Kulun Allah'tan Allah'ın da kulundan razı olma hali, kulluğun doruk noktasıdır. Bu makamda, hayır da müsavidir, şer de. Her şeyin faili Allah olduğu için artık itiraz kalkmıştır. Her hal ile itaat olunmuştur.
Nitekim İbrahim Hakkı Hazretleri: "Hoştur bana senden gelen/ Ya hıl'at u yahut kefen/ Ya gonca gül yahut diken/ Lütfun da hoş, kahrın da hoş" demiştir. Kulluk ilimle, amelle ve ihlasladır. Yani ibadetledir. Kulluk (ubudiyet) yaratılış gayesi doğrultusunda Allah'a bağlılığı ifade eder. Mahlûkatın en anlamlı işi ubudiyettir. Bu kulluk görevi insan ve cinler dışındaki mahlukatta cebrî, insanda ve cinlerde ise ihtiyârîdir.Kulluğun iki temel esası mevcuttur: Birincisi marifet, yani Allah'ı bilmek, ikincisi de, O'na layıkıyla ibadet etmektir. Bu husus da, Veda Hutbesi'nde şu cümle ile vurgulanmıştır: "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkmanızı, O'na itaat etmenizi vasiyet ederim." Allah korkusu takvaya, takva ise marifete (Allah'ı bilmeye) götürür.Kulluk, Allahü Teâlâ'ya teslimiyet ve itaat olduğuna göre, mahlûkat, her cinsi, her şekli ve her haliyle kuldur. Mühim olan, insanın bu teslimiyetin şuurunda olarak, fânî varlıklara değil, ibadet edilmeye layık olana kul olmasıdır. İbadete layık olan şüphesiz ki Allah'tır. Bu sebeple bütün peygamberler Allah'a davet etmiş ve kul olmanın örneğini göstermişlerdir.Dikkat edilirse "Kelime-i Şehadet"in ikinci rüknünde Hz. Resûlü Ekrem'in (sav) kul ve resul olduğu ifade edilir. Kulluk öyle bir gerçek ki, peygamberlik sıfatıyla beraber zikrediliyor ve imanın ikinci rüknünde yer alıyor.Kulluk mantığı, Allah'a iman ve hesap verme gerçeği üzerine oturtulmuştur. Kulluk, Allah'a yönelmenin, itaat edip teslimiyet göstermenin ve bu hususta bütün görevleri yerine getirmenin genel adıdır.Kelime olarak 'kulluk', esir olmak demektir. İnsan her halükârda mutlaka esirdir. İnsan zayıf ve acizdir. Mutlaka bir şeye yönelecek ve bel bağlayacaktır. Neticede insan duygularının esiridir, ya iyi duygularının, ya da kötü duygularının esiridir.
İman ve İnsan, Prof. Dr. Haydar Baş
Nitekim İbrahim Hakkı Hazretleri: "Hoştur bana senden gelen/ Ya hıl'at u yahut kefen/ Ya gonca gül yahut diken/ Lütfun da hoş, kahrın da hoş" demiştir. Kulluk ilimle, amelle ve ihlasladır. Yani ibadetledir. Kulluk (ubudiyet) yaratılış gayesi doğrultusunda Allah'a bağlılığı ifade eder. Mahlûkatın en anlamlı işi ubudiyettir. Bu kulluk görevi insan ve cinler dışındaki mahlukatta cebrî, insanda ve cinlerde ise ihtiyârîdir.Kulluğun iki temel esası mevcuttur: Birincisi marifet, yani Allah'ı bilmek, ikincisi de, O'na layıkıyla ibadet etmektir. Bu husus da, Veda Hutbesi'nde şu cümle ile vurgulanmıştır: "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkmanızı, O'na itaat etmenizi vasiyet ederim." Allah korkusu takvaya, takva ise marifete (Allah'ı bilmeye) götürür.Kulluk, Allahü Teâlâ'ya teslimiyet ve itaat olduğuna göre, mahlûkat, her cinsi, her şekli ve her haliyle kuldur. Mühim olan, insanın bu teslimiyetin şuurunda olarak, fânî varlıklara değil, ibadet edilmeye layık olana kul olmasıdır. İbadete layık olan şüphesiz ki Allah'tır. Bu sebeple bütün peygamberler Allah'a davet etmiş ve kul olmanın örneğini göstermişlerdir.Dikkat edilirse "Kelime-i Şehadet"in ikinci rüknünde Hz. Resûlü Ekrem'in (sav) kul ve resul olduğu ifade edilir. Kulluk öyle bir gerçek ki, peygamberlik sıfatıyla beraber zikrediliyor ve imanın ikinci rüknünde yer alıyor.Kulluk mantığı, Allah'a iman ve hesap verme gerçeği üzerine oturtulmuştur. Kulluk, Allah'a yönelmenin, itaat edip teslimiyet göstermenin ve bu hususta bütün görevleri yerine getirmenin genel adıdır.Kelime olarak 'kulluk', esir olmak demektir. İnsan her halükârda mutlaka esirdir. İnsan zayıf ve acizdir. Mutlaka bir şeye yönelecek ve bel bağlayacaktır. Neticede insan duygularının esiridir, ya iyi duygularının, ya da kötü duygularının esiridir.
İman ve İnsan, Prof. Dr. Haydar Baş
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.