiğinden gayri kimseye bakmaz.
O zâtın baş gözünde dünya büyümez. Âhiret ise, onun kalp gözüne büyük gelmez. Sır gözünde ise, Mevlâ'dan gayri büyük olamaz.
Akıllı kimseler olunuz, siz hiçbir şey üzerinde değilsiniz. Çoğunuz zehirleyici kimselerin ve mâna âlemini öldüren kişilerin peşine düşer. Söz edenlerinizin çoğu ise dilden atar; kalbinden bir şey diyemez.
İçi bozuk adamın sesi dilden gelir; iman sahibinin sözü ise kalpten... İman sahibinin kalbi, Yaratan'ın kapısında durur, sırrı ise ondan içeride... Kapıdan içeri girinceye kadar Hak kapısından ayrılmaz.
Allah'a kasem ederim ki sen yalancısın; bütün işlerin yalan. Allah'a giden yolu bilmiyorsun; anlamıyorsun.
Hangi hakla önder olmak istersin; gözlerin görmüyor, başkalarını nice götürmek istersin. Boş arzun, tabiî olan kötü arzuların ve nefsine uyman seni kör etti.
Dünya sevgisi, riyaset sevgisi ve şehvet arzuları başını döndürdü; iyi olan hiçbir şeyi göremez oldun.
Mademki isyan kalbine geçmedi, bana gel, çare bulayım. Kalbini sararsa, hataları bırakamazsın, devam edersin, ısrar edersin. Hatalar üzerinde ısrar etmek hakikati inkâr ettirir, küfre düşersin.
Hakkın kelâmını dinlemek için, O'nun kulluğunda yerli olmalı. Musa Peygamber'in, Hak kelâmını işitmek için götürdüğü yetmiş kişinin hikâyesi malûmdur.
Kavmi, Musa Peygamber'in Hak'la konuştuğuna inanmadı. Yerinde tahkik etmek üzere yetmiş kişi seçtiler. Hakk'ın kelâmını işitince bayılıp düştüler. Musa Peygamber tek başına kaldı.
Hak Teâlâ, onları ayılttığı zaman: "Biz, Allah'ın kelâmını dinlemeye güçlü değiliz, yâ Musa! Sen aramızda vasıta ol!" dediler.
Musa Peygamber konuştu. Arada vasıta oldu. Hem onların sözlerini dinledi, hem de Hakk'ın emrini onlara söyledi.
Musa (a.s) kuvvetli imana, tam kulluğa ve Hakk'a karşı tâat sahibi olması hasebiyle o sözü dinlemeye kuvvet sahibi oldu.
Hâlbuki onlar, imanlarının zafiyeti yüzünden o yüce kelâmı işitmediler. Tevrat vasıtasıyla geleni kabul edip emir ve yasaklarda itaat etmiş olsalardı, hatalı sözlerine cesaret edemez ve Allah'ın kelâmını işitebilirlerdi.
Ben, bütün yalancı, içi bozuk ve deccâl kılıklı kimselerin üzerine musallat olurum. Ben, bütün isyankârlara sataşırım. Onların en önde gideni şeytan, en sonraya kalanı ise fâsık kimsedir. Katî olarak bilinmelidir ki, bütün dalâlette kalan ve kaldığı yere ünleyen kimselere harp açarım.
Bu işte kuvvet ve kudretim yok, ancak Âlî ve Azîm olan Allah'ın kuvveti ve kudreti ile yaparım. Ben iyi işin yardımcısıyım.
Nifak kalbine yer etti. İslâm'a, tevbeye ve riyayı kesmeye muhtaçsın.
İçinde bulunduğum hâli deneyiniz; nereden geldiğini anlayınız. Bakınız, Allah'tan geliyorsa, durumum büyür ve yükselir, ayağa kalkar, iki ayaküstünde durur, kanatlanıp halkın üstünde uçar.
Halkın bulunduğu evlere girer, onlar da gözleri ile görürler. Kalpleri ile anlarlar. Şayet bulunduğum hâl nefsimden geliyorsa üzülmeyin, yakında dağılır, atılır, küçülür ve uzaklaşır, parçalanır, kesilir, erir.
Çünkü Hak Teâlâ yalancıya bulunduğu hâl için kuvvet vermez. Münafıklara yardım etmez. Kötü yolda koşana bir şey vermez. Şükrü bırakana artık ihsan etmez.
Her kim ki, nefsini nifak hâli ile konuşturur; ondan hayır gelmez. Onun nifak hâli ateş olur, dinini yakar.
Ey müridler! Sizlerle konuşurum; lâkin siz benden kaçarsınız ve dediklerimi yapmazsınız.
Bu ülkenin dışında ismim lâldir. Ben delilik alâmeti gösteririm, lâllik yaparım... Bilmez gibi gözükmek isterim; ama onlar benim için iyi olmaz. Beni kader size gönderdi. Bir ambar dibinde yatmakta idim; beni oradan çıkardı kürsüye oturttu.
Yalancı olma. Sana iki kalp verilmedi. Sinen bir kalp taşır. O bir şeyle dolunca ikincisi sığmaz. Allah, şöyle buyurur: "Allah bir kişinin sine boşluğuna iki kalp yerleştirmedi." (Ahzâb, 4) (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Beni bulunduğunuz hâl konuşturuyor. Yalan hâliniz beni susturuyor. Ne kadar alırsanız o kadar satarım.
Ey evlat! Bilgi ağacın meyve vermiş olsaydı, sultanların kapısına koşmazdın; nefsin için bir sığınak ve onun kötü arzularını tatmin yolunu aramazdın. Zaman adamlarının kapılarını aşındırmazdın.
