Son 10-15 gün zarfında yerli AB'ciler, bizim mandacılar oldukça zor durumdalar... Zira 17 Aralık yaklaştıkça AB, haçını dayatıyor, bölücü-parçalayıcı "köpek dişi"ni gösteriyor, baklayı dilinin altından çıkartıyor. Bu da mandacılarımızı zora sokuyor.
Çünkü bugüne kadar yerli AB'ciler, -sözüm meclisten dışarı-Haçlı AB'sinin ne mübarek bir topluluk olduğunu anlattılar. Bu AB var ya bu AB, yalancı dünyanın cennetidir dediler.
Haçlı karşısındaki bin yıllık duruş tarihimizi yok saydılar. Bu tarihi tecrübeden istifade ederek "Katranı kaynatmakla olur mu şeker..." nakaratını bir kez olsun mırıldanmadılar. Haçlı AB'sinin ne menem şey olduğunu görmezlikten geldiler, milletimizin gözünü boyamaya kalkıştılar, tarihsel hafızasını "reset"lediler. Milletimize tam AB şoku uyguladılar.
AB devletleri asıl yüzünü göstermeye başlayınca, milletimizin hafızası canlanmaya, olayları okumaya başladı.
AKP'nin stepnesi Yeni Şafak başta olmak üzere küçük-büyük tüm kartel medyasının köşe takımının başı önüne düşmüş vaziyette.
Taha Akyol, "Kahrolsun Avrupa!" başlıklı makalesinde açık açık yazıyor. Milletimiz ne demiyor ki bunlara? Kendi köşelerine aksedenleri aktarayım sadece... Akyol'a özetle şunu diyorlarmış:
"Aklın başına geliyor galiba! Avrupa yalakalığını artık bırakacak mısın?"
Kibarca, "aymazlıktan kurtulmaya başlamamı" kutlayanlar da var.
Milletimizin hafızası canlandıkça daha çok şeyler söyleyecek.
Zira bunların yaptığı basit iş değil; insanlığın bir büyük medeniyetini tarihin Haçlı çöplüğüne atmaya çalışmaktır yapılan iş.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın tespitiyle 5 bin yıllık Türk tarihinin, bin küsür yıllık İslam medeniyetinin ve 85 yıllık Cumhuriyet mirasının AB mezarlığına defnedilmesidir AB'ye uym namına yapılan işler.
AB, Kıbrıs'tan etnik bölünmeye kadar herşeyi önümüze koydu.
Yumurta kapıya dayandı; ya herro, ya merro diyorlar.
AB'cilerimizi çok büyük bir başka yanlışları, "Türkiye'nin elini-kolunu bağlamaları, alternatiflerini yok etmeleri, başka yolumuz yokmuş pozisyonuna sokmaları." Şimdi de bu dayatmalar karşısında rest çekemeyip, "mecburen teslim olmamız lazım" demeye getiriyorlar, esareti üflüyorlar.
Yooo... Bu millet, bu vatan, bu din, bu devlet öyle sahipsiz değil. Öyle kolay teslim olmak yok.
Alternatif çok, her işte çıkış yolu var.
BTP Genel Başkanı bu tabloyu ve AB'nin bu dayatmalarını yıllardan beri haykırıyor. Bu aziz milletin başını çekeceği başka oluşumlar, alternatif birliktelikler oluşturalım diye planlar da sundu.
Dinlemek istemediler; yok canım, bunlar komplo diyenler oldu. Dün bunu söyleyenlerin hepsinin başı öne düştü şimdi.
Hep başı dik ve haklı olanlar da var; BTP kadroları ve bir de milletimizi bu badireye sürükleyen politika-medya konsorsiyumunu fark eden vatan evladı.
AB'cilerimiz, foyalarının bu kadar kısa zamanda ortaya çıkmasından korunmak için AB hususunda pazarlık-mazarlıktan bahsediyorlar. AB satrancı diyorlar.
Hepsi yalan, hepsi maval.
Neyin pazarlığı? Ne santrancı?
Pazarlık olması için; eşit şartlarda, dengeli pozisyonda, karşılıklı müzakere olur.
Türkiye ne zaman eşit biçimde masada oturdu? Hangi karşılıklı müzakere ile şartlar belirlendi?
Var mı böyle bir oturum? Yok.
AB dedi, bizimkiler kafa salladı.
AB istedi, bizimkiler uyguladı.
AB rapor yazdı, bizimkiler rapora göre vaziyet aldı.
AB dayattı, bizimkiler ne dendi ise yaptı.
O halde artık vatandaşların bile yüzlerine tükürmeye başlama noktasına geldiği AB'ci politikacılarımızın ve aydın takımının yapacağı iş, milletimizin kulağına esareti üflemek yerine, milletimizin, tarihimizin ve medeniyetimizin huzurundan çekilerek işi sahibine teslim etmek, vatanı ve devleti ehline bırakmaktır.
