Günlerimiz yağız atlara binmiş koşuyor. Kimi durakları daha iyi hatırlayabiliyoruz, çünkü o duraklarda ruhumuzu sarsan, benliğimizi etkileyen sesler, yüzler, olaylar ve insanlarla karşılaşıyoruz. Eşyanın hakikatini anlayabilmek, “Her işte hikmetini işler” hakikatini kavrayabilmek için, gören gözler ve işiten kulakların yanı sıra sorgulamaya, hatırlamaya, tahliller yapmaya ihtiyacımız var.
“… Onlara korku yoktur, onlar mahzun olucu da değillerdir.” Bu hale erişebilmenin uzun soluklu bir yolculuğun sonucu olabileceğini düşünüyorum. Kur’an-ı Kerim’de böyle insanların varlığından bahsediliyorsa, bizler neden bu hale namzet kullardan olmayalım? Korku ve hüznü razı olmuşluğa kurban etmeli ne dersiniz? İnsan artık öyle bir durağa gelmeli ki; cilveler onu sarsmamalı çünkü adı üstünde cilvedir. Bu makam Allah’ın bizlere kendini unutturmadığı makamdır. Gerçekten huzurda olduğumuz, şaşırmadığımız, gücenmediğimiz her ne oluyorsa kabullendiğimiz duraktır. Huzur razı olmuşluktadır, teslimiyette ve yokluktadır.
Allah’ın rızası ile huzura eren nefsin hali, razı olmuş ve razı olunmuş bir halde iyi kulların arasına ve cennete girme halidir. Aslında insan bütün ömrü boyunca bilerek ve ya bilmeyerek bu hali arar. Bu hal nefsin sükuna kalbin güzelliklere erdiği haldir.
Yazının mutfağına yakın bir mekandayız. Demek insanın mutlu olması iç huzurunu bulması ile ilgiliymiş, içinde bulunduğumuz mekan ya da eşyaların kalitesi ile ilgili değil. Önemli olan kendi iç dünyamız, orada besleyip büyüttüklerimiz ve büyümesine dallanıp budaklanmasına izin vermediklerimizdir. Bu kontrolü sağlayan da murakabemizdir. İnsanı insan kılan murakabesidir denilebilir.
“Bu can gövdeye konuktur.” Can tenden ayrılmadan uyanmamız gerekiyor ve uyananların uyuyanları uyandırması…
“… Onlara korku yoktur, onlar mahzun olucu da değillerdir.” Bu hale erişebilmenin uzun soluklu bir yolculuğun sonucu olabileceğini düşünüyorum. Kur’an-ı Kerim’de böyle insanların varlığından bahsediliyorsa, bizler neden bu hale namzet kullardan olmayalım? Korku ve hüznü razı olmuşluğa kurban etmeli ne dersiniz? İnsan artık öyle bir durağa gelmeli ki; cilveler onu sarsmamalı çünkü adı üstünde cilvedir. Bu makam Allah’ın bizlere kendini unutturmadığı makamdır. Gerçekten huzurda olduğumuz, şaşırmadığımız, gücenmediğimiz her ne oluyorsa kabullendiğimiz duraktır. Huzur razı olmuşluktadır, teslimiyette ve yokluktadır.
Allah’ın rızası ile huzura eren nefsin hali, razı olmuş ve razı olunmuş bir halde iyi kulların arasına ve cennete girme halidir. Aslında insan bütün ömrü boyunca bilerek ve ya bilmeyerek bu hali arar. Bu hal nefsin sükuna kalbin güzelliklere erdiği haldir.
Yazının mutfağına yakın bir mekandayız. Demek insanın mutlu olması iç huzurunu bulması ile ilgiliymiş, içinde bulunduğumuz mekan ya da eşyaların kalitesi ile ilgili değil. Önemli olan kendi iç dünyamız, orada besleyip büyüttüklerimiz ve büyümesine dallanıp budaklanmasına izin vermediklerimizdir. Bu kontrolü sağlayan da murakabemizdir. İnsanı insan kılan murakabesidir denilebilir.
“Bu can gövdeye konuktur.” Can tenden ayrılmadan uyanmamız gerekiyor ve uyananların uyuyanları uyandırması…
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Kevser Doyurum / diğer yazıları
- İrfan sofrası / 24.10.2023
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022