İlim sahibi için halkın kapısına koşacak iki ayak yoktur. Zâhid geçinen kimsenin ise, halktan dünyalık alacak iki eli yoktur.
Allah'ı sevenin halka bakacak gözleri olmaz. Allah sevgisinde doğru olan kimsenin, bütün halk karşısına çıksa bakışları tat vermez; o, sevdiğinden gayri kimseye bakmaz.
O zâtın baş gözünde dünya büyümez. Âhiret ise, onun kalp gözüne büyük gelmez. Sır gözünde ise, Mevlâ'dan gayri büyük olamaz.
Akıllı kimseler olunuz, siz hiçbir şey üzerinde değilsiniz. Çoğunuz zehirleyici kimselerin ve mâna âlemini öldüren kişilerin peşine düşer. Söz edenlerinizin çoğu ise dilden atar; kalbinden bir şey diyemez.
İçi bozuk adamın sesi dilden gelir; iman sahibinin sözü ise kalpten... İman sahibinin kalbi, Yaratan'ın kapısında durur, sırrı ise ondan içeride... Kapıdan içeri girinceye kadar Hak kapısından ayrılmaz.
Allah'a kasem ederim ki sen yalancısın; bütün işlerin yalan. Allah'a giden yolu bilmiyorsun; anlamıyorsun.
Hangi hakla önder olmak istersin; gözlerin görmüyor, başkalarını nice götürmek istersin. Boş arzun, tabiî olan kötü arzuların ve nefsine uyman seni kör etti.
Dünya sevgisi, riyaset sevgisi ve şehvet arzuları başını döndürdü; iyi olan hiçbir şeyi göremez oldun.
Mademki isyan kalbine geçmedi, bana gel, çare bulayım. Kalbini sararsa, hataları bırakamazsın, devam edersin, ısrar edersin. Hatalar üzerinde ısrar etmek hakikati inkâr ettirir, küfre düşersin.
Hakkın kelâmını dinlemek için, O'nun kulluğunda yerli olmalı. Musa Peygamber'in, Hak kelâmını işitmek için götürdüğü yetmiş kişinin hikâyesi malûmdur.
Kavmi, Musa Peygamber'in Hak'la konuştuğuna inanmadı. Yerinde tahkik etmek üzere yetmiş kişi seçtiler. Hakk'ın kelâmını işitince bayılıp düştüler. Musa Peygamber tek başına kaldı.
Hak Teâlâ, onları ayılttığı zaman: "Biz, Allah'ın kelâmını dinlemeye güçlü değiliz, yâ Musa! Sen aramızda vasıta ol!" dediler.
Musa Peygamber konuştu. Arada vasıta oldu. Hem onların sözlerini dinledi, hem de Hakk'ın emrini onlara söyledi.
Musa (a.s) kuvvetli imana, tam kulluğa ve Hakk'a karşı tâat sahibi olması hasebiyle o sözü dinlemeye kuvvet sahibi oldu.
Hâlbuki onlar, imanlarının zafiyeti yüzünden o yüce kelâmı işitmediler. Tevrat vasıtasıyla geleni kabul edip emir ve yasaklarda itaat etmiş olsalardı, hatalı sözlerine cesaret edemez ve Allah'ın kelâmını işitebilirlerdi.
Ben, bütün yalancı, içi bozuk ve deccâl kılıklı kimselerin üzerine musallat olurum. Ben, bütün isyankârlara sataşırım. Onların en önde gideni şeytan, en sonraya kalanı ise fâsık kimsedir. Katî olarak bilinmelidir ki, bütün dalâlette kalan ve kaldığı yere ünleyen kimselere harp açarım.
Bu işte kuvvet ve kudretim yok, ancak Âlî ve Azîm olan Allah'ın kuvveti ve kudreti ile yaparım. Ben iyi işin yardımcısıyım.
Nifak kalbine yer etti. İslâm'a, tevbeye ve riyayı kesmeye muhtaçsın.
İçinde bulunduğum hâli deneyiniz; nereden geldiğini anlayınız. Bakınız, Allah'tan geliyorsa, durumum büyür ve yükselir, ayağa kalkar, iki ayaküstünde durur, kanatlanıp halkın üstünde uçar.
Halkın bulunduğu evlere girer, onlar da gözleri ile görürler. Kalpleri ile anlarlar. Şayet bulunduğum hâl nefsimden geliyorsa üzülmeyin, yakında dağılır, atılır, küçülür ve uzaklaşır, parçalanır, kesilir, erir.
Çünkü Hak Teâlâ yalancıya bulunduğu hâl için kuvvet vermez. Münafıklara yardım etmez. Kötü yolda koşana bir şey vermez. Şükrü bırakana artık ihsan etmez.
Her kim ki, nefsini nifak hâli ile konuşturur; ondan hayır gelmez. Onun nifak hâli ateş olur, dinini yakar.
Ey müridler! Sizlerle konuşurum; lâkin siz benden kaçarsınız ve dediklerimi yapmazsınız.
Bu ülkenin dışında ismim lâldir. Ben delilik alâmeti gösteririm, lâllik yaparım... Bilmez gibi gözükmek isterim; ama onlar benim için iyi olmaz. Beni kader size gönderdi. Bir ambar dibinde yatmakta idim; beni oradan çıkardı kürsüye oturttu.
Yalancı olma. Sana iki kalp verilmedi. Sinen bir kalp taşır. O bir şeyle dolunca ikincisi sığmaz. Allah, şöyle buyurur: "Allah bir kişinin sine boşluğuna iki kalp yerleştirmedi." (Ahzâb, 4) (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.