Günlerdir hatta aylardır med-cezirlerdeyim, "Demokrasi Tramvayı"nı izlerken!Demokrasi, demokrasiye darbeler!Demokrasi, darbe!Demokrasi, demokratik darbeler! Darbe-demokrasi, demokrasi-darbe!Darbe mi önce, demokrasi mi? Çıkamadım işin içinden!"Demokrasi, amaç değil gereken durakta inilecek araçtır" diye tarif etmişti Uzun Adam ve galiba "Demokrasi Tramvayı"nın son durağında kendisi indi! "Yetişemeyenler yolda, geç kalanlar ayakta kalır!" diye de açıklamış mıydı? Açıklamamışsa bizim ilâvemiz olsun!..Tramvay ve tren...Benzer toplu taşıma araçları. Biri şehir içinde, diğeri şehirler arası, ülkeler arası toplu taşıma yapan araçlar.Kara tren, ekspres, mavi tren, hızlı tren adlarıyla onlarca yıldır çizilmiş/dizilmiş raylar üzerinde makyajlanan "araç"lar gitti-geldi! Eski raylardaki "hızlı tren"lerin raydan fırlamalarını hatırlamak istemiyorum bile!Her ikisi de raylı, her ikisini de; istese de rayından çıkaramayan vatman ve makinistler yönetir!Yönetir derken, her ikisinin de yolu bellidir; çıkış ve varış noktaları değişmez! Tramvaya şehir içinde sabah-akşam; trene şehirler-ülkeler arası seyahat için günde birkaç kere binenler-inenler olur. Binenler farklıdır, vatman ve makinistler farklıdır ama yollar aynıdır! Değişmez rayların üzerinden, değişik lokomotifler, değişik vatman veya makinist yönetiminde gider, gelirler.Uzun Adam, bilerek veya bilmeyerek doğruyu söylemiş! Ama yarısı doğru!O 'nu ve ekibini on iki yılda başarıdan başarıya götüren "amaç değil araç olan demokrasi tramvay" veya tren; gereken duraklarda inilecek ama aynı zamanda her durakta yeni yolcular alacak olan araçlardır!İnen yolculardan da, binen yolculardan da vatman veya makinistlerin haberleri olmaz! Raylı toplu taşıma araçlarında inen-binen yolcuların denetimleri kondüktörlerdedir! Kondüktörler de yolcuların nerede inip bineceklerine karışamazlar! Her iki aracın yolcuları, binecekleri ve inecekleri durakları bilirler.Ankara-İzmir arasında, yıllarca tren yolculuğu yaptım. Kars'ta, Erzurum'da, Ankara ve İzmir'de yıllarca banliyö trenleriyle şehir içi yolculuklar yaptım. Karayolunun her gün artan araç sayısıyla düz orantılı karmaşıklaşan trafiği, demiryollarında olmaz. En eski model arabadan bile ağır olmalarına rağmen tramvay ve trenler daha çabuk ulaşırlar menzillerine! Bu yüzden de karayollarına tercih edilir.Uzun Adam'ın "gereken durakta" durarak vagonlarına aldığı demokrat ve ileri demokrat yolcular, on iki yıldır bu araçlarla seyahat ediyorlar! Raylar eskidi, trenler-tramvaylar eskidi, yolcuların bir kısmı değişti ama duraklar ve son durak olan hedef değişmedi!Çünkü tramvayın da, terenin de ilk hareket noktası, duracağı istasyonları ve son durakları, yapıldıkları ilk günden beri bellidir! Bu mecbûri yolda, mecbûri yolculuklar yapılır!Uzun Adam; "gereken duraklarda" indirip bindirerek, ilk duraktan 2002'de hareket ettiği "Demokrasi adlı araç"la son durağa vardı! Doyumsuz olmalı ki son durakta duramadı! "Köşk" adlı demokratik son duraktan, hemen peşindeki vagon yolcularıyla "Kaç-Ak Saray"a geçtiler! İlk durak mı, son durak mı olduğunu bilemeden, "Gereken durakta inilecek araç tramvay"dan, dünya çapında lüks uçaklara terfi ettiler! Ama uçağın pilotu kendisi değil artık! Uçağın rotasına asla müdahale şansı da yok! Gerçi tramvay ve trenin güzergâhına da müdahale şansı yoktu ya!Eski Romalıların; "Kölenin en iflâh olmazı, kendisini hür zanneden gladyatörlerdir" tarifine harfiyyen uyan, kendisini hür zanneden Haçlı Gladyatörü; on iki yıllık vatmanlığı ve makinistliğinde, kondüktörler vasıtasıyla yol boyu gereksiz gördüklerini ata-ata, son durağa geldi!Son duraktan Kaç-Ak Saray'a geçince bu sefer de havayoluyla yaptığı yolculuklarda kabin memurluğunu bizzat yaparak peş-peşe yukarı çıkardıklarını, paraşütsüz olarak aşağı atmaya başladı!Yol belirleyen o değil ama yolcuları seçen de, yükselten de, atan da o!Medrese ve tekkelerde; "Derviş, dervişin arkasına sırayla geçer!" diye bir darb-ı mesel var! Son bir yılda; "İnek öldü, hab kesildi!"yi seyrediyoruz! "Ne istediler de vermedik?" diye sitem ettiği, sonra "Haşhaşî, Casus, Vatan haini" diye suçladığı "Hizmet Grubu A.Ş. Ceosu" ve mensuplarına sanki müsteşardan, müstahdemine kadar atamalarını kendileri yapmamış gibi intikam almaya soyundular!"Kınamayınız. Kınadıklarınızı aynen yaşamadan can vermezsiniz" öğüdünden sanki hiç haberleri yokmuş gibi; dünün yol arkadaşları, bugün birbirlerinin gırtlağına saldırıyorlar! Can alan, can alana!Kemal Kılıçdaroğlu; "Mazlumun kimliği sorulmaz!" dediler, el-hak doğru ve yiğitçe bir tavır ama "Zalime de kimlik soru-la-maz!" "Amaç değil gereken durakta inilecek araçtır" tarifli demokrasiyi ve ileri demokrasiyi; "Kimlik sorulmaz ve kimlik sorulamaz!" mengenesi arasında sıkıştırmaya başladılar! Mengenenin kolunun başında da Uzun Adam!Bu kadar demokrat ve ileri demokrat hurdayı, bu mengene daha fazla sıkamaz! Ya bir çelik bilye denk gelerek mengenenin dişlerini kıracak, ya da bu kadar sıkıştırmayla sertleşen hurda, mengeneyi dağıtacak! Bu kadar çok sayıdaki hurdayı ezmeğe dünyanın hiç bir mengenesinin gücü yetmez!Zaten mengenenin kolunu var gücüyle çeviren Uzun Adam'da da yorgunluk emareleri aşikâr!Bir şeyi daha ibretle izliyorum; en iyi mazlûm rolünü, zalimler yapıyormuş! Dünün zalimlerini, bugün yol arkadaşları elinde mazlûm rolünde ağlarken görmekten, benim aldığım ibreti başka alanlar da çıkar mı diye merakla bekliyorum!"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017