Türkiye'ye kredi veren alacaklılar acaba bu alacaklarını nasıl garanti altına almışlardır? Yoksa milyarlarca doları bize bağışlamışlar mıdır? Kapıdaki II. Sevr unutuldu mu? Sömürgecilik tarihe mi karıştır? Bu soruların ortak bir cevabı var aslında. Tarihe karışan ise sadece tarihteki yöntemler. Hiçbir şey bağışlanmadı ve unutulmadı. Çünkü, şimdi artık "Yönetişim" revaçta. "Bir faaliyetin arzu edilen sonuçlarına ulaşabilmek için bazı araçlarla kontrol edilmesi"(1) olarak ifade edilen yönetişimin Türkiye için anlamını ise (yapısal reformun ürünü) kurulların yapısını incelediğimizde 'uykuda ölüm' nitelemek hiç de yanlış olmaz.
Hükümet, IMF'ye olan taahhütleri gereği hemen hemen her konuda bir kurul oluşturmakta ve hızla yetkilerini bu kurullara devretmektedir. Sermaye piyasasından bankacılık sistemine, enerjiden telekomünikasyona, tarımdan sosyal güvenliğe kadar ekonominin her alanında kurullar etkin hale getirilmektedir. Devletin ayakta kalmasını sağlayan pek çok yetkiyi kurullar devralmıştır. TZOB Başkanı Faruk Yücel'in 'Kurullar hükümete değil, IMF'ye bağlı' şeklindeki değerlendirmesi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ülkesiyle ve ulusuyla büyük güçler tarafından nasıl bir tehdit altında olduğunu göstermektedir.
Başbakan bile devlet içinde devletten yetkin kurulların olduğunu itiraf etmektedir. Bu bir aczin mi yoksa birkaç milyar dolara bu ülkenin onurunun, bağımsızlığının satıldığının mı itirafıdır bilemeyiz ama şunu da sormadan geçemeyiz; eğer bu kurullar ekonomiye siyaset bulaştırılmasın diye kuruldu ise niye şikayet ediyorsunuz, yok dışarıdan dikte ettirildiği için oluşturuldu ise...
Belki de bu hükümet döneminde siyasetin bu kadar ayağa düşmesinin bir nedeni de siyasal iktidarın, seçilmişlerin yetkilerini atanmışlara devretmesidir. Şimdilik 15 yasadan 9 kurul ortaya çıktı. Bu kadarla da sınırlı olmayacağı anlaşılıyor. Bir süre sonra, 'siz idare edemiyorsunuz' deyip maliye üst kurulu gündeme gelirse şaşırmamak lazım. Bu durumda Hazine rezervsiz bırakılarak borçlanmaya ve adeta Galata bankerlerine mahkum edilecek demektir.
Bunun adı uykuda ölümdür. Adım adım Duyun-u Umumiye benzeri mekanizmalar oluşturulmak isteniyor. Borç Türk devletinin borcu olunca ve miktarda büyük olunca insanın aklında kurullar ve sorular dolaşıp duruyor işte...
Başbakan bile neden kurullara söz geçiremiyor? Kurullar neden Sayıştay denetiminin dışında? Kurullara kim söz geçiriyor? Kurulları kim denetliyor? Yoksa kurullar kendi kendilerini mi denetliyorlar? Kurullar kime karşı bağımsız kime karşı bağımlı?
Dervişin zor atlattık dediği kurul yasaları Derviş için neden çok önemli? IMF özerk üst kurullarda neden ısrar ediyor? Kurullara ve kurullara yapılan atamalara TÜSİAD neden seviniyor?
Neden stratejik alanlar kurullara öncelikle devredildi? Yönetim tek tek bunlara devrediliyorsa kurullar yeni yönetim şekli midir?
Kurullar kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini neye dayanarak kullanıyor? Yoksa Anayasada yer alan "Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz. İdarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır" hükümleri yürürlükten kalktı mı? Kurulların yönetmelik çıkarmayı da kapsayan düzenleme, denetleme ve kısmen yargı yetkisine sahip olması "kuvvetler ayrılığı" ilkesine aykırı değil mi?
Ülkeyi bir ağ gibi saran kurulların Tahkim Kurulu yapısında oluşturulmaları yargıyı zayıflatmak, by-pass etmek mi?
