Binmişiz bir alâmete, gidiyoruz kıyâmete!
"Komşu, komşuya bakar, kendini oda yakar!" demiş ya atalarımız! Bunu yanlış anlayan etkisiz yetkililerden biri de; "Lider uçuruma atlarsa peşinden atlamak töredir!" diye tefsîr ederek ahkâm kesmişti!
Nerelerden, nerelere; ne halden ne hallere nasıl geldiğimizi hatırlayıp hatırlatmaya çalışacağım.
"Evet" veya "Hayır" denilecek bir sandığa, bir "Referandum"a daha hazırlanıyoruz..
Keşke İleri Demokrat geçinen bu anti?demokratlar, bu işi yani halk oylamasını sıkça yapsalar... Hem millet rahat etse, hem de kendileri...
Bir zamanlar, "Ya Allaaah! Bismillaaah!" diye kilise açanları alkışlayan dinciler; "Ya Allah! Bismillah! Allahüekber!" diye Şehit cenazesi kaldıran mütedeyyin Müslümanları, sırf AKP'nin isteğine; "Hayır!" diyorlar diye; "Bezm?i Elest'te belâ demeyen münkîrler" diye ithâm etmişlerdi! İtiraz etmiştik ve helalleşemeden ölmüştü; "Sana babanı sorsam, kalabalıkta gösteremezsin!" diye saldırdıkları "Ülkü Devleri(!)" tarafından; "Ülkü Devi" diye tabutuna omuz verilmişti!
Günahkâr ile kâfir arasındaki farkı bilmiyorlarmış diyesim var ama bildiklerini çok iyi biliyorum! o gün?bugündür ellerinde iman?metre(!)lerle, takvâ?metre(!)lerle ölçüm yapıyorlar!
Bunlara oy vermeyenler, bunların işâret ettiği şekilde oy kullanmayanlar bunlara göre; münkîr, münâfık, "Patates dinli"dirler!
Oysa dînimiz; "Kalbine mi girdin?" diye sorgular, îman sorgulayanı!
Bunlar, Mevlâna'nın, her yatsı namazından sonra meyhânelere giderek; "Allah'ın sarhoş kulları ne yaparlar?" diye gözlemlediğini anlatıp meyhâne?meyhâne, kerhâne?kerhâne dolaşır oy isterler ama sonra; "Artistlik yapma! Hadi ananı da al git! Al oyunu kendine sakla! Gözünü toprak doyursun! Böyle bağırılmaz ki! Senin oğlun da işsiz kalıversin! Askerlik yan gelip yatma yeri değildir! Ölüm madencinin kaderindendir" ve benzer İleri Demokrat hükümler verebilirler!
Bunlar, kendilerini icazetli, izinli sayıyorlar belli!
Güney Azerbaycanlı bir Dostuma, İran'da Humeyni öncesi ve sonrasını sormuştum; "Mustafa Müellim (Hoca)! Humeyni'den gabax (önce) gebahatimizi (kabahatimizi) eşixde (dışarıda), ibadetimizi evde işleyirdix (yapıyorduk). Humeyni'den sonra ibadetimizi eşixde (dışarıda), gebahetimizi evde işleyirix! (yapıyoruz)" demişti!
Hayret etmiş çarpılmıştım!
İçim kan ağlayarak Cuma günleri şehrin trafiğini kilitleyen kırmızı plakalı araçlarla, amirine veya mesai arkadaşlarına görünüp namaz bitinceye kadar cami etrafında saklanan, namazdan çıkanların arasına karışanlarla veya merhâmet edip trafik aksamasın diye(!) helikopterle Cuma namazına gidenlerle kıyaslamıştım!
İbadet için değil amire yalakalık için namaz kılıyor gibi yapmakta belki de İran'dan ilerideydik maalesef!
Humeyni Devrimi'nin olduğu günlerde Gürbulak'ta Gümrük Görevlisiydim.
Devrim dolayısıyla kaynayan İran'da, müthiş bir yokluk ve karaborsa başlamıştı! İranlıların takas yoluyla neler alıp verdiklerini, bizzat izlemiştim!
İsteyen müthiş bir tesâdüf diyebilir, Humeyni'den birkaç ay sonra bizde de, ABD'nin; "Bizim çocuklar"ı Netekim General ve avenesi 12 Eylül Darbesi'ni yapmıştı!
İran'da Devrim Mollaları'nın, bizde İrtibat Subayları'nın benzer zorbalıkları vardı!
Biz, mollaların şallak dedikleri kırbaçlarla günahkâr(!)ları cezalandırmalarını seyrederdik! Onlar da bizdeki İrtibat Subayları'nın, tekmeyle yerde yuvarladıkları şoförleri izlerlerdi!