Bakın o zaman Türkiye nasıl kainat devleti oluyor!
Çünkü bugüne kadar yerli AB'ciler, -sözüm meclisten dışarı-Haçlı AB'sinin ne mübarek bir topluluk olduğunu anlattılar. Bu AB var ya bu AB, yalancı dünyanın cennetidir dediler.
Haçlı karşısındaki bin yıllık duruş tarihimizi yok saydılar. Bu tarihi tecrübeden istifade ederek "Katranı kaynatmakla olur mu şeker..." nakaratını bir kez olsun mırıldanmadılar. Haçlı AB'sinin ne menem şey olduğunu görmezlikten geldiler, milletimizin gözünü boyamaya kalkıştılar, tarihsel hafızasını "reset"lediler. Milletimize tam AB şoku uyguladılar.
AB devletleri asıl yüzünü göstermeye başlayınca, milletimizin hafızası canlanmaya, olayları okumaya başladı.
AKP'nin stepnesi Yeni Şafak başta olmak üzere küçük-büyük tüm kartel medyasının köşe takımının başı önüne düşmüş vaziyette.
Taha Akyol, "Kahrolsun Avrupa!" başlıklı makalesinde açık açık yazıyor. Milletimiz ne demiyor ki bunlara? Kendi köşelerine aksedenleri aktarayım sadece... Akyol'a özetle şunu diyorlarmış:
"Aklın başına geliyor galiba! Avrupa yalakalığını artık bırakacak mısın?"
Kibarca, "aymazlıktan kurtulmaya başlamamı" kutlayanlar da var.
Milletimizin hafızası canlandıkça daha çok şeyler söyleyecek.
Zira bunların yaptığı basit iş değil; insanlığın bir büyük medeniyetini tarihin Haçlı çöplüğüne atmaya çalışmaktır yapılan iş.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın tespitiyle 5 bin yıllık Türk tarihinin, bin küsür yıllık İslam medeniyetinin ve 85 yıllık Cumhuriyet mirasının AB mezarlığına defnedilmesidir AB'ye uym namına yapılan işler.
AB, Kıbrıs'tan etnik bölünmeye kadar herşeyi önümüze koydu.
Yumurta kapıya dayandı; ya herro, ya merro diyorlar.
AB'cilerimizi çok büyük bir başka yanlışları, "Türkiye'nin elini-kolunu bağlamaları, alternatiflerini yok etmeleri, başka yolumuz yokmuş pozisyonuna sokmaları." Şimdi de bu dayatmalar karşısında rest çekemeyip, "mecburen teslim olmamız lazım" demeye getiriyorlar, esareti üflüyorlar.
Yooo... Bu millet, bu vatan, bu din, bu devlet öyle sahipsiz değil. Öyle kolay teslim olmak yok.
Alternatif çok, her işte çıkış yolu var.
BTP Genel Başkanı bu tabloyu ve AB'nin bu dayatmalarını yıllardan beri haykırıyor. Bu aziz milletin başını çekeceği başka oluşumlar, alternatif birliktelikler oluşturalım diye planlar da sundu.
Dinlemek istemediler; yok canım, bunlar komplo diyenler oldu. Dün bunu söyleyenlerin hepsinin başı öne düştü şimdi.
Hep başı dik ve haklı olanlar da var; BTP kadroları ve bir de milletimizi bu badireye sürükleyen politika-medya konsorsiyumunu fark eden vatan evladı.
AB'cilerimiz, foyalarının bu kadar kısa zamanda ortaya çıkmasından korunmak için AB hususunda pazarlık-mazarlıktan bahsediyorlar. AB satrancı diyorlar.
Hepsi yalan, hepsi maval.
Neyin pazarlığı? Ne santrancı?
Pazarlık olması için; eşit şartlarda, dengeli pozisyonda, karşılıklı müzakere olur.
Türkiye ne zaman eşit biçimde masada oturdu? Hangi karşılıklı müzakere ile şartlar belirlendi?
Var mı böyle bir oturum? Yok.
AB dedi, bizimkiler kafa salladı.
AB istedi, bizimkiler uyguladı.
AB rapor yazdı, bizimkiler rapora göre vaziyet aldı.
AB dayattı, bizimkiler ne dendi ise yaptı.
O halde artık vatandaşların bile yüzlerine tükürmeye başlama noktasına geldiği AB'ci politikacılarımızın ve aydın takımının yapacağı iş, milletimizin kulağına esareti üflemek yerine, milletimizin, tarihimizin ve medeniyetimizin huzurundan çekilerek işi sahibine teslim etmek, vatanı ve devleti ehline bırakmaktır.
Bakın o zaman Türkiye nasıl kainat devleti oluyor!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019