IMF'nin kurulları Arjantin'de elektirik, su, doğalaz ve tarım sektörünü uluslararı sermayenin çıkarlarına uygun teslim ettiler de Türkiye de önce elimizden alıp sonra bize teslim mi edecekler?
IMF alacaklarını kurullarla garanti altına mı almaktadır? Yoksa kurullar bir çeşit tasfiye sürecimidir? Tarımdaki çöküşün kurullar dönemine rastlaması bir tesadüf mü?
Tarımsal alanda son sözü 'Tarımsal Destekleme Kurulu' söyleyecekse, pancar üretimi ve desteklenmesi konusunda son kararı 'Şeker Kurulu', tütünde 'Tütün Kurulu' verecekse, o zaman Tarım Bakanlığına ne gerek var? Madem ki idari yetkileri bakanın bile karışamayacağı kadar çok geniş bakanlıklara ne gerek var? Yoksa bakanlıklar bu kurulların sekreteryasını mı yapacak ?
Tarafsız sivil yönetime gidiş şeklinde açıklanan kurullarda halk neden yok? Dillerden düşmeyen Bir zamanlar çok tartışılan ombudsman, halkın yönetime katılımı, kurulların oluşum sürecinde neden gündeme gelmiyor? Kurulların bünyesinde mesela şeker kurulunda TZOB üyesi neden yok?
Neden özelleştirilen kuruluşların genel müdür ve genel müdür yardımcıları, satış işleminin yapıldığı şirketlerde üst düzey görevlere başladılar, danışman oldular? Uluslararası finans kuruluşlarının buralara mutemet temsilcilerini sokma girişimi var mı? Hazine Müsteşarlığı'nda çalışan üst düzey yöneticiler ile her düzeyden yabancıların, ad ve soyadları, ana-baba adları, uyrukları, öğrenim durumları, hazineden evvel yaptıkları işler, çalıştıkları kurumlar, üyesi bulundukları "sivil toplum" örgütü dernek ve vakıflar, aldıkları ücretler nedir?
Ben bu kurullarda çalışabilir miyim? Yoksa önce Dünya Bankası'nda staj mı yapmam gerekiyor? Burs miktarı ne kadardır?
Son soru: Mecliste kurullarla ilgili verilmiş soruya neden hâla cevap yok?
Dipnotlar:
1. Yard. Doç. Dr Gülsüm Özkan Akalın, Marmara Üniversitesi, İ.İ.B.F, Global Economizing Yönetişimi Üzerine, İktisat Dergisi, Ağustos 2001.
* Kazım ÜSTÜN
Hükümet, IMF'ye olan taahhütleri gereği hemen hemen her konuda bir kurul oluşturmakta ve hızla yetkilerini bu kurullara devretmektedir. Sermaye piyasasından bankacılık sistemine, enerjiden telekomünikasyona, tarımdan sosyal güvenliğe kadar ekonominin her alanında kurullar etkin hale getirilmektedir. Devletin ayakta kalmasını sağlayan pek çok yetkiyi kurullar devralmıştır. TZOB Başkanı Faruk Yücel'in 'Kurullar hükümete değil, IMF'ye bağlı' şeklindeki değerlendirmesi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ülkesiyle ve ulusuyla büyük güçler tarafından nasıl bir tehdit altında olduğunu göstermektedir.
Başbakan bile devlet içinde devletten yetkin kurulların olduğunu itiraf etmektedir. Bu bir aczin mi yoksa birkaç milyar dolara bu ülkenin onurunun, bağımsızlığının satıldığının mı itirafıdır bilemeyiz ama şunu da sormadan geçemeyiz; eğer bu kurullar ekonomiye siyaset bulaştırılmasın diye kuruldu ise niye şikayet ediyorsunuz, yok dışarıdan dikte ettirildiği için oluşturuldu ise...
Belki de bu hükümet döneminde siyasetin bu kadar ayağa düşmesinin bir nedeni de siyasal iktidarın, seçilmişlerin yetkilerini atanmışlara devretmesidir. Şimdilik 15 yasadan 9 kurul ortaya çıktı. Bu kadarla da sınırlı olmayacağı anlaşılıyor. Bir süre sonra, 'siz idare edemiyorsunuz' deyip maliye üst kurulu gündeme gelirse şaşırmamak lazım. Bu durumda Hazine rezervsiz bırakılarak borçlanmaya ve adeta Galata bankerlerine mahkum edilecek demektir.
