Çukurova Üniversitesi (Ç.Ü) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Evrüke, meme kanserinin erken tanı ile tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu, ancak bir çok hastanın göğsündeki en ufak bir kist belirtisinde polikliniklere bir telaş ve panikle koştuğunu söyledi.
Yanlış bilgilerden kurtulun
Doç. Dr. Evrüke, meme kanseri konusunda en yaygın olan yanlış inanışlardan birinin göğüs hacmi ile ilgili olduğuna dikkat çekerek, "İri göğüslerde kanser riskinin yüksek olduğu görüşü yanlıştır ve bunun hiç bir tıbbi geçerliliği yoktur" dedi. Kadınlarda sıklıkla rastlanan şikayetlerden birinin de meme ağrıları olduğunu, bunun da meme kanseri korkusu uyandırdığını belirten Doç. Dr. Evrüke, şunları söyledi:
"Oysa meme kanseri ağrı yapmaz. Genellikle adet öncesi dönemde bu şikayetlere rastlanır. Bu dönemde meme dolgun ve ağrılıdır. Ağrı koltuk altı ve omuzlara yayılır. Kafein içeren çay, kahve, çikolata, kola, tuz ve kuru meyve gibi sıvı tutmayı gerektiren yiyeceklerin azaltılması sonucu rahatlama sağlanabilir."
Ne kadar risk altındasınız?
Doç. Dr. Evrüke, 25 yaş öncesindeki hamilelik riski azaltırken, 35 yaş sonrası hamileliklerde riskin arttığını ve meme kanserinin genetiközelliğinin de bulunduğunu belirterek, diğer risk faktörlerini şöyle sıraladı:
"50 yaş üstü, soy ağacında kanser hastası bulunan kişiler, çocuk sahibi olmama veya 35 yaş sonrası hamilelik, adet görmenin 12 yaş öncesi dönemde gerçekleşmesi ve 54 yaş sonrası menapoz risk faktörlerinin en önemlileridir.
Bu dört faktör büyük önem taşımakla birlikte, yağ ve kırmızı et tüketimi yönünden zengin olan yemek alışkanlığına sahip bayanlarda da meme kanserine sıklıkla rastlanır. Ancak, bu yeme alışkanlığı ileride mutlaka meme kanseri ile karşılaşacaklar anlamına gelmemektedir. Sadece bayan nüfus içinde, yüksek ris altında olan dilimde bulundukları görülmektedir. Yine de ihtiyatlı olunması gerekir."
Kanser tümörü belirti vermeden büyüyor
Kadınların yaklaşık yüzde 50'sinin hayatlarının bir döneminde göğüslerinde kiste rastlayabileceklerini ve bunların genelde iyi huyluolduklarının rahatlıkla söylenebileceğini ifade eden Doç. Dr. Evrüke, şöyle konuştu:
"Kanser olan kistin, gelişiminin yıllar öncesine kadar uzandığını bilmek önemlidir. Bu tümör, ancak belirli bir hacme sahip olduğunda klinik olarak elle muayene edilir. Bundan önce herhangi bir belirti olmadan büyümüştür. Elle muayene edilemeyen bu kanser başlangıcı ancak mamografi sonrası anlaşılır.
Tedavisi mümkün
Meme kanserinin tedavisi mümkündür. Ancak, tedavi olasılığı doku bozukluğu ne derecede az ise o oranda artmaktadır. Tedavi edilmeyen tümör ilerleme aşamasında uzak organlara kadar yayılabilir.
Doç. Dr. Evrüke, her kadının özellikle 35 yaş sonrasında kendi kendine meme kontrolü yapması, doktor muayenesinden geçmesi ya da mamografi çektirmesinin faydalı olacağına dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Göğüs yüzeyinde çukurluk, çıkıntı, kırışıklık gibi değişimlere dikkat edilmelidir. Göğüs ucuna hafifçe bastırılmalı ve herhangi bir sıvının çıkıp çıkmadığına dikkat edilmelidir.
