Bundan seksen iki yıl önce, İngiliz gemileri İstanbul'u, Yunanlılar İzmir'i... Bütün Anadolu kuşatılmış, Sevr Antlaşması'nın şartları acımasız bir şekilde uygulanmaktaydı.
19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkışıyla başlayan, manda ve himaye kabul edilemez kararlılığıyla devam eden, Ya İstiklal ya ölüm ve vatan bir bütündür bölünemez, Kuvay-ı Milliye ruhu ile bütün vatan savunulmuş, bunun neticesinde de ölüm değil, İstiklal kazanılmıştır. Hemen ardından ilan edilen Cumhuriyet ve başlatılan iktisadi kalkınma mücadelesi çok kısa zamanda semerelerini vermiş ve 1938'de Belçika'ya ilk uçak ihracatı gerçekleştirilmiştir.
82 yıl önce savaş meydanlarında yenemedikleri bu milleti 82 yıl sonra bugünlerde siyasi ve iktisadi yönden mengeneye alarak ezip yok etmek istemektedirler. Bütün bu yapılanlar, zeminin müsait hale getirilmesi sebebiyle olmaktadır.
IMF, Dünya Bankası yani ABD'den istenilen paranın üç misli batık bankalara kaptırılmış, devletin elindeki kamu bankaların görev zararları işin cabası olmuştur. Türkiye itibarını yitirmiş bir güvensiz ülke konumuna düşülmüştür. Bu münasebetle ülkenin ekonomisini yönetme ve yürütmekle görevlendirilen Kemal Derviş Dünya Bankasından gönderilmiş/ithal edilmiştir.
Kanunların çıkarılması için telefon veya mektupla emir verilen, ve gönderdikleri adamı destekliyor musunuz ikazları ile aciz duruma düşürülen bir ülke haline geldik. Yatırımlarını dışarıya yapmanın düşüncelerini uygulamaya koymaya başlayan müteşebbislerinin, siftahsız dükkan kapatan esnafının, ne yapacağını bilemeyen köylünün, memurun, işsizlerin... Kısaca hükümetiyle tamamen küskün hale gelmiş vatandaşlarının oluşturduğu sıkıntılar yumağı haline getirildi ülkemiz.
Bu şartlar içinde bulunan ülkemizin kötü gidişatına 20 Mayıs günü Çağlayan Abide-i Hürriyet meydanında "DUR" denildi. Yediden yetmişe elinde Türk Bayraklarıyla alanı dolduran yüzbinler, Kuvay-ı Milliye Ruhuyla milli şahlanışın, Türk kimliğinin ve karakterinin nasıl olması gerektiğini bütün dünyaya haykırdı.
Halkın Ya İstiklal ya ölüm, Bu vatan bizimdir bizim kalacak sloganlarıyla inleyen meydanda çok büyük bir coşkuyla kürsüye gelen Prof. Dr. Haydar Baş ülkemizin iktisadi, hukuki, siyasi, tarihi, kültürel... Konularında çok mükemmel tespitlerde bulundu.
Prof. Dr. Haydar Baş; "Tarihte 17 devlet kurmanın tecrübesini yaşayan büyük milletin evlatları, tam bağımsızlık bizim karekterimizdir gerçeğini hatırlatarak konuşmasına başladı. Devamla Prof. Baş; İktisadi hayatımızın mutlaka bağımsız olması gereklidir. Kayıtlara girmeyen 30 milyar dolar civarında para var. Bu paranın basılıp vatandaşa üretim yapması için verilmesi gereklidir. Dolayısıyla para, üretimin karşılığını oluşturacaktır. Faizin teşvik edilmesi enflasyonu artırdığından verilen faizler maliyet enflasyonunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dünyanın hiç bir ülkesinde, bakkalda, manavda, dükkanda ve işyerlerinde kendi parası dışında bir başka ülkenin parasıyla alış veriş yapılmamasına rağmen, bizim ülkemizde bütün alışverişler ve ticari işler döviz üzerinden yapılmaktadır. Ancak çalışan insanlara maaşları TL olarak verilmektedir. Piyasaya doların pompalanması sonucu insanlarımız batı dünyasına köle edilmektedir. Faizin ve dövizin tedavülden kaldırılması, yüzmilyarın altında kazancı olandan vergi alınmaması, üretip, satarak bu ülkenin kalkınması için, birlik ve beraberlik içinde çalışılması gereklidir.
Aksi halde globalleşen dünyada egemen gücün idaresi altında ezilip, yok oluruz. yani milli ekonomiye dönmeliyiz. Çünkü global ekonomi de üretim yoktur, ama ekonomi de vardır. Prof. Baş, Bu münasebetle 20 Mayıs gününün 19 Mayıs'ın devamı olarak algılanmasının gerekliliğini belirtmiştir.
Seksen iki yıl önce ülkeyi dört taraftan kuşatan düşmanı sıcak savaşta mağlup eden Kuvay-ı Milliye Ruhu, bugün ülkemizi ekonomik kuşatmaya alanlara karşı dimdik ayakta olduğunu göstermiştir.
19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkışıyla başlayan, manda ve himaye kabul edilemez kararlılığıyla devam eden, Ya İstiklal ya ölüm ve vatan bir bütündür bölünemez, Kuvay-ı Milliye ruhu ile bütün vatan savunulmuş, bunun neticesinde de ölüm değil, İstiklal kazanılmıştır. Hemen ardından ilan edilen Cumhuriyet ve başlatılan iktisadi kalkınma mücadelesi çok kısa zamanda semerelerini vermiş ve 1938'de Belçika'ya ilk uçak ihracatı gerçekleştirilmiştir.