Bunun adı uykuda ölümdür. Adım adım Duyun-u Umumiye benzeri mekanizmalar oluşturulmak isteniyor. Borç Türk devletinin borcu olunca ve miktarda büyük olunca insanın aklında kurullar ve sorular dolaşıp duruyor işte...
Başbakan bile neden kurullara söz geçiremiyor? Kurullar neden Sayıştay denetiminin dışında? Kurullara kim söz geçiriyor? Kurulları kim denetliyor? Yoksa kurullar kendi kendilerini mi denetliyorlar? Kurullar kime karşı bağımsız kime karşı bağımlı?
Dervişin zor atlattık dediği kurul yasaları Derviş için neden çok önemli? IMF özerk üst kurullarda neden ısrar ediyor? Kurullara ve kurullara yapılan atamalara TÜSİAD neden seviniyor?
Neden stratejik alanlar kurullara öncelikle devredildi? Yönetim tek tek bunlara devrediliyorsa kurullar yeni yönetim şekli midir?
Kurullar kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini neye dayanarak kullanıyor? Yoksa Anayasada yer alan "Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz. İdarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir. İdarenin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır" hükümleri yürürlükten kalktı mı? Kurulların yönetmelik çıkarmayı da kapsayan düzenleme, denetleme ve kısmen yargı yetkisine sahip olması "kuvvetler ayrılığı" ilkesine aykırı değil mi?
Ülkeyi bir ağ gibi saran kurulların Tahkim Kurulu yapısında oluşturulmaları yargıyı zayıflatmak, by-pass etmek mi?
IMF'nin kurulları Arjantin'de elektirik, su, doğalaz ve tarım sektörünü uluslararı sermayenin çıkarlarına uygun teslim ettiler de Türkiye de önce elimizden alıp sonra bize teslim mi edecekler?
IMF alacaklarını kurullarla garanti altına mı almaktadır? Yoksa kurullar bir çeşit tasfiye sürecimidir? Tarımdaki çöküşün kurullar dönemine rastlaması bir tesadüf mü?
Tarımsal alanda son sözü 'Tarımsal Destekleme Kurulu' söyleyecekse, pancar üretimi ve desteklenmesi konusunda son kararı 'Şeker Kurulu', tütünde 'Tütün Kurulu' verecekse, o zaman Tarım Bakanlığına ne gerek var? Madem ki idari yetkileri bakanın bile karışamayacağı kadar çok geniş bakanlıklara ne gerek var? Yoksa bakanlıklar bu kurulların sekreteryasını mı yapacak ?
Tarafsız sivil yönetime gidiş şeklinde açıklanan kurullarda halk neden yok? Dillerden düşmeyen Bir zamanlar çok tartışılan ombudsman, halkın yönetime katılımı, kurulların oluşum sürecinde neden gündeme gelmiyor? Kurulların bünyesinde mesela şeker kurulunda TZOB üyesi neden yok?
Neden özelleştirilen kuruluşların genel müdür ve genel müdür yardımcıları, satış işleminin yapıldığı şirketlerde üst düzey görevlere başladılar, danışman oldular? Uluslararası finans kuruluşlarının buralara mutemet temsilcilerini sokma girişimi var mı? Hazine Müsteşarlığı'nda çalışan üst düzey yöneticiler ile her düzeyden yabancıların, ad ve soyadları, ana-baba adları, uyrukları, öğrenim durumları, hazineden evvel yaptıkları işler, çalıştıkları kurumlar, üyesi bulundukları "sivil toplum" örgütü dernek ve vakıflar, aldıkları ücretler nedir?
Ben bu kurullarda çalışabilir miyim? Yoksa önce Dünya Bankası'nda staj mı yapmam gerekiyor? Burs miktarı ne kadardır?
Son soru: Mecliste kurullarla ilgili verilmiş soruya neden hâla cevap yok?
Dipnotlar:
1. Yard. Doç. Dr Gülsüm Özkan Akalın, Marmara Üniversitesi, İ.İ.B.F, Global Economizing Yönetişimi Üzerine, İktisat Dergisi, Ağustos 2001.
* Kazım ÜSTÜN
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.