Denktaş Klerides'le beraber Avrupa Parlamentosu'nun ''Kıbrıs raportörü'' Lüksemburglu Jacques Poos'a bir mektup yazarak ''Klerides'le başlayacağım görüşmeler kalıcı bir çözüm içindir'' yönünde güvence verir ve Papandreu da "Kıbrıs'ta büyük ilerlemeler olduğunu yeni bir atmosfer görüldüğünü, bunun AB ve AB'nin Kıbrıs'a açılımı sayesinde gerçekleştiğini" söylerken AB'den bir biri ardına hakikaten ilginç yeni açılımlar olduğu yolunda haberler geliyordu.
1. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin bu ay sonunda gerçekleştireceği oturumda ele alacağı ve Macar Parlamenter Andras Barsony tarafından ele alınan Kıbrıs raporunda "Sadece güneyle değil, kuzeyle de görüşün" çağrısı yer alıyordu. 2. AB'nin kuzeyle de ticari ilişkiler geliştirmesi öneriliyor. 3. AB'nin kuzeyde bir temsilcilik açması gündeme getiriliyordu.
Bir bu eksikti... Biz Türkiye'de daha AB'nin Ankara Temsilcisi Karen Fogg ile baş edememiş iken, onun müstemleke müfettişi-valisi edalı tavır ve hareketlerini hazmedememiş iken başımız bir de AB'nin KKTC Temsilciliği çıkıyordu.
AB ve Amerika daha önce Diyarbakır'da da "değişik" isimle bir temsilcilik açma uğraşı içinde görülmüştü. Bu son tavır pekalâ şöyle algılanabilir; AB; önce Ankara'da bir temsilcilik açarak durumu kontrol altına alıyor, sonra da çevreden başlayarak Türkiye'nin derin gerisinde bir kuşatma harekâtı başlatıyordu. Diyarbakır, KKTC.. Bunlar Türkiye olmadan da, Türkiyesiz de AB ile pekalâ ilişki kurabilirlerdi.
Eş zamanlı olarak da 1958'den beri Kıbrıs konusunda önerilen bilmem kaçıncı bir "yepyeni" formül basına sız(dırıl)ıyordu.
United States of Cyprus, yâni ayni Amerika'da olduğu gibi Kıbrıs Birleşik Devletleri.
Bu formül bir süredir yürütülmekte olan kampanyanın perde arkasını da çok güzel açıklıyordu. AB, ABD destekli, kaynağı belli paralar ve seminerlerle yurtdışında eğitilen STÖ'ler anlaşılan görevlerini iyi yapmış, ikna edici çalışmalar yönünde hayli mesafe katetmiş idiler ki yemek pişirilip yedirilme aşamasına gelinmişti.
Harvard Üniversitesi Dekanı Robert Rotberg'in yönetiminde Türk ve Rum taraflarından altışar kişilik iki ekibin iki buçuk yıl önce başlattığı girişim iyice olgunlaşmıştı ki Denktaş Klerides'e mektup yazıp görüşme maratonuna başlamıştı.
Rum tarafındaki heyette Klerides'in kızı Katie Klerides de bulunmaktadır. Katie, Denktaş'ın oğlu ve veliahtı, zorla koalisyona ortak ettirilen DP'nin başı Serdar Denktaş'ın arkadaşıdır. Bu ikili defalarca Türk ve Rum tarafında "yemek" yemişlerdir. Meraklısı Kıbrıs basınının son bir yılını tarayabilir. İşin daha da ilginç yanı Türk heyetinde yer alan üyelerden birisinin de Mustafa Akıncı olmasıdır. Akıncı Denktaş tarafından bozdurulan UBP-TKP koalisyonunun TKP kanadının genel başkanıdır. Yâni bozulan koalisyondaki de, kurulan koalisyondaki ortağı da Eroğlu'nun, United States of Cyprus çalışmalarının içindedir. Yâni Denktaş herşeyden haberlidir. Yâni Amerika her halde kazanacaktır.
Türk heyetinde yer alan bir diğer önemli şahıs ta Denktaş hükümetlerinin ezelî Dışişleri Bakanı Kenan Atakol'dur. Ört ki ölem...
Bunların hepsi Ecevit'in Amerika'ya gidişi ve Amerika ile "İhtisaslaşmış Serbest Ticaret Bölgeleri" Anlaşmasının yapılmasının kararlaştırıldığının açıklanması ile aynı zamana denk geliyordu. Amerikan modeli Kıbrıs Birleşik Devletleri ile Serbest Ticaret Bölgelerinin ne alâkası var demeyin. Amerika "bölge" olarak GAP'ı da içine alacak şekilde Adana'yı istiyormuş.Adana-İncirlik-GAP Kıbrıs'la bağlantılı olarak Türkiye'nin en stratejik bölgesi değil mi? Bu bölge İsrail'in de "ilgi sahası" içinde değil mi?
Öyledir de ben şimdi bir başka şeye ilgi duyuyorum.
