Bir yerel TV'nin programına konuk olmak için Konya'dayım bugün.
Bugün Cuma.
Gece saat 23:00'de İstanbul'dan başlayan yolculuk sabah saat 08:00'da Konya terminalinde son buldu.
Değerli dost BTP Konya İl Başkanı Sayın Hasan Öztürk'le buluşmamızdan sonra sayın Ali Akbal beyle beraber bir dizi ziyaretlerde bulunduk.
Benden önce "Diyalog Ve Hoşgörü Masalı" isimli çalışmam Konya'ya varmış.
Kitabın ulaştığı isimlere öncelik tanıyarak ziyaretlere başladık.
Çok güzel, güzle olduğu kadar da verimli sohbetlerimiz oldu.
İlk ziyaretimizi Hasan beyin de köylüsü olan İlyas beye yaptık.
İlyas bey uluslararası nakliyat işiyle uğraşan bir ağabeyimiz.
Bir "Yörük beyi", yiğit bir Anadolu delikanlısı yani.
Ülkenin içinde bulunduğu, siyasi, ekonomik, kültürel, ama özellikle dinî durumu konuştuk.
Hayretle dinlediler.
Bazı konu başlıklarını ilk duyuyorlardı.
On bin gencin Hıristiyan olmasından (ki bana göre bu sayı daha fazladır), iki yılda halkının % 99'u Müslüman bir ülke Türkiye'de dağıtılan beş milyon İncil ve "AB karasevdalı hükümet" sayesinde yapılan mini(!) bir değişiklikle "cami yapma izni" ifadesi değiştirilip, yerine "mabet yapma izni" çıkarıldıktan sonra her bodruma bir kilise ibadethanesi açılmasını konuştuk.
Sohbetin bir yerinde şunu sordum bir dosta:
Şu ana kadar anlattıklarımı anlatan bir ikinci Müslim Karabacak geldi mi size?
Yok, dedi.
Peki, dinî olduğu kadar millî bütünlüğümüzü de ilgilendiren bunca olay niye sadece Müslim Karabacak'ın derdi oluyor da, başkasının böyle bir derdi yok?
Masasında duran Zaman Gazetesi'nden yola çıkarak da sohbet ettik.
Bu milleti Hıristiyanlaştırmayı hedef seçmiş "Dinlerarası Diyalog" çalışmalarının medya ayağı Zaman Gazetesi'nden.
Şunu dedim;
Şu ülkede bir yerli yapım film oynadı.
Adı: "Salkım Hanımın Taneler."
Eser: Yılmaz Karakoyunlu. Sağcı bir parti ANAP'ın vekili. Şu ülkede değişik dönemlerde Bakanlık yapmış.
Senaryon: Etyen Mahçupyan. Filme şekil veren, filmin ana konusunu oluşturan senaryodur.
Yani filme, film ismi verdiren çalışmanın adıdır senaryo.
Filmin sponsoru, malî kaynağı TRT.
Filmin yönetmeni Rum asıllı Tomris Giritlioğlu.
Kısaca senaryo şu:
Aşkale'ye ikametle cezalandırılan Ermeni teb'a.
İstanbul Ermenilerinin önce himayesine girip daha sonra, akla hayale gelmedik pisliklerin kendinde cem olduğu Nevşehirli Türk Durmuş.
Bir devlet, bütün mali imkanlarını seferber etse, kendi aleyhinde böylesi bir film yapamaz.
Ve filme senarist tarafından eklenen bir sahne. (Bu ifade sayın Karakoyunlu'ya aittir)
Bir Türk paşası gelinin ırzına geçiyor.
Hem de şu cümleleri söyleyerek:
"Ben sana demedim mi, seni benim oğlum döllendiremez. Seni ancak ben döllendiririm."
Evet, bir milleti, insanlığa can, mal, namus ve din emniyetini doya doya yaşatmış bu necip milleti; Gelinin ırzına geçen insanlar şeklinde takdim eden bir kişi, nasıl "muhafazakar" bir gazetede yazı yazabiliyor ve aynı gurubun TV'sinde daha düne kadar nasıl program yapabiliyor?
Gazete geliyor, ama pek baktığım bile yok dedi.
Çok arı-duru bir kimlik sahibi olan Anadolu insan, gönül verdiği kimselerin böylesi bir şeyi yapabileceğine asla akıl erdiremediği için, bir an bocalıyor olabilir.
Ama olayları delilleriyle ortaya koyunca şaşırıyor, heyret ediyor.
Olanlara;
İmanı müsaade etmiyor.
Örfü müsaade etmiyor.
Ahlakı müsaade etmiyor.
İnsanımız duyarlı, ama bu büyük oyunun şimdilik pek farkında değil.
İnşallah geç kalınmaz.
Bugün Cuma.
Gece saat 23:00'de İstanbul'dan başlayan yolculuk sabah saat 08:00'da Konya terminalinde son buldu.
