Koronavirüs pandemisi gittikçe artan oranda gündemde yerini aldı. Devletlerin bir pandemi planı vardır, bizim ülkemizde de bu yol haritası uygulanıyor. İlk planda ülkemize virüsün gelmesi engellenmeye çalışıldı, ardından virüsün oluşturabileceği sağlık sorunları en aza indirilmeye çalışılıyor. Bu konunun makro ve mikro planda karşılığı vardır. Devletler sınır kapılarını kapatıyorlar. İnsanlarının evlerinden çıkmamalarını salık veriyorlar. Vatandaşların nasıl korunacaklarına dair tavsiyelerde bulunuyorlar. Böylesi kritik dönemlerde, her seviyede durum değerlendirmesi yapmaya ihtiyaç vardır. Süreç tepkisel değil, aksiyonel olarak yönetilmelidir.
Koronavirüsle mücadele kapsamında oluşturulan bilimsel kurul yanında, toplumun içerisinden esnaflardan, akademik çevreden, kurum ve kuruluşlardan, sivil toplum örgütlerinden temsilcilerde istişareye dahil edilmelidir.
Konuya bütünsel yaklaşılmalıdır. Devletin üzerine düşenler, bakanlıkların yapması gerekenler, kurum ve kuruluşların, ailelerin ve şahısların yapması gerekenler bütün bunların tanımı yapılmalıdır. Sağlık Bakanlığı sadece işin bir bölümüdür. Bütün beklenti sağlıkçılardan olursa bütünsel yaklaşım zarar görür, beklenen netice elde edilemez.
Mevcut durum, bir virüsün yol açtığı sağlık sorununun çok ötesine geçmiştir. Sorun sadece COVID-19 değil, bunun yanında ekonomik, sosyal ve siyasal yönü var. Bu bir 'milli güvenlik' meselesidir. Tarih boyunca yaşanan krizlere baktığımızda görüyoruz ki, salgınlar devletlere çok pahalıya mal olmuştur. Hatta devletlerin çöküşü bile söz konusu olmuştur. Bu gibi dönemlerde sosyal devlet olabilmek çok önemlidir.
Ekonominin çarklarının yavaşladığını daha işin başında hepimiz gördük. İnsanlar evlerinden çıkmayınca alışveriş de olmayacak. Bundan istihdam etkilenecek, kiracı da mal sahibi de etkilenecek, vergi alan devlet de etkilenecek. Çok akıllı politikaların uygulanması gerekir. Zaten ekonomisi kırılgan ve parası sürekli değer kaybeden bir ülke olarak köklü tedbirler alınması gerekir.
Ödenmesi gereken vergilerin, kredilerin ertelenmesi bir çözüm değildir. İstanbul'da tanınan bir AVM'ye gidip yerinde gözlem yaptım. İşler büyük oranda azalmış durumda. Şu an toplum tam bir psiko-sosyal laboratuvar olmuş. İnsanımızın geleceğe dönük endişeleri tavan yapmış. İnsanımızın panik değerleri yükselmiş durumda. İşyeri sahibi ayakta nasıl kalacağını düşünürken; işçi, işyerim kapanırsa maaşımı kim verecek diye kara kara düşünüyor.
Yapılması gereken sosyal devlet politikalarının uygulanmasıdır; vatandaşın cebine para koymaktır. Piyasalardaki ekonomi çarklarının durmasına hatta yavaşlamasına müsaade edilmemelidir. Aksi halde yeniden bunu toparlamak hiç de kolay olmayacaktır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın Sosyal Devlet uygulamalarından olan 'vatandaşlık maaşı' tam da bu günler için çok önemlidir. İnsanımızın moral değerlerini koruması için gelecek kaygısı yaşamaması gerekir. Bu aynı zamanda piyasaların ayakta kalması için bir garantördür. BRICS devletlerinin Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modelini uyguladığını biliyoruz. Kapitalist ABD de her fırsatta Sayın Baş'ın tüketim eksenli modelinden alıntılar yapıyor. İşte yaşanan bu pandemi döneminde vatandaşının cebine karşılıksız para koymayı planlıyor. Koronavirüs salgını ABD'de de ekonomiyi yavaşlattı. Hazine Bakanı Steven Mnuchin, mücadele için Trump'ın yurttaşlarına 1000 dolar veya daha fazla tutarda çek göndereceğini açıkladı.
2020 ile birlikte artık gelişen olaylara karşı daha hazırlıklı olmamız gerekiyor. Bunun da yolu öncelikle devlet ve milletin bütünleşmesidir. Bu geri besleme ise ancak sosyal devlet ilkeleri ile mümkün olacaktır.
- Hukuk devleti ilkesine zarar bumerang etkisi yapar / 20.05.2025
- Lozan’la sorunu olanın Türkiye’yle derdi vardır / 19.05.2025
- PKK ve yeni süreçte jeopolitik dengeler: Sevr mi Lozan mı? / 14.05.2025
- Türkiye için vakit kaybetmeden Afet Yönetimi Bakanlığı kurulmalı / 06.05.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025