Humeyni Devrimi öncesi; İran'dan Türkiye'ye giriş yapanların çoğu, mescit sorardı! Devrim sonrası ise bankodan geçer geçmez meyhane soranları, simsiyah çarşafla gelip bankodan Türkiye'ye geçer geçmez çarşafı atan şûh kadınların bedenleri karşılığında yiyecek bir şeyler alma uğraşlarını izledim utanarak, vicdanım sızlayarak!
Aynı zaman içinde, aynı coğrafyayı paylaşan bizde de benzer işler gördük maalesef!
Meselâ; Dinci geçinen bir gazete; "Zinadan sonra genelev!" manşetiyle AKP'yi tenkid etmişti güya ve ilgili yetkilinin; "... İlk müzakereler sonunda şu tespitler yapıldı: 'Devlet eliyle kadın satışı yapılmıyor. Genelevler özel işletmelerdir, sadece bir izin prosedürü uygulanır. Genelevlere ihtiyaç duyan kesim zaman içinde azalmıştır. Geçmişte olduğu gibi gençler arasında geneleve gidenlerin sayısı yüksek değildir. ... Toplumda ilişkilerin daha rahat yaşanması da ilgiyi azaltmıştır. Genelevler zaman içinde kendiliğinden işlevini yitirecektir." beyanatını haber yapmıştı!
Bu dincilere göre "... ilişki(!)lerin rahat yaşanması" tarifli nikâhsız birliktelikler zina değil ama köylünün, geleneksel kız kaçırması zina!
Ve bu yaklaşıma itiraz edenlere itiraz var!
"Mahkeme kadıya mülk değil" Bir zamanlar, yetkili bürokrat olarak görev yapmıştım!
Yasanın uygun gördüğü otellere Turizm Belgesi ve yıldız verilirdi. Yıldızlı otellerde konaklayan turistler rahatsız edilmesin diye evlilik cüzdanı sorgulaması kaldırılmıştı!
Yani; "İlk Müslüman Cumhurbaşkanı" denilen Özal'ın Başbakanlığında, turist Avrupalı rahat etsin diye otellerde zina, yasalarla korunmaya alınmıştı!
Bizim sakallı, cüppeli, şalvarlı dinden geçinenlerden fetva alanlar da, fırsattan istifade pez...nkliklerini otelcilikle meşrulaştırmaya başlamışlardı!
O günlerde otelcilik yapan tanıdıklardan birinin tanıdığı bir otelci, benden yardım istemişti!
Görev alanında olmamasına rağmen bir emniyet yetkilisi, baskı ve tehdit uyguluyormuş! Emniyet Genel Müdürü ve yetkilileri haberdâr etmiştim. Kısa bir süre sonra bahse konu emniyetçi, telefonla bana ulaşmıştı. Kendini tanıttıktan sonra; "Koruduğunuz kişinin ne iş yaptığını biliyor musunuz?" diye sormuş, bilmediğimi söyleyince; "Bey efendi! Koruduğunuz kişi, bizim kayıtlarımıza göre pez..enk! Fuhuş yaptırıyor!" deyince; "Komser! Devlet, yıldız vererek otellerde rahat zina yapılsın diye uğraşırken, müşterinin apış arasını korumak sana mı kaldı?" diye fırça atmıştım! Epeyce konuşulup, gülüşülmüştü!
Yolu "Netekim General" tarafından döşenen dinci bir iktidardan sonra, bir başka dinci iktidar ve "Toplumda ilişkilerin daha rahat yaşanması" sâyesinde ayaklar altına düşen toplumsal ahlâk!...
Ve; "BOP Eş Başkanı olarak bölgede bizim de görevlerimiz var!" diyerek habire kilise açan dincilerin, Genelev kapatmamakla suçlandığı günler gördük!
O günler güzel günlermiş! Kısa bir zaman sonra bu dinci hükümet, Haçlı ile birlikte, "Arap Baharı na destek verdi, Irak'ı işgal eden bir milyondan fazla Müslümanı katleden, yüz binlerce Müslüman kadına?kıza tecavüz eden Haçlı askerlerine dua etti ve Haçlı'yla birlikte Müslüman Suriye'ye vurdu!
Şimdi Halep'te soykırım var, yangın var!
Bir zamanlar; "Halep oradaysa arşın burada"ydı, şimdi arşın da Halep'te kaldı ve yandı!
Ya adamların umurunda değil! Ya da perdeliyorlar!
Allah müstehaklarını versin...
"Diyar?ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm
Dolaştım mülk?i İslamı bütün viraneler gördüm."
(Ziya Paşa).
