Kıbrıs'ta son raundlar oynanmakta
Şu anda anavatanımız Türkiye, Kıbrıs'ı batı dünyasına acaba evlatlık mı vermek istemektedir? Öyle görülüyor ki, müzakere masasındaki sayın Denktaş'a sadece "Otur, ne olursa olsun dayan" denmektedir. Bu durum dışarıdan bakılırsa pek anlaşılır gibi değildir, ama yakında kokusu çıkacaktır. İnşallah milletimiz bu yanık kokusunu Kıbrısımızın kaderi tam olarak elden gitmeden almış olur da, durumun tersliklerinin düzeltilmesi mümkün olur! Çünkü bütün oyunlar aleyhimize dönük olarak bir nevi zamana karşı oynanmaktadır.
Zamanı ise biz tespit etmedik. Hatta şu andaki müzakere şartlarını da hep onlar ortaya koymuş durumdalar. Zaten sonunda da Kofi Annan kendi elleriyle boş kalan, müzakerelerde sonuca ulaşılamayan bir takım anlaşma yerlerini kendi isteği doğrultusunda doldurmayacak mı? O şartları Türk temsilcileri ve Ankara da peşinen kabul etmedi mi?
Tartışmaların özeti
1 - Rumlar Türk tarafının "Olmazsa olmazlarını" kabul etmek istememektedirler.
2 - Rauf Denktaş'ın konuşmalarını, belki de yarı uyuyarak, yarı uyanık olarak dinlemektedirler. Kendilerinin nasılsa AB'ye girmesi garanti altına alınmışken, bu tartışmalarla keyiflerini hiç de bozmak istememektedirler.
3 - Tehlikede olan Güney Kıbrıs değil, müzakere olan topraklar ve nüfusumuzdur. O halde onların sıkıntıları yoktur, sıkıntılar bize yöneltilmiştir. Kalpleri sızlayan ve tuzaklara sıkışan, KKTC, Ankara ve biz Türkleriz!
4 - Ellerinden vatan toprakları alınmak istenen, başkalarına verilerek kendilerinin kapı dışarı edilmesi isteneler Kıbrıslı kardeşlerimizdir. Şehit mezarlarını terk etmesi istenen yine onlardır. Kendileri ve özellikle kendi evlatlarının ve torunlarının gelecekleri tehlikeye girecek olan yine onlardır.
5 - Sayın Denktaş adeta "Son samuray" olarak yalın kılıç müzakere etmeye ve dayanmaya, hak aramaya çalışmaktadır. Hatta çok bunaldığı zaman "Mustafa - Mustafa" şarkısını bile alenen söylemeye cesaret etmektedir. Çünkü bu şartlarda yapacak başka bir şey de galiba pek kalmamıştır.
6 - Rumların kendileri müzakere masasında ama akılları 1 Mayıs'ta olduğundan, masada olanlara ne bakmak, ne duymak ne de katılmak istememektedirler. Sonunda, kendilerince, sonucu belli olan anlaşmaları müzakere etmek de neyin nesi olmaktadır. Bu dava zaten istedikleri gibi sonuçlanmayacak mı? O zaman neden burada bu can sıkıntısına katlanmaları gerekir ki?
Sonuç:
Bizim tavırlarımız değişmedikçe, son anda bu gafletten uyanmadıkça, dizginleri ele almadıkça, ne yaptığımızın farkına varmadıkça, yavru vatanımızın elimizden kaydığının gittiğini idrak etmedikçe, sonunda bir nevi bu derin uykudan uyanmadıkça ve ne yaptığımızın farkına varmadıkça bu acı sonuç elbette bütün gücüyle suratımıza inecektir. O zaman belki uyanmış olacağız ama iş işten geçmiş olacaktır.
Allah bize bir an önce, akıl, fikir ve iz'an nasip eylesin. Çünkü bu olaylardan sadece idarecilerimiz değil, payımıza düşenden hepimiz, en azından vicdanen suçluluk hissedeceğiz.
Yazık ki ne yazık. Akdeniz'deki son adamız da böylece elimizden kaymaktadır.
