Piyasada, sayısız "dolma kalem" var ve son zamanlarda "uçan mürekkep"le yazıyorlar galiba ki; ya yazdıkları uçuyor, ya da milletle alay ederken kendilerinin düştüğü zavallı komikliğin farkında değiller!
02 Şubat 2014 Pazar günü; deryâya koşan ve kavuşan seller gibi Ankara'daydık!
Baştürk Haydar Hoca'nın Türk Milleti adına, Yerel Yönetimleri teslîm edecek kadar güvendiği II. Kuvay-ı Milliyeci millet fedâileri Ankara'da buluşmanın hazzını yaşadık!
Aşmış, taşmıştık! Seller gibi geçtiğimiz yerleri de silip süpürerek deryâya ulaşmıştık! Tarifsiz coşkuluyduk!
Körlerin bile görebileceği azâmetli Türk'çe heybetimizle dikilmiştik Haçlı dünyanın karşısına!
Bin beş yüzden fazla Büyükşehir, Şehir, İlçe, Belde Belediye Başkanlığı ve Encümen Adayları; Baştürk'ün önünden, tören merâsimi ile geçtik!
Baştürk övündüğünü söyledi bir kere daha, biz de Baştürk'ümüzün güvenine layık olmak için boy gösterdik Türk Milletinin huzûrunda!
Her şey çok özeldi, her şey çok güzeldi...
Güzel insanlarla ve bulundukları ortamı ve yeri güzelleştiren insanlarla bir aradaydık! Bu özel güzellikleri doyasıya yaşadığımız şölenin bitişinde, -zor şaşıran- beni bile şaşırtan tuhaf bir olay yaşadım! Saklayamam, paylaşmalıyım!
II. Kuvay-ı Milliyeciler'in de çok iyi tanıdıkları, epey yıpranmış olsa da hâlâ medyatik popülaritesi olan ve hâlâ dostlar listemde sessizce sakladığım kalem erbâbı birini gösterdiler! Hevesle seslendim tabi!
Önce adıyla, sonra soy adıyla, sonra adıyla soyadıyla, sonra kendi adımı ve kim olduğumu da haykırarak seslendim! Duymaması mümkün değildi ama nedense kaçarak uzaklaştı bizden ve II. Kuvay-ı Milliye'nin İzmir'in Akıncı Uç Beğleri'nden!
Hepimizi ziyadesiyle şaşırttı!
Kimden bahsettiğimi, o ânı birlikte yaşadığım Gönüldaşlarım ve tahmîni kuvvetli olanlar bildiler elbette! Gerektiğine lüzûm hissedersem, adını açıklarım!
Zor bir dönemeç ve elbette çok zor bir zaman dilimindeyiz biliyorum!
Parti değişmenin, din değiştirmekten zor olduğu; Allah'ın kesin yasağına rağmen "Dinler arası Diyalog"la dindarlık taslanan günümüzde; benim gibi parti değiştiğini açıkça söylemek elbette kolay değil! İzninizle ufacık ukalalaşacağım: "Ben, benim gadamı alayım!" demeyeyim mi?
Kırk beş yıl sapmadan durduğum adresi, kendim terk ettim ve ben sadece "Türk'üm" derken, elini sînesine vura vura; "Türk oğlu Türk'üm!" diye kükreyen bir öndere, bir Baştürk'e biat ettim!
Hiç saklamadım! Aksine şükrederek bunun bir nasîp olduğunu haykırdım çocuk saflığındaki Türk'çe samîmiyetimle...
Samîmiyetimi gören Baştürk de, Türkiye'nin üçüncü büyük ili İzmir'in Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığını vererek, onurlandırdılar beni!
Tam da bu arada, yaygın basın ve medyada popülaritesi olmamasına rağmen kalemine itibâr ettiğim bir Kandaşım da; "Kendisini bir fikriyatın savunucusu ve partisini de o fikriyatın tek(!) kalesi olarak görenler; kendi partilerini bırakıp başka bir partiden ... Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olan bu siyasetçiyi (bahsettiği ben değilim. M.A.) bu sertlikle eleştirdikleri gibi; Bir "dava" partisi olarak kendini gösteren siyasi bir partinin hatta o fikriyata gönül verenler tarafından o partiye oy verilmediğinde hain olarak damgalandığı bir zamanda; Davası ve fikriyatı ile yakından uzaktan alakası olmayan kimseleri belediye başkan veya milletvekili adayı yaptıklarında da aynı sertlikte eleştiriyorlar mı? Eğer yapıyorlarsa; neden hâlâ fikriyattan bîhaber adamlar aday oluyor? Eğer yapmıyorlarsa; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" Diye kendisiyle de kavga ediyormuşçasına sorguluyor!
Haksız diyeceğim ama Vallahi değil!
Bu Kandaşım; kendine kıyasıya zûlmederken, kendisini çok seven bana da zûlmettiğinin farkında değil ve zaman da geçmiş değil!
Siyâsette beş sene çok kısa, yirmi dört saat çok uzun zamandır!
Zamanın ne göstereceğini de zamanın asıl ve tek sahibi Allah bilir...
