Müslümanlara karşı, Hıristiyan ve Yahudiler kutsal ittifak oluşturmuş ve kutsal bir savaş başlatmışlardır. Ortadoğu’da yaşanan işgaller, iç çatışmalar ve terör, bu kutsal savaşın tezahürleridir. Bir başka deyişle, yeni bir Haçlı Seferi ile karşı karşıyayız. Bu Haçlı Seferi’ni, eski seferlerden ayıran en önemli özellik, Hıristiyan ve Yahudilerin ortak bir inancı paylaşması sonucu başlatılmış olmasıdır. Paylaşılan ortak inanca göre, başlatılan bu yeni Haçlı Seferi, Armegeddon Savaşı’dır. Armegeddon Savaşı, Yahudilerin dünya hâkimiyetine ulaşmak için yapacaklarına inandıkları son kutsal savaştır. Hıristiyanlara göre de Mesih’in, yani Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne inmesi için Armegeddon Savaşı’nı, Müslümanlara karşı Yahudilerin kazanması gerekiyor. Bu kazanma, öyle sıradan bir kazanma olmayacaktır. Hıristiyan ve Yahudilerin ortak inancına göre, Armegeddon Savaşı’nda bütün Müslümanlar öldürülecektir. Ortak kanaat de şudur: Armegeddon Savaşı için gerekli şartlar oluşmuş ve olgunlaşmıştır.
ABD eski Başkanlarından Ronald Reagan 1981 yılında yaptığı bir konuşmada şöyle demişti: “Dünya tarihinde ilk kez, Armegeddon Savaşı’nın başlaması ve Mesih’in ikinci gelişi için her şey yerinde. Eski Ahit’teki antik peygamberlere ve Armegeddon işaretlerine dönüp baktığımda, savaşın gerçekleştiğini görecek kuşağın biz olup olmadığımızı merak etmekten kendimi alamıyorum.” Görüldüğü üzere, ABD eski Başkanı Reagan, Armegeddon Savaşı’nın çok yaklaştığını düşünüyordu. “Devlet başkanı olsa bile, her ülkede böyle radikal düşünenler olabilir, ama devlet politikaları farklıdır” diyemeyiz. Çünkü bu düşünceler, devlet politikası olarak karşımıza çıkmaktadır. Michael Baıget, “Dünyanın Sonunu Getirme Plânları” adlı kitabında, “ABD’nin dış politikasının bu inanca göre biçimlendirildiğini” yazıyor. Baıget, “Yeni Haçlı Seferi’nin diğer adıyla Armegeddon Savaşı’nın, bizzat baba Bush tarafından Birinci Körfez Savaşı ile başlatıldığını, ancak ilânını oğul Bush’un, 11 Eylül 2001 olaylarının ertesinde yaptığını” söylüyor. Gerçekten de öyle oldu. Oğul Bush, 11 Eylül olaylarından sonra, “Haçlı Seferi başlatıldığını ve bunun uzun süre devam edeceğini” defalarca dile getirmişti.
Yeni Haçlı Seferi’nin eskilerinden bir farkı da, Müslüman olarak bilinen kişilerin Haçlıların safında yer almasıdır. Geçmişte ilk Haçlı Seferi, Müslüman Türklere karşı düzenlenmişti. Selçuklu Sultanı Alparslan’ın 1071’de Malazgirt Savaşı’nı kazanması, ardından Kudüs’ü fethetmesi, Haçlı Seferleri’nin düzenlenmesine neden oldu. Başta Müslüman Türkler olmak üzere, tüm Müslümanlar, Haçlıların karşısına dikildiler, akınlarını durdurdular ve geri püskürttüler. Günümüzde ise durum çok farklı. Hıristiyan ve Yahudiler, “Armegeddon Savaşı’nın başlatıldığı ve bu savaşta bütün Müslümanların öldürüleceğini” söylüyor, “Müslümanlardanım” diyen bazı kişiler de, Haçlılar “demokrasi getirecek ve bizi kurtaracak” diyerek, onların safında yer alıyor. Armegeddon gerçeğini göz ardı eden, Haçlıların demokrasi palavrasına inanan, ister devlet adamı, isterse sıradan bir kişi olsun, Haçlıların safındadır, Yahudilerin değirmenine su taşıyor, ekmeğine yağ sürüyor.