Meme başı içe çekiyorsa ve göbek deliği gibi çukurda kalıyorsa, doktora başvurmada geç kalınmamalıdır."
Yanlış bilgilerden kurtulun
Doç. Dr. Evrüke, meme kanseri konusunda en yaygın olan yanlış inanışlardan birinin göğüs hacmi ile ilgili olduğuna dikkat çekerek, "İri göğüslerde kanser riskinin yüksek olduğu görüşü yanlıştır ve bunun hiç bir tıbbi geçerliliği yoktur" dedi. Kadınlarda sıklıkla rastlanan şikayetlerden birinin de meme ağrıları olduğunu, bunun da meme kanseri korkusu uyandırdığını belirten Doç. Dr. Evrüke, şunları söyledi:
"Oysa meme kanseri ağrı yapmaz. Genellikle adet öncesi dönemde bu şikayetlere rastlanır. Bu dönemde meme dolgun ve ağrılıdır. Ağrı koltuk altı ve omuzlara yayılır. Kafein içeren çay, kahve, çikolata, kola, tuz ve kuru meyve gibi sıvı tutmayı gerektiren yiyeceklerin azaltılması sonucu rahatlama sağlanabilir."
Ne kadar risk altındasınız?
Doç. Dr. Evrüke, 25 yaş öncesindeki hamilelik riski azaltırken, 35 yaş sonrası hamileliklerde riskin arttığını ve meme kanserinin genetiközelliğinin de bulunduğunu belirterek, diğer risk faktörlerini şöyle sıraladı:
"50 yaş üstü, soy ağacında kanser hastası bulunan kişiler, çocuk sahibi olmama veya 35 yaş sonrası hamilelik, adet görmenin 12 yaş öncesi dönemde gerçekleşmesi ve 54 yaş sonrası menapoz risk faktörlerinin en önemlileridir.
Bu dört faktör büyük önem taşımakla birlikte, yağ ve kırmızı et tüketimi yönünden zengin olan yemek alışkanlığına sahip bayanlarda da meme kanserine sıklıkla rastlanır. Ancak, bu yeme alışkanlığı ileride mutlaka meme kanseri ile karşılaşacaklar anlamına gelmemektedir. Sadece bayan nüfus içinde, yüksek ris altında olan dilimde bulundukları görülmektedir. Yine de ihtiyatlı olunması gerekir."
Kanser tümörü belirti vermeden büyüyor
Kadınların yaklaşık yüzde 50'sinin hayatlarının bir döneminde göğüslerinde kiste rastlayabileceklerini ve bunların genelde iyi huyluolduklarının rahatlıkla söylenebileceğini ifade eden Doç. Dr. Evrüke, şöyle konuştu:
"Kanser olan kistin, gelişiminin yıllar öncesine kadar uzandığını bilmek önemlidir. Bu tümör, ancak belirli bir hacme sahip olduğunda klinik olarak elle muayene edilir. Bundan önce herhangi bir belirti olmadan büyümüştür. Elle muayene edilemeyen bu kanser başlangıcı ancak mamografi sonrası anlaşılır.
Tedavisi mümkün
Meme kanserinin tedavisi mümkündür. Ancak, tedavi olasılığı doku bozukluğu ne derecede az ise o oranda artmaktadır. Tedavi edilmeyen tümör ilerleme aşamasında uzak organlara kadar yayılabilir.
Doç. Dr. Evrüke, her kadının özellikle 35 yaş sonrasında kendi kendine meme kontrolü yapması, doktor muayenesinden geçmesi ya da mamografi çektirmesinin faydalı olacağına dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Göğüs yüzeyinde çukurluk, çıkıntı, kırışıklık gibi değişimlere dikkat edilmelidir. Göğüs ucuna hafifçe bastırılmalı ve herhangi bir sıvının çıkıp çıkmadığına dikkat edilmelidir.
Meme başı içe çekiyorsa ve göbek deliği gibi çukurda kalıyorsa, doktora başvurmada geç kalınmamalıdır."