Millî seferberlikte sefere katılmakta geç kalanlar; ancak sefere çıkanların izini sürerek yol bulmaya çalışırlar! Allah (c.c.), yardımcıları olsun, fazla aranmasınlar inşallah!...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
02 Şubat 2014 Pazar günü; deryâya koşan ve kavuşan seller gibi Ankara'daydık!
Baştürk Haydar Hoca'nın Türk Milleti adına, Yerel Yönetimleri teslîm edecek kadar güvendiği II. Kuvay-ı Milliyeci millet fedâileri Ankara'da buluşmanın hazzını yaşadık!
Aşmış, taşmıştık! Seller gibi geçtiğimiz yerleri de silip süpürerek deryâya ulaşmıştık! Tarifsiz coşkuluyduk!
Körlerin bile görebileceği azâmetli Türk'çe heybetimizle dikilmiştik Haçlı dünyanın karşısına!
Bin beş yüzden fazla Büyükşehir, Şehir, İlçe, Belde Belediye Başkanlığı ve Encümen Adayları; Baştürk'ün önünden, tören merâsimi ile geçtik!
Baştürk övündüğünü söyledi bir kere daha, biz de Baştürk'ümüzün güvenine layık olmak için boy gösterdik Türk Milletinin huzûrunda!
Her şey çok özeldi, her şey çok güzeldi...
Güzel insanlarla ve bulundukları ortamı ve yeri güzelleştiren insanlarla bir aradaydık! Bu özel güzellikleri doyasıya yaşadığımız şölenin bitişinde, -zor şaşıran- beni bile şaşırtan tuhaf bir olay yaşadım! Saklayamam, paylaşmalıyım!
II. Kuvay-ı Milliyeciler'in de çok iyi tanıdıkları, epey yıpranmış olsa da hâlâ medyatik popülaritesi olan ve hâlâ dostlar listemde sessizce sakladığım kalem erbâbı birini gösterdiler! Hevesle seslendim tabi!
Önce adıyla, sonra soy adıyla, sonra adıyla soyadıyla, sonra kendi adımı ve kim olduğumu da haykırarak seslendim! Duymaması mümkün değildi ama nedense kaçarak uzaklaştı bizden ve II. Kuvay-ı Milliye'nin İzmir'in Akıncı Uç Beğleri'nden!
Hepimizi ziyadesiyle şaşırttı!
Kimden bahsettiğimi, o ânı birlikte yaşadığım Gönüldaşlarım ve tahmîni kuvvetli olanlar bildiler elbette! Gerektiğine lüzûm hissedersem, adını açıklarım!
Zor bir dönemeç ve elbette çok zor bir zaman dilimindeyiz biliyorum!
Parti değişmenin, din değiştirmekten zor olduğu; Allah'ın kesin yasağına rağmen "Dinler arası Diyalog"la dindarlık taslanan günümüzde; benim gibi parti değiştiğini açıkça söylemek elbette kolay değil! İzninizle ufacık ukalalaşacağım: "Ben, benim gadamı alayım!" demeyeyim mi?
Kırk beş yıl sapmadan durduğum adresi, kendim terk ettim ve ben sadece "Türk'üm" derken, elini sînesine vura vura; "Türk oğlu Türk'üm!" diye kükreyen bir öndere, bir Baştürk'e biat ettim!
Hiç saklamadım! Aksine şükrederek bunun bir nasîp olduğunu haykırdım çocuk saflığındaki Türk'çe samîmiyetimle...
Samîmiyetimi gören Baştürk de, Türkiye'nin üçüncü büyük ili İzmir'in Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığını vererek, onurlandırdılar beni!
Tam da bu arada, yaygın basın ve medyada popülaritesi olmamasına rağmen kalemine itibâr ettiğim bir Kandaşım da; "Kendisini bir fikriyatın savunucusu ve partisini de o fikriyatın tek(!) kalesi olarak görenler; kendi partilerini bırakıp başka bir partiden ... Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olan bu siyasetçiyi (bahsettiği ben değilim. M.A.) bu sertlikle eleştirdikleri gibi; Bir "dava" partisi olarak kendini gösteren siyasi bir partinin hatta o fikriyata gönül verenler tarafından o partiye oy verilmediğinde hain olarak damgalandığı bir zamanda; Davası ve fikriyatı ile yakından uzaktan alakası olmayan kimseleri belediye başkan veya milletvekili adayı yaptıklarında da aynı sertlikte eleştiriyorlar mı? Eğer yapıyorlarsa; neden hâlâ fikriyattan bîhaber adamlar aday oluyor? Eğer yapmıyorlarsa; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" Diye kendisiyle de kavga ediyormuşçasına sorguluyor!
Haksız diyeceğim ama Vallahi değil!
Bu Kandaşım; kendine kıyasıya zûlmederken, kendisini çok seven bana da zûlmettiğinin farkında değil ve zaman da geçmiş değil!
Siyâsette beş sene çok kısa, yirmi dört saat çok uzun zamandır!
Zamanın ne göstereceğini de zamanın asıl ve tek sahibi Allah bilir...
Millî seferberlikte sefere katılmakta geç kalanlar; ancak sefere çıkanların izini sürerek yol bulmaya çalışırlar! Allah (c.c.), yardımcıları olsun, fazla aranmasınlar inşallah!...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017