82 yıl önce savaş meydanlarında yenemedikleri bu milleti 82 yıl sonra bugünlerde siyasi ve iktisadi yönden mengeneye alarak ezip yok etmek istemektedirler. Bütün bu yapılanlar, zeminin müsait hale getirilmesi sebebiyle olmaktadır.
IMF, Dünya Bankası yani ABD'den istenilen paranın üç misli batık bankalara kaptırılmış, devletin elindeki kamu bankaların görev zararları işin cabası olmuştur. Türkiye itibarını yitirmiş bir güvensiz ülke konumuna düşülmüştür. Bu münasebetle ülkenin ekonomisini yönetme ve yürütmekle görevlendirilen Kemal Derviş Dünya Bankasından gönderilmiş/ithal edilmiştir.
Kanunların çıkarılması için telefon veya mektupla emir verilen, ve gönderdikleri adamı destekliyor musunuz ikazları ile aciz duruma düşürülen bir ülke haline geldik. Yatırımlarını dışarıya yapmanın düşüncelerini uygulamaya koymaya başlayan müteşebbislerinin, siftahsız dükkan kapatan esnafının, ne yapacağını bilemeyen köylünün, memurun, işsizlerin... Kısaca hükümetiyle tamamen küskün hale gelmiş vatandaşlarının oluşturduğu sıkıntılar yumağı haline getirildi ülkemiz.
Bu şartlar içinde bulunan ülkemizin kötü gidişatına 20 Mayıs günü Çağlayan Abide-i Hürriyet meydanında "DUR" denildi. Yediden yetmişe elinde Türk Bayraklarıyla alanı dolduran yüzbinler, Kuvay-ı Milliye Ruhuyla milli şahlanışın, Türk kimliğinin ve karakterinin nasıl olması gerektiğini bütün dünyaya haykırdı.
Halkın Ya İstiklal ya ölüm, Bu vatan bizimdir bizim kalacak sloganlarıyla inleyen meydanda çok büyük bir coşkuyla kürsüye gelen Prof. Dr. Haydar Baş ülkemizin iktisadi, hukuki, siyasi, tarihi, kültürel... Konularında çok mükemmel tespitlerde bulundu.
Prof. Dr. Haydar Baş; "Tarihte 17 devlet kurmanın tecrübesini yaşayan büyük milletin evlatları, tam bağımsızlık bizim karekterimizdir gerçeğini hatırlatarak konuşmasına başladı. Devamla Prof. Baş; İktisadi hayatımızın mutlaka bağımsız olması gereklidir. Kayıtlara girmeyen 30 milyar dolar civarında para var. Bu paranın basılıp vatandaşa üretim yapması için verilmesi gereklidir. Dolayısıyla para, üretimin karşılığını oluşturacaktır. Faizin teşvik edilmesi enflasyonu artırdığından verilen faizler maliyet enflasyonunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Dünyanın hiç bir ülkesinde, bakkalda, manavda, dükkanda ve işyerlerinde kendi parası dışında bir başka ülkenin parasıyla alış veriş yapılmamasına rağmen, bizim ülkemizde bütün alışverişler ve ticari işler döviz üzerinden yapılmaktadır. Ancak çalışan insanlara maaşları TL olarak verilmektedir. Piyasaya doların pompalanması sonucu insanlarımız batı dünyasına köle edilmektedir. Faizin ve dövizin tedavülden kaldırılması, yüzmilyarın altında kazancı olandan vergi alınmaması, üretip, satarak bu ülkenin kalkınması için, birlik ve beraberlik içinde çalışılması gereklidir.
Aksi halde globalleşen dünyada egemen gücün idaresi altında ezilip, yok oluruz. yani milli ekonomiye dönmeliyiz. Çünkü global ekonomi de üretim yoktur, ama ekonomi de vardır. Prof. Baş, Bu münasebetle 20 Mayıs gününün 19 Mayıs'ın devamı olarak algılanmasının gerekliliğini belirtmiştir.
Seksen iki yıl önce ülkeyi dört taraftan kuşatan düşmanı sıcak savaşta mağlup eden Kuvay-ı Milliye Ruhu, bugün ülkemizi ekonomik kuşatmaya alanlara karşı dimdik ayakta olduğunu göstermiştir.
Hakan Bektaş / diğer yazıları
- Başaramayanlar başarısızdır / 29.03.2006
- Yavru vatan / 01.12.2001
- Her geçen gün daha da batıyoruz / 09.10.2001
- Tarihi iflas / 04.09.2001
- Bunları haketmedik / 27.08.2001
- Hükümetin yaz-kış hikayeleri / 14.08.2001
- Yoksulluk ve yardımın böylesi / 07.08.2001
- Dokuya göre program şart / 31.07.2001
- Sıra siyasilerde / 17.07.2001
- İç işlerimize açık müdahale / 10.07.2001
- Yavru vatan / 01.12.2001
- Her geçen gün daha da batıyoruz / 09.10.2001
- Tarihi iflas / 04.09.2001
- Bunları haketmedik / 27.08.2001
- Hükümetin yaz-kış hikayeleri / 14.08.2001
- Yoksulluk ve yardımın böylesi / 07.08.2001
- Dokuya göre program şart / 31.07.2001
- Sıra siyasilerde / 17.07.2001
- İç işlerimize açık müdahale / 10.07.2001