ABD, PKK için af çıkarılmasını istiyor
Elekdağ, bu iddiasını, TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen Milli Savunma Bakanlığı bütçesinde gündeme getirdi. ABD'nin Kuzey Irak'taki PKK-KADEK teröristlerinin tasfiye edilmesi konusunda somut bir adım atmadığını belirten Elekdağ, ''ABD, teröristlere bir fiske bile vurmadı, mali kaynaklarına dokunmadı ve Türk Hükümeti'ni de devamlı olarak oyalıyor'' dedi. Hükümetin, ABD'nin isteği üzerine çıkardığı Topluma Kazandırma Yasası'na dağdaki teröristlerin itibar etmediğini kaydeden Elekdağ, şunları söyledi: ''Bize intikal eden bilgilere göre, ABD halen PKK'yı silah bırakmaya ikna etmeye çalışmakta, Türk Hükümeti'nden dağdaki teröristlerin tamamını kapsayan bir af yasası çıkarmasını talep etmektedir. Türkiye'nin çıkarlarını dikkate almayan dayatmalar, müttefikimiz Amerika'nın niyetleri hakkında kuşku duyulmasına yol açıyor. Ama ABD'nin son zamanlarda Türkiye hassasiyetlerine karşı sergilediği belirgin duyarsızlık, maalesef buna imkan vermiyor. Sözkonusu müzakere önerisinin yapılmasında, AB'nin rol alması da ihtimal dışı değil. Çünkü AB, KADEK'i terörist örgüt olarak kabul etmeyerek bu kapıyı açık tutuyor.''Fransa'da Müslümanlar pes etmiyorUyduruk bir raporla başörtüsünü yasaklamak isteyen "ayrımcı Fransız yönetimi"ne, hem Avrupa'nın bir çok ülkesinden tepki yağıyor, hem de Fransız Müslümanlar sokaklara çıkarak iktidarı geri adım atmaya zorluyor. Fransa'nın Strasbourg kentinde, hükümetin okullarda başörtüsünü yasaklayan kararına karşı düzenlenen protesto yürüyüşüne, çoğu başörtülü iki bin kadın katıldı. Müslüman Fransız Partisi'nin düzenlediği yürüyüşte, azınlık haklarının gaspedildiğini vurgulayan kitlenin taşıdığı ''Başörtüsünü yasaklayan, İslam'ı yasaklar'' sloganı dikkat çekti.Türkiye yenik düşmemeliSabah'tan Soli Özel, Kuzey Irak'taki son gelişmeleri yorumluyor: "Pek çok bakımdan hayırlı gelişmelere yol açan 1 Mart oylamasıyla Türkiye, ABD'ye kuzey cephesi açma iznini vermedi. Ancak gene aynı tezkerenin reddiyle Türkiye bugüne kadarki güvenlik anlayışı açısından çok önemli saydığı bir hamleyi de yapamadı. Türk askerlerinin Kuzey Irak'a girerek oradaki gelişmelere yön verme, KDP veya PUK'a bağlı peşmergelerin Kerkük'e girmesini önleme ve Irak'ın kuzeyinde olacaklar hakkında söz sahibi olma hakkı kısıtlandı.
Bir bakıma Türkiye'nin Kürt meselesine endekslenmiş güvenlik anlayışı bu çaresizlik nedeniyle iflas etmiş oluyordu. CHP'nin ve muhtemelen TSK içinden ya da emekli bazı askerlerin savunduğu, ABD ile işbirliği yapmadan Kuzey Irak'a girmek ise aslında siyaseten mümkün değildi ve yapılamadı. Gereksiz yere ve gereksiz bir sertlikte ilan edilmiş kırmızı çizgiler de silindi. En son olarak da asker gönderme niyeti, özellikle de bu hamlenin gene kuzey Irak Kürtleri'ni kontrole yönelik olarak düşünülmesi nedeniyle itirazla karşılaştı. Ve gerçekleştirilemedi.
Yeni şartlarda Kuzey Irak üzerinde etkili olmak Türkiye'nin "sert gücünü", yani ordusunu kullanmaktan çok, "yumuşak gücünü", yani başta ekonomik, bir dizi toplumsal üstünlüklerini kullanmayı gerektiriyordu. O zaman da Barzani ve Talabani'yi aşiret reisleri diye küçümsemek yerine onlara yeni Irak'ın güçlü siyasi liderleri muamelesi yapmak daha doğru olacaktı. Bunun yanısıra artık yeniden kurulamayacağı bilinen üniter devlet yerine gelecek federal yapı içinde her bölgede azınlık statüsünde kalacakların haklarının güvenceye alınması için fikir üretmek gerekirdi.
Böylece Türkiye açısından kaderleri son derece önemli görülen Türkmenler'in de siyasal, kültürel, ekonomik haklarını kollamak mümkün olurdu. Bugünün şartlarıyla değerlendirildiğinde ABD'nin Irak'ın toprak bütünlüğünü korumakta çıkarı vardır. Şiiler ve Kürtler federal bir yapı üzerinde anlaşmış olsalar bile çok ileri düzeyde bir özerkliğin Kürtler'in elinde olmasına Araplar sıcak bakmayacaktır. Özellikle de petrol ve su kaynakları üzerindeki tasarruf hakkının tamamen federal devlet egemenliğinde olmasının kabul edilmesi beklenemez.
Türkiye yenik düşmemeli
Kürtler'in de bunda ısrarlı olacağı varsayılırsa, anayasa hazırlanması süreci ABD açısından hayli zor ve Kürtler'le de uğraşmak zorunda kalacakları bir dönem olacaktır. Türkiye'nin bu gelişmelerden hoşlanmadığı meçhul değildir. Türkmenler'in haklarınının korunması kadar, kurulacak bir Kürt devletinin önce bağımsız, ardından da yayılmacı olmasından kaygılanılmaktadır. Ancak bu kaygı sırf Türkiye'ye özgü de değildir ve bağımsızlık biraz da bu nedenle imkansız değilse de kolayca gerçekleştirilebilecek bir hedef sayılamaz."