"BİZ DÜNYAYI AHİRETİMİZ İÇİN YAŞARIZ" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
"Komşu, komşuya bakar, kendini oda yakar!" demiş ya atalarımız! Bunu yanlış anlayan etkisiz yetkililerden biri de; "Lider uçuruma atlarsa peşinden atlamak töredir!" diye tefsîr ederek ahkâm kesmişti!
Nerelerden, nerelere; ne halden ne hallere nasıl geldiğimizi hatırlayıp hatırlatmaya çalışacağım.
"Evet" veya "Hayır" denilecek bir sandığa, bir "Referandum"a daha hazırlanıyoruz..
Keşke İleri Demokrat geçinen bu anti?demokratlar, bu işi yani halk oylamasını sıkça yapsalar... Hem millet rahat etse, hem de kendileri...
Bir zamanlar, "Ya Allaaah! Bismillaaah!" diye kilise açanları alkışlayan dinciler; "Ya Allah! Bismillah! Allahüekber!" diye Şehit cenazesi kaldıran mütedeyyin Müslümanları, sırf AKP'nin isteğine; "Hayır!" diyorlar diye; "Bezm?i Elest'te belâ demeyen münkîrler" diye ithâm etmişlerdi! İtiraz etmiştik ve helalleşemeden ölmüştü; "Sana babanı sorsam, kalabalıkta gösteremezsin!" diye saldırdıkları "Ülkü Devleri(!)" tarafından; "Ülkü Devi" diye tabutuna omuz verilmişti!
Günahkâr ile kâfir arasındaki farkı bilmiyorlarmış diyesim var ama bildiklerini çok iyi biliyorum! o gün?bugündür ellerinde iman?metre(!)lerle, takvâ?metre(!)lerle ölçüm yapıyorlar!
Bunlara oy vermeyenler, bunların işâret ettiği şekilde oy kullanmayanlar bunlara göre; münkîr, münâfık, "Patates dinli"dirler!
Oysa dînimiz; "Kalbine mi girdin?" diye sorgular, îman sorgulayanı!
Bunlar, Mevlâna'nın, her yatsı namazından sonra meyhânelere giderek; "Allah'ın sarhoş kulları ne yaparlar?" diye gözlemlediğini anlatıp meyhâne?meyhâne, kerhâne?kerhâne dolaşır oy isterler ama sonra; "Artistlik yapma! Hadi ananı da al git! Al oyunu kendine sakla! Gözünü toprak doyursun! Böyle bağırılmaz ki! Senin oğlun da işsiz kalıversin! Askerlik yan gelip yatma yeri değildir! Ölüm madencinin kaderindendir" ve benzer İleri Demokrat hükümler verebilirler!
Bunlar, kendilerini icazetli, izinli sayıyorlar belli!
Güney Azerbaycanlı bir Dostuma, İran'da Humeyni öncesi ve sonrasını sormuştum; "Mustafa Müellim (Hoca)! Humeyni'den gabax (önce) gebahatimizi (kabahatimizi) eşixde (dışarıda), ibadetimizi evde işleyirdix (yapıyorduk). Humeyni'den sonra ibadetimizi eşixde (dışarıda), gebahetimizi evde işleyirix! (yapıyoruz)" demişti!
Hayret etmiş çarpılmıştım!
İçim kan ağlayarak Cuma günleri şehrin trafiğini kilitleyen kırmızı plakalı araçlarla, amirine veya mesai arkadaşlarına görünüp namaz bitinceye kadar cami etrafında saklanan, namazdan çıkanların arasına karışanlarla veya merhâmet edip trafik aksamasın diye(!) helikopterle Cuma namazına gidenlerle kıyaslamıştım!
İbadet için değil amire yalakalık için namaz kılıyor gibi yapmakta belki de İran'dan ilerideydik maalesef!
Humeyni Devrimi'nin olduğu günlerde Gürbulak'ta Gümrük Görevlisiydim.
Devrim dolayısıyla kaynayan İran'da, müthiş bir yokluk ve karaborsa başlamıştı! İranlıların takas yoluyla neler alıp verdiklerini, bizzat izlemiştim!
İsteyen müthiş bir tesâdüf diyebilir, Humeyni'den birkaç ay sonra bizde de, ABD'nin; "Bizim çocuklar"ı Netekim General ve avenesi 12 Eylül Darbesi'ni yapmıştı!
İran'da Devrim Mollaları'nın, bizde İrtibat Subayları'nın benzer zorbalıkları vardı!
Biz, mollaların şallak dedikleri kırbaçlarla günahkâr(!)ları cezalandırmalarını seyrederdik! Onlar da bizdeki İrtibat Subayları'nın, tekmeyle yerde yuvarladıkları şoförleri izlerlerdi!