Bunca olumsuz gelişmelere rağmen, Müslümanlar olarak gelecekten ümitliyiz. Çünkü Yahudiler, Hz. Davut ve Hz. İsa’nın diliyle “lânetlenmişlerdir.” Aslında lânetlenen Yahudi zihniyetidir. Yoksa Cenab-ı Hak, yarattığı hiçbir kavmi lânetlemez. Yahudiler, lânetlenen zihniyeti aynen korudukları için yine lânetin muhatabıdırlar. Yahudi politikalarını, bilerek veya bilmeyerek destekleyenler de, bu lânetten pay sahibidirler. Kim ne yaparsa yapsın, eninde sonunda mutlaka Müslümanlar kazanacaktır. İş işten geçtikten sonra, haline en çok acınacak olan, imanını koruyamayan, dinini az bir pahaya satan, Hıristiyan ve Yahudilerin peşinden giden ve yine kendini Müslüman zannedenlerdir. Ne mutlu, her türlü zorluğu, meşakkati ve çileyi göğüsleyerek, hak yolda yürüyenlere...
ABD eski Başkanlarından Ronald Reagan 1981 yılında yaptığı bir konuşmada şöyle demişti: “Dünya tarihinde ilk kez, Armegeddon Savaşı’nın başlaması ve Mesih’in ikinci gelişi için her şey yerinde. Eski Ahit’teki antik peygamberlere ve Armegeddon işaretlerine dönüp baktığımda, savaşın gerçekleştiğini görecek kuşağın biz olup olmadığımızı merak etmekten kendimi alamıyorum.” Görüldüğü üzere, ABD eski Başkanı Reagan, Armegeddon Savaşı’nın çok yaklaştığını düşünüyordu. “Devlet başkanı olsa bile, her ülkede böyle radikal düşünenler olabilir, ama devlet politikaları farklıdır” diyemeyiz. Çünkü bu düşünceler, devlet politikası olarak karşımıza çıkmaktadır. Michael Baıget, “Dünyanın Sonunu Getirme Plânları” adlı kitabında, “ABD’nin dış politikasının bu inanca göre biçimlendirildiğini” yazıyor. Baıget, “Yeni Haçlı Seferi’nin diğer adıyla Armegeddon Savaşı’nın, bizzat baba Bush tarafından Birinci Körfez Savaşı ile başlatıldığını, ancak ilânını oğul Bush’un, 11 Eylül 2001 olaylarının ertesinde yaptığını” söylüyor. Gerçekten de öyle oldu. Oğul Bush, 11 Eylül olaylarından sonra, “Haçlı Seferi başlatıldığını ve bunun uzun süre devam edeceğini” defalarca dile getirmişti.
Yeni Haçlı Seferi’nin eskilerinden bir farkı da, Müslüman olarak bilinen kişilerin Haçlıların safında yer almasıdır. Geçmişte ilk Haçlı Seferi, Müslüman Türklere karşı düzenlenmişti. Selçuklu Sultanı Alparslan’ın 1071’de Malazgirt Savaşı’nı kazanması, ardından Kudüs’ü fethetmesi, Haçlı Seferleri’nin düzenlenmesine neden oldu. Başta Müslüman Türkler olmak üzere, tüm Müslümanlar, Haçlıların karşısına dikildiler, akınlarını durdurdular ve geri püskürttüler. Günümüzde ise durum çok farklı. Hıristiyan ve Yahudiler, “Armegeddon Savaşı’nın başlatıldığı ve bu savaşta bütün Müslümanların öldürüleceğini” söylüyor, “Müslümanlardanım” diyen bazı kişiler de, Haçlılar “demokrasi getirecek ve bizi kurtaracak” diyerek, onların safında yer alıyor. Armegeddon gerçeğini göz ardı eden, Haçlıların demokrasi palavrasına inanan, ister devlet adamı, isterse sıradan bir kişi olsun, Haçlıların safındadır, Yahudilerin değirmenine su taşıyor, ekmeğine yağ sürüyor.
Bunca olumsuz gelişmelere rağmen, Müslümanlar olarak gelecekten ümitliyiz. Çünkü Yahudiler, Hz. Davut ve Hz. İsa’nın diliyle “lânetlenmişlerdir.” Aslında lânetlenen Yahudi zihniyetidir. Yoksa Cenab-ı Hak, yarattığı hiçbir kavmi lânetlemez. Yahudiler, lânetlenen zihniyeti aynen korudukları için yine lânetin muhatabıdırlar. Yahudi politikalarını, bilerek veya bilmeyerek destekleyenler de, bu lânetten pay sahibidirler. Kim ne yaparsa yapsın, eninde sonunda mutlaka Müslümanlar kazanacaktır. İş işten geçtikten sonra, haline en çok acınacak olan, imanını koruyamayan, dinini az bir pahaya satan, Hıristiyan ve Yahudilerin peşinden giden ve yine kendini Müslüman zannedenlerdir. Ne mutlu, her türlü zorluğu, meşakkati ve çileyi göğüsleyerek, hak yolda yürüyenlere...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018