Yeni kurulacak olan United States of Cyprus'da; Amerikan örneğinde olduğu gibi geçmişte arazileri zorla ellerinden alınan, soykırıma tâbi tutulan Kızılderililer kim olacak, şimdi bile sosyal ve kültürel baskılar altında tutulan zenci rolünü kim oynayacak?
Her iki halde de kadayıfın nedense hep aynı tarafı kızarıyor. Boza hep aynı ensede pişiyor.
1. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin bu ay sonunda gerçekleştireceği oturumda ele alacağı ve Macar Parlamenter Andras Barsony tarafından ele alınan Kıbrıs raporunda "Sadece güneyle değil, kuzeyle de görüşün" çağrısı yer alıyordu. 2. AB'nin kuzeyle de ticari ilişkiler geliştirmesi öneriliyor. 3. AB'nin kuzeyde bir temsilcilik açması gündeme getiriliyordu.
Bir bu eksikti... Biz Türkiye'de daha AB'nin Ankara Temsilcisi Karen Fogg ile baş edememiş iken, onun müstemleke müfettişi-valisi edalı tavır ve hareketlerini hazmedememiş iken başımız bir de AB'nin KKTC Temsilciliği çıkıyordu.
AB ve Amerika daha önce Diyarbakır'da da "değişik" isimle bir temsilcilik açma uğraşı içinde görülmüştü. Bu son tavır pekalâ şöyle algılanabilir; AB; önce Ankara'da bir temsilcilik açarak durumu kontrol altına alıyor, sonra da çevreden başlayarak Türkiye'nin derin gerisinde bir kuşatma harekâtı başlatıyordu. Diyarbakır, KKTC.. Bunlar Türkiye olmadan da, Türkiyesiz de AB ile pekalâ ilişki kurabilirlerdi.
Eş zamanlı olarak da 1958'den beri Kıbrıs konusunda önerilen bilmem kaçıncı bir "yepyeni" formül basına sız(dırıl)ıyordu.
United States of Cyprus, yâni ayni Amerika'da olduğu gibi Kıbrıs Birleşik Devletleri.
Bu formül bir süredir yürütülmekte olan kampanyanın perde arkasını da çok güzel açıklıyordu. AB, ABD destekli, kaynağı belli paralar ve seminerlerle yurtdışında eğitilen STÖ'ler anlaşılan görevlerini iyi yapmış, ikna edici çalışmalar yönünde hayli mesafe katetmiş idiler ki yemek pişirilip yedirilme aşamasına gelinmişti.
Harvard Üniversitesi Dekanı Robert Rotberg'in yönetiminde Türk ve Rum taraflarından altışar kişilik iki ekibin iki buçuk yıl önce başlattığı girişim iyice olgunlaşmıştı ki Denktaş Klerides'e mektup yazıp görüşme maratonuna başlamıştı.
Rum tarafındaki heyette Klerides'in kızı Katie Klerides de bulunmaktadır. Katie, Denktaş'ın oğlu ve veliahtı, zorla koalisyona ortak ettirilen DP'nin başı Serdar Denktaş'ın arkadaşıdır. Bu ikili defalarca Türk ve Rum tarafında "yemek" yemişlerdir. Meraklısı Kıbrıs basınının son bir yılını tarayabilir. İşin daha da ilginç yanı Türk heyetinde yer alan üyelerden birisinin de Mustafa Akıncı olmasıdır. Akıncı Denktaş tarafından bozdurulan UBP-TKP koalisyonunun TKP kanadının genel başkanıdır. Yâni bozulan koalisyondaki de, kurulan koalisyondaki ortağı da Eroğlu'nun, United States of Cyprus çalışmalarının içindedir. Yâni Denktaş herşeyden haberlidir. Yâni Amerika her halde kazanacaktır.
Türk heyetinde yer alan bir diğer önemli şahıs ta Denktaş hükümetlerinin ezelî Dışişleri Bakanı Kenan Atakol'dur. Ört ki ölem...
Bunların hepsi Ecevit'in Amerika'ya gidişi ve Amerika ile "İhtisaslaşmış Serbest Ticaret Bölgeleri" Anlaşmasının yapılmasının kararlaştırıldığının açıklanması ile aynı zamana denk geliyordu. Amerikan modeli Kıbrıs Birleşik Devletleri ile Serbest Ticaret Bölgelerinin ne alâkası var demeyin. Amerika "bölge" olarak GAP'ı da içine alacak şekilde Adana'yı istiyormuş.Adana-İncirlik-GAP Kıbrıs'la bağlantılı olarak Türkiye'nin en stratejik bölgesi değil mi? Bu bölge İsrail'in de "ilgi sahası" içinde değil mi?
Öyledir de ben şimdi bir başka şeye ilgi duyuyorum.
Yeni kurulacak olan United States of Cyprus'da; Amerikan örneğinde olduğu gibi geçmişte arazileri zorla ellerinden alınan, soykırıma tâbi tutulan Kızılderililer kim olacak, şimdi bile sosyal ve kültürel baskılar altında tutulan zenci rolünü kim oynayacak?
Her iki halde de kadayıfın nedense hep aynı tarafı kızarıyor. Boza hep aynı ensede pişiyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002