Saygılarımla...
Şu anda anavatanımız Türkiye, Kıbrıs'ı batı dünyasına acaba evlatlık mı vermek istemektedir? Öyle görülüyor ki, müzakere masasındaki sayın Denktaş'a sadece "Otur, ne olursa olsun dayan" denmektedir. Bu durum dışarıdan bakılırsa pek anlaşılır gibi değildir, ama yakında kokusu çıkacaktır. İnşallah milletimiz bu yanık kokusunu Kıbrısımızın kaderi tam olarak elden gitmeden almış olur da, durumun tersliklerinin düzeltilmesi mümkün olur! Çünkü bütün oyunlar aleyhimize dönük olarak bir nevi zamana karşı oynanmaktadır.
Zamanı ise biz tespit etmedik. Hatta şu andaki müzakere şartlarını da hep onlar ortaya koymuş durumdalar. Zaten sonunda da Kofi Annan kendi elleriyle boş kalan, müzakerelerde sonuca ulaşılamayan bir takım anlaşma yerlerini kendi isteği doğrultusunda doldurmayacak mı? O şartları Türk temsilcileri ve Ankara da peşinen kabul etmedi mi?
Tartışmaların özeti
1 - Rumlar Türk tarafının "Olmazsa olmazlarını" kabul etmek istememektedirler.
2 - Rauf Denktaş'ın konuşmalarını, belki de yarı uyuyarak, yarı uyanık olarak dinlemektedirler. Kendilerinin nasılsa AB'ye girmesi garanti altına alınmışken, bu tartışmalarla keyiflerini hiç de bozmak istememektedirler.
3 - Tehlikede olan Güney Kıbrıs değil, müzakere olan topraklar ve nüfusumuzdur. O halde onların sıkıntıları yoktur, sıkıntılar bize yöneltilmiştir. Kalpleri sızlayan ve tuzaklara sıkışan, KKTC, Ankara ve biz Türkleriz!
4 - Ellerinden vatan toprakları alınmak istenen, başkalarına verilerek kendilerinin kapı dışarı edilmesi isteneler Kıbrıslı kardeşlerimizdir. Şehit mezarlarını terk etmesi istenen yine onlardır. Kendileri ve özellikle kendi evlatlarının ve torunlarının gelecekleri tehlikeye girecek olan yine onlardır.
5 - Sayın Denktaş adeta "Son samuray" olarak yalın kılıç müzakere etmeye ve dayanmaya, hak aramaya çalışmaktadır. Hatta çok bunaldığı zaman "Mustafa - Mustafa" şarkısını bile alenen söylemeye cesaret etmektedir. Çünkü bu şartlarda yapacak başka bir şey de galiba pek kalmamıştır.
6 - Rumların kendileri müzakere masasında ama akılları 1 Mayıs'ta olduğundan, masada olanlara ne bakmak, ne duymak ne de katılmak istememektedirler. Sonunda, kendilerince, sonucu belli olan anlaşmaları müzakere etmek de neyin nesi olmaktadır. Bu dava zaten istedikleri gibi sonuçlanmayacak mı? O zaman neden burada bu can sıkıntısına katlanmaları gerekir ki?
Sonuç:
Bizim tavırlarımız değişmedikçe, son anda bu gafletten uyanmadıkça, dizginleri ele almadıkça, ne yaptığımızın farkına varmadıkça, yavru vatanımızın elimizden kaydığının gittiğini idrak etmedikçe, sonunda bir nevi bu derin uykudan uyanmadıkça ve ne yaptığımızın farkına varmadıkça bu acı sonuç elbette bütün gücüyle suratımıza inecektir. O zaman belki uyanmış olacağız ama iş işten geçmiş olacaktır.
Allah bize bir an önce, akıl, fikir ve iz'an nasip eylesin. Çünkü bu olaylardan sadece idarecilerimiz değil, payımıza düşenden hepimiz, en azından vicdanen suçluluk hissedeceğiz.
Yazık ki ne yazık. Akdeniz'deki son adamız da böylece elimizden kaymaktadır.
Saygılarımla...
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006