Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Rahmeten li'l-Âlemin Hz. Muhammed (s.a.v) eserinde 'Kutsal çile ve imtihan sırrı' hakkında şu bilgilere yer veriliyor:
Çekilen bütün sıkıntılar; görülen bütün işkenceler ve bu dönemde izlenen siyaset ve strateji birçok İlahî hikmeti taşımaktadır:
1. Peygamber Efendimizin hem emirlik, en güzel kadınlar ve servet teklif edildiği hâlde; hem de bu kadar ezâ ve cefâya uğratıldığı hâlde davasından dönmemesi; O'nun peygamberliğinden şüphe duyanlar için hak peygamber olduğuna en güzel bir delil olmaktadır.
2. İlk Müslümanların, çekilen sıkıntılara sabredip davalarına sadık kalmaları da onların samimiyetlerinin göstergesidir. Bu kadar az sayıda ve güçsüz olmalarına rağmen bu derece azim ve sabır sahibi olmaları, kafa gözüyle görülecek, akılla kavranacak şey değildir. Bu sebepledir ki, İslam düşmanı İtalyan tarihçi Leone Kaitano, meseleyi idrak etmekten âciz kalarak; "Hayret, hayrettir ki, aralarında bir tane bile dönek yoktur!" itirafında bulunmak zorunda kalmıştır. Godfrey Higiins ise aynı hususta şöyle demektedir:
"Hz. Muhammed'in akaidi, ilk Müslümanların dimağına kadar yerleşmişti ki, onları yollarından ayırmağa zerre kadar imkân kalmamıştı. Hz. İsa'nın havarileri arasında bunların bir nazîri bulunamaz... Hz. İsa Salib'e sevk olunduğu zaman havarileri onu terk etmişlerdi... Muhammed'in ashabı ise O'nun etrafında toplanıyor, mazlum ve masum Peygamberlerini müdafaa ediyor, O'nun davası uğrunda canlarını feda ederek düşmanlarına karşı zafer kazanmasını temin ediyorlardı."
Aklın, idrakte âciz kaldığı bu hâlin izahı ancak aşkla yapılabilir. Zira, onları kendi varlıklarından soyup o İlahî kalıba yerleştiren tek unsur, onların Allah ve Resulü'nde fenâ bulacak nispetteki sevgileri idi.
3. Buradan çıkan başka bir netice de şudur: İslam'ı dava edinen bir liderin temel vasfı, Allah'ı hakka'l yakîn bilen ve gönlünü O'na tecelligâh kılmış; İlahî sevgiyle taşıp bu sevgiyi etrafındakilere yaşatıyor olabilmesidir. Zira, bu sevgi ve Hakk'a dostluk olmadığında, oluşacak cemaatin kemâlinden söz edilemez.
Demek oluyor ki; bu vasfı taşıyan liderin, cemaatini İlahî bir kardeşlik bağıyla örüp yoğurmasını sağlayan sermayesi Allah aşkıdır. Dava erlerinin pişmesi, olgunlaşması ise, ancak çile ile mümkün olacaktır. Dolayısıyla; dava lideri ve erlerinin kemâllerinin başka bir yönden göstergesi de, onların çektikleri çileyle, taşıdıkları kemâl hâllerinin doğru orantılı olmasıdır.
4. Sahabenin yaşadığı Allah ve Peygamber sevgisinin bir boyutunu da, teslimiyetlerinin tam oluşu teşkil etmektedir. Daha evvelce değindiğimiz gibi ilk Müslümanların, Müslüman olmadan evvelki karakterleri dikkate alındığında, davanın yükünü taşıyacak fıtrat ve kabiliyette oldukları görülmekteydi. Böyle olmalarına rağmen onlar, gizli davet dönemi başta olmak üzere, Allah Resulü'nün samimiyetinden zerre kadar şüpheye düşmemişler; uyguladığı siyasete noktası noktasına riayet etmişlerdir.
Misaller vermek gerekirse; Ebuzer (r.a.) Mekke'ye geldiğinde, Hz. Peygamber'le tanışmamış olduğu hâlde; "Allah Resulü'nü tehlikeye atabilirim" düşüncesiyle kimseye O'nun nerede olduğunu bir iki gün sormamıştı. Hz. Ali'yle tanışıp iki gün evinde kaldığı hâlde, ikisi de aynı hassasiyetle birbirlerine Allah Resulü'nden konu açmamışlardı. Hz. Ali, kendisini Resul-i Ekrem'le tanışmaya götürürken de; "Beni arkamdan takip et. Eğer bir tehlike sezersem duvara yaslanıp ayakkabımı bağlar gibi yaparım; sen de sıvışırsın" demişti. Hz. Ebubekir, Kâbe'de saldırıya uğradıktan sonra evinde dinlenirken, Allah Resulü'nden haber getirmesi için, o zaman henüz İslam olmamış olan annesini, Hz. Ömer'in kız kardeşi Ümmü Cemil'e gönderdiğinde; Ümmü Cemil, Allah Resulü'nden aldığı talimat gereği ona, "Ben O'nun hakkında bir şey bilmiyorum. Ama istersen beraber Ebubekir'in yanına gidelim" demiş; Hz. Peygamberin sıhhat haberini Ebubekir'e ancak yanına varınca kendisi ulaştırmıştır.
Müşriklerin eziyetlerine dayanamayacak duruma gelen Hz. Habbab, bir gün huzura gelerek; "Ya Resulallah! Çektiğimiz şu işkencelerden kurtulmamız için Allah'a dua etmez misin?" dediğinde Hz. Resul; "Allah, elbette bu işi tamamlayacaktır. Ve bütün dinlerden üstün kılacaktır. Öyle ki, hayvanına binip San'a'dan Hadramut'a kadar tek başına giden bir kimse, Allah'tan başkasından korkmayacak, koyunları hakkında da kurt saldırmasından başka hiçbir endişe duymayacaktır" şeklinde mukabele etmişti. Hz. Habbab; "Biz can çekişiyoruz; o nelerden bahsediyor" şeklinde bir menfî tavır ortaya koymamış; bilakis bu vaad ile kuvvet bulmuştur. Ayrıca, Darü'l-Erkam'da Hz. Resul'e birkaç defa; "Artık müsaade etseniz de inandıklarımızı müşriklere haykırsak" şeklinde teklif götürmüşler; "Henüz azız, bu işe yetmeyiz" cevabına boyun bükmüşlerdir.
Görüldüğü gibi, onlar, her şeyin vakti saati geldiğinde icra edileceğinden emin bir şekilde Allah Resulü'ne güvenmişlerdir. Peygamberimizin kendilerinden her hâlükârda daha cesur, ârif, zeki, takvalı; hülasa, her yönden kâmil bir insan olduğunu bilerek, yanında asla edep dışı bir harekette bulunmamışlardır. Bugünün dava erleri de; eğer liderlerinde Hakk'a ayna olabilme özelliğini az da olsa görüp idrak edebilmişlerse; artık onlara teslim-i küll ile teslim olup, o edep ehli insanların yanında, onlara yön vermeye çalışırcasına edep gösterisi yapmamalıdırlar. Zira; mücadele, nefsine ağır geldiği için kendisine kaçış yolu arayarak, başındaki insan-ı kâmili çekingenlik, korkaklık ya da oyalayıcılıkla itham edip davaya sırt çevirmek; örneklerde görüldüğü üzere, sahabenin dava anlayış ve ahlakına ters düşmektedir.
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020