Değerli dost BTP Konya İl Başkanı Sayın Hasan Öztürk'le buluşmamızdan sonra sayın Ali Akbal beyle beraber bir dizi ziyaretlerde bulunduk.
Benden önce "Diyalog Ve Hoşgörü Masalı" isimli çalışmam Konya'ya varmış.
Kitabın ulaştığı isimlere öncelik tanıyarak ziyaretlere başladık.
Çok güzel, güzle olduğu kadar da verimli sohbetlerimiz oldu.
İlk ziyaretimizi Hasan beyin de köylüsü olan İlyas beye yaptık.
İlyas bey uluslararası nakliyat işiyle uğraşan bir ağabeyimiz.
Bir "Yörük beyi", yiğit bir Anadolu delikanlısı yani.
Ülkenin içinde bulunduğu, siyasi, ekonomik, kültürel, ama özellikle dinî durumu konuştuk.
Hayretle dinlediler.
Bazı konu başlıklarını ilk duyuyorlardı.
On bin gencin Hıristiyan olmasından (ki bana göre bu sayı daha fazladır), iki yılda halkının % 99'u Müslüman bir ülke Türkiye'de dağıtılan beş milyon İncil ve "AB karasevdalı hükümet" sayesinde yapılan mini(!) bir değişiklikle "cami yapma izni" ifadesi değiştirilip, yerine "mabet yapma izni" çıkarıldıktan sonra her bodruma bir kilise ibadethanesi açılmasını konuştuk.
Sohbetin bir yerinde şunu sordum bir dosta:
Şu ana kadar anlattıklarımı anlatan bir ikinci Müslim Karabacak geldi mi size?
Yok, dedi.
Peki, dinî olduğu kadar millî bütünlüğümüzü de ilgilendiren bunca olay niye sadece Müslim Karabacak'ın derdi oluyor da, başkasının böyle bir derdi yok?
Masasında duran Zaman Gazetesi'nden yola çıkarak da sohbet ettik.
Bu milleti Hıristiyanlaştırmayı hedef seçmiş "Dinlerarası Diyalog" çalışmalarının medya ayağı Zaman Gazetesi'nden.
Şunu dedim;
Şu ülkede bir yerli yapım film oynadı.
Adı: "Salkım Hanımın Taneler."
Eser: Yılmaz Karakoyunlu. Sağcı bir parti ANAP'ın vekili. Şu ülkede değişik dönemlerde Bakanlık yapmış.
Senaryon: Etyen Mahçupyan. Filme şekil veren, filmin ana konusunu oluşturan senaryodur.
Yani filme, film ismi verdiren çalışmanın adıdır senaryo.
Filmin sponsoru, malî kaynağı TRT.
Filmin yönetmeni Rum asıllı Tomris Giritlioğlu.
Kısaca senaryo şu:
Aşkale'ye ikametle cezalandırılan Ermeni teb'a.
İstanbul Ermenilerinin önce himayesine girip daha sonra, akla hayale gelmedik pisliklerin kendinde cem olduğu Nevşehirli Türk Durmuş.
Bir devlet, bütün mali imkanlarını seferber etse, kendi aleyhinde böylesi bir film yapamaz.
Ve filme senarist tarafından eklenen bir sahne. (Bu ifade sayın Karakoyunlu'ya aittir)
Bir Türk paşası gelinin ırzına geçiyor.
Hem de şu cümleleri söyleyerek:
"Ben sana demedim mi, seni benim oğlum döllendiremez. Seni ancak ben döllendiririm."
Evet, bir milleti, insanlığa can, mal, namus ve din emniyetini doya doya yaşatmış bu necip milleti; Gelinin ırzına geçen insanlar şeklinde takdim eden bir kişi, nasıl "muhafazakar" bir gazetede yazı yazabiliyor ve aynı gurubun TV'sinde daha düne kadar nasıl program yapabiliyor?
Gazete geliyor, ama pek baktığım bile yok dedi.
Çok arı-duru bir kimlik sahibi olan Anadolu insan, gönül verdiği kimselerin böylesi bir şeyi yapabileceğine asla akıl erdiremediği için, bir an bocalıyor olabilir.
Ama olayları delilleriyle ortaya koyunca şaşırıyor, heyret ediyor.
Olanlara;
İmanı müsaade etmiyor.
Örfü müsaade etmiyor.
Ahlakı müsaade etmiyor.
İnsanımız duyarlı, ama bu büyük oyunun şimdilik pek farkında değil.
İnşallah geç kalınmaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Ana-baba hakları-2 / 30.04.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024
- Ana-baba hakları -1 / 25.04.2024
- Müşriklerle hicv / 21.04.2024
- Kıyas önemlidir.... / 14.04.2024
- Kur'anı doğru anlamak / 13.04.2024
- Şimdi sırada "Dinsel Dönüşüm" var / 07.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -5 / 03.04.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -4 / 27.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -3 / 26.03.2024
- Ramazanda; Dua... Dua...Dua.. -2 / 21.03.2024