Humeyni Devrimi öncesi; İran'dan Türkiye'ye giriş yapanların çoğu, mescit sorardı! Devrim sonrası ise bankodan geçer geçmez meyhane soranları, simsiyah çarşafla gelip bankodan Türkiye'ye geçer geçmez çarşafı atan şûh kadınların bedenleri karşılığında yiyecek bir şeyler alma uğraşlarını izledim utanarak, vicdanım sızlayarak!
Aynı zaman içinde, aynı coğrafyayı paylaşan bizde de benzer işler gördük maalesef!
Meselâ; Dinci geçinen bir gazete; "Zinadan sonra genelev!" manşetiyle AKP'yi tenkid etmişti güya ve ilgili yetkilinin; "... İlk müzakereler sonunda şu tespitler yapıldı: 'Devlet eliyle kadın satışı yapılmıyor. Genelevler özel işletmelerdir, sadece bir izin prosedürü uygulanır. Genelevlere ihtiyaç duyan kesim zaman içinde azalmıştır. Geçmişte olduğu gibi gençler arasında geneleve gidenlerin sayısı yüksek değildir. ... Toplumda ilişkilerin daha rahat yaşanması da ilgiyi azaltmıştır. Genelevler zaman içinde kendiliğinden işlevini yitirecektir." beyanatını haber yapmıştı!
Bu dincilere göre "... ilişki(!)lerin rahat yaşanması" tarifli nikâhsız birliktelikler zina değil ama köylünün, geleneksel kız kaçırması zina!
Ve bu yaklaşıma itiraz edenlere itiraz var!
"Mahkeme kadıya mülk değil" Bir zamanlar, yetkili bürokrat olarak görev yapmıştım!
Yasanın uygun gördüğü otellere Turizm Belgesi ve yıldız verilirdi. Yıldızlı otellerde konaklayan turistler rahatsız edilmesin diye evlilik cüzdanı sorgulaması kaldırılmıştı!
Yani; "İlk Müslüman Cumhurbaşkanı" denilen Özal'ın Başbakanlığında, turist Avrupalı rahat etsin diye otellerde zina, yasalarla korunmaya alınmıştı!
Bizim sakallı, cüppeli, şalvarlı dinden geçinenlerden fetva alanlar da, fırsattan istifade pez...nkliklerini otelcilikle meşrulaştırmaya başlamışlardı!
O günlerde otelcilik yapan tanıdıklardan birinin tanıdığı bir otelci, benden yardım istemişti!
Görev alanında olmamasına rağmen bir emniyet yetkilisi, baskı ve tehdit uyguluyormuş! Emniyet Genel Müdürü ve yetkilileri haberdâr etmiştim. Kısa bir süre sonra bahse konu emniyetçi, telefonla bana ulaşmıştı. Kendini tanıttıktan sonra; "Koruduğunuz kişinin ne iş yaptığını biliyor musunuz?" diye sormuş, bilmediğimi söyleyince; "Bey efendi! Koruduğunuz kişi, bizim kayıtlarımıza göre pez..enk! Fuhuş yaptırıyor!" deyince; "Komser! Devlet, yıldız vererek otellerde rahat zina yapılsın diye uğraşırken, müşterinin apış arasını korumak sana mı kaldı?" diye fırça atmıştım! Epeyce konuşulup, gülüşülmüştü!
Yolu "Netekim General" tarafından döşenen dinci bir iktidardan sonra, bir başka dinci iktidar ve "Toplumda ilişkilerin daha rahat yaşanması" sâyesinde ayaklar altına düşen toplumsal ahlâk!...
Ve; "BOP Eş Başkanı olarak bölgede bizim de görevlerimiz var!" diyerek habire kilise açan dincilerin, Genelev kapatmamakla suçlandığı günler gördük!
O günler güzel günlermiş! Kısa bir zaman sonra bu dinci hükümet, Haçlı ile birlikte, "Arap Baharı na destek verdi, Irak'ı işgal eden bir milyondan fazla Müslümanı katleden, yüz binlerce Müslüman kadına?kıza tecavüz eden Haçlı askerlerine dua etti ve Haçlı'yla birlikte Müslüman Suriye'ye vurdu!
Şimdi Halep'te soykırım var, yangın var!
Bir zamanlar; "Halep oradaysa arşın burada"ydı, şimdi arşın da Halep'te kaldı ve yandı!
Ya adamların umurunda değil! Ya da perdeliyorlar!
Allah müstehaklarını versin...
"Diyar?ı küfrü gezdim beldeler kâşâneler gördüm
Dolaştım mülk?i İslamı bütün viraneler gördüm."
(Ziya Paşa).
"BİZ DÜNYAYI AHİRETİMİZ İÇİN YAŞARIZ" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017