Mapus damlarında (cezaevlerinde) yangın var, isyan var.Bu hükûmet üstesinden gelir mi? Sorunu üretenden çözüm beklemek mümkün değil.Babalar gibi her şeyi satıp savan bu tüccar politikacı takımı anlaşılıyor ki, para bulma arayışı dışında, beceremedikleri işlerin üzerine “özelleştirme” etiketini yapıştırıveriyorlar.Cezaevlerini de yönetemedikleri, yaşanan son olaylarla âşikâr oldu. Cezaevleri dolup taşıyor; mahkûm ve tutuklu sayısı kapasiteyi misli misli aşmış. Mekân sorunu işin bir yönü. Asıl sorun suç ve suçlu sayısındaki patlamanın nedenleri. Sosyal, ekonomik, psikolojik nedenlerden başlayarak bir dizi gerekçeyi tartışabiliriz de, merâmımız o değil; konuyu başka bir yönden yoklamak istiyoruz.Bu iktidar, üstesinden gelemediği cezaevlerini de özelleştirir mi, dersiniz? Belki de bu arkadaşlar hem beceriksizliklerini örtmek hem de maksimum kâr sağlayabilmek amacıyla mahkâm sayısını çoğaltıp, onları sonuna kadar çalıştırıp, özelleştirme için câzibe peşinde koşuyorlar.Bakınız, ABD Oregon Hapishanesinden verilen şaka gibi ilânda neler var: “Oregon hapishanesi, kamu-özel ortaklığı arıyor. Sağladıklarımız: Arazi, binalar, maksimum güvenlikli mahkûm emeği ve güvenlik memurları, enerji ve istikrar. Yararlanacaklarınız: Mahkûmlar, her gün temizliği, bakım işlerini yaparlar ve çalışırlar. Paranızı kazanırsınız. İşçi tazminatı, sigortası, hastalıkta iş bırakma ve diğer mâliyetler yoktur.”İlân, cezaevlerinin ve cezalandırma politikalarının geldiği son noktayı göstermektedir.İktidar ve cezalandırma politikaları açısından konuya baktığımızda; AKP iktidarı Ortaçağ’da uygulanan cezalandırma politikası gütmektedir. Ortaçağ’da suç, iktidarın kendisine yönelik bir eylem olarak değerlendiriliyordu. Bugünkü siyasal iktidar da kendisine muhalif eylem ve söylemleri suç çerçevesi içinde değerlendirip, cezalandırmaktadır. Eski dönemde cezalandırma, bedene işkence çektirmeye dayanan pratiklerden oluşuyordu. 18. yüzyılın ikinci yarısı ve 19. yüzyıldan itibâren bedene yönelik olan cezalandırma uygulamalarından vazgeçilmiş, artık müdahaleler bedene değil ruha yönelik olarak sürdürülmüştür. Bugün ülkemizdeki cezaevleri mekânsal sorunlar nedeniyle barındırdığı mahkûm ve tutuklulara, Ortaçağ’daki gibi, bedensel eziyet çektirdiği gibi, hükûmetin cezalandırma politikaları nedeniyle de ruhsal müdahalelere mâruz kalmaktadırlar.Hükûmete tavsiyemiz öncelikle mekâna yönelik sorunların giderilmesi, buna koşut olarak da, mahkûmların rehabile edilmesi amacıyla emeklerinin insanca değerlendirilmesidir. Yoksa onların emeklerinin sömürülmesi değil. Anayasamıza göre angarya suçtur, mahkûm bile olsalar. Eğer bunları beceremezseniz, boyun eğdiğiniz küreselleşme ve her vesileyle örnek aldığımız ABD size yol göstersin, “Yeni Ceza Reformu” aldatmacasıyla cezaevlerini özelleştirip kurtulun.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023