Ülkemizde neler oluyor?Yetki ve sorumlulukları kanunlarla belirlenen devletin zirvesindeki kurumlar arasında ki sorun ne?Hükümet olmak demek, her istediği yapabilmek mi demektir?Yalnız yakın çevremiz değil, bölgemiz ateş çemberi içine alınırken ülke olarak hangi tedbirler alınıyor?Bu soruları arttırmamız mümkün. Bu ve benzeri soruların cevabını vermek için fazla zamanımız kalmadı. Uzun yıllardan beri devlet ve millet gerçeğinin kan kaybetmesine artık dur denilmeyecek mi?Masanın üzerindeki sorunların sayısı her geçen gün artıyor, iç politikada ve dış politikadaki sarmal her geçen gün büyüyor. Irak, Kıbrıs sorunu, BOP, Ermeni meselesi; PKK terörü, mali krizler, artan iç ve dış borç, halkın alım gücünün giderek azalması, işsizlik, yolsuzluk bunlardan sadece birkaçı. Sorunların çözülmesi için öncelikle duruşun net olması gerekir. Stratejinin belli olması gerekir, köklü devlet olmanın gereği, devlet politikasının var olması gerekir, devlet ve millet birliğinin olması gerekir. Bizim ülkemizde ki temel sorun işte bu milli duruşun hâkim olmamasıdır. Hükümet olduğu ilk günden beri, AB ve ABD'yi referans alan AKP hükümetinin duruşu tamamen mandacı bir karakter gösteriyor. Amerikanın İslam coğrafyasını işgal ve sömürü politikası olan BOP'da Bush'un eş başkanı olan bir başbakanımız var. Coğrafyamızdaki ülkeler tarafından, aynı medeniyeti paylaştığımız milletler tarafından, bunun nasıl yorumlandığını ifade etmeye gerek var mı? Her geçen gün, Türk devletine ve Türk milletine karşı düşmanlığı artan bir Haçlı dünyası yanında, sürekli uzaklaştığımız bir Türk ve İslam dünyası var. Süreç, yalnızlaştırılan bir Türkiye tablosuna doğru gidiyor. Dini konularda bile, AB'yi referans alan hükümet, tevhid akidesinden ziyade, haçlı kültürünü esas kabul ediyor. Din dersi kitaplarından "Muhammeden Resulullah" ifadesini çıkartıp, ülkenin her tarafında mantar gibi kilise evlerinin açılmasını çıkardığı kanunla yasal hale getiriyor. Papayı uçağının kapısında karşılayıp, dinlerarası diyalog için, birlikte çalışma teklif eden başbakan garip ve bizden olmayan bir görüntü ortaya koyuyor.Türk tarihinde bir benzeri görülmeyen bir hükümet tutumu ile karşı karşıya bulunuyoruz. Son yaşanmakta olan Kıbrıs meselesi bile, ülkemizin içine düştüğü garabeti net olarak ortaya koyuyor. Hem kendi ülke güvenliğimiz, hem KKTC'nin varlığı aynı payda içindedir. Kıbrıs meselesi bir devlet meseledir, milli bir davadır. Çok hassas dengeleri içermektedir. Oysa, hükümet AB ile ek protokol imzalayarak zaten Kıbrıs'ı Rum'a vermiş, KKTC'nin tasfiye edilmesine evet demişti. Hükümetin bunu uygulamakta en ufak bir tereddüdü yoktur. Gerekeni yapma konusunda kararlıdır. Açıklamalarında, hem nalına hem mıhına vurması, verilen tavizleri millete hazmettirmek içindir. Bir adım ötesini görelim. AB ile üyelik sürecinde tavizler listesine eklenen Kıbrıs'la da liste tamamlanmayacaktır. Bunu artık sağır sultan bile bilmektedir. Topraklar elimizden alınıncaya, milletimiz asimile edilinceye kadar bu süreç devam edecektir. Hükümetin çıkarmak için sabırsızlandığı Yerel yönetimler yasası planlanan adımlardan bir tanesidir. Bu yasa ile Türkiye için Federasyonun kapısı aralanmaktadır. Bir taraftan millet de buna hazırlanmaktadır. Bu arada herkesn duruşunu netleştirmesi gerekmektedir. Hem AB'ye taraf olmak, hem de yaşanan bu gelişmelere itiraz etmek bir tezat politikasıdır. Yani duruşun net olmamasıdır, kafanın karışık olmasıdır. Yani el bir tarafa giderken ayağın bir tarafa gitmesi, başın başka istikamete yönelmesi demektir. Bu arada atı alan Üsküdar'ı geçecektir.Ülkemizin şartları ne kadar zor olursa olsun, çözüm imkânı hala vardır. Kuvayi Milliye ruhu ile çözülemeyecek mesele yoktur. Türk milleti tam düşecek, bitecek denildiği dönemlerde bile dimdik ayağa kalkmasını bilmiştir. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş "Bağımsız Türkiye" miting serisi ile ülkemizin içine düşürüldüğü tabloyu milletimize anlatıyor; milletten çözüm için icazet istiyor. Çözümün AB'de değil, ABD'de değil, ancak ve ancak Bağımsız Türkiye'de olduğunu haykırıyor. İstanbul'da, Bursa'da, Ankara'da ve Trabzon'da yüz binlerce vatandaşımız miting meydanlarını tıklım tıklım dolduruyor. Anlaşılan millet de artık yapılan icraatlardan son derece bunalmış vaziyette. Hükümetten umudu kalmamış artık, üstelik aldatılmışlık psikolojisi içerisinde. Diğer partileri de denedikleri için, Bu sefer BTP diyor.Bütünümüz hepimiz bu süreçte artık yerimizi almamız gerekiyor. Çünkü mevzu bahis olan Vatandır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Trump’ın Orta Doğu çıkarması: Haraç, tasfiye ve dizayn / 21.05.2025
- Hukuk devleti ilkesine zarar bumerang etkisi yapar / 20.05.2025
- Lozan’la sorunu olanın Türkiye’yle derdi vardır / 19.05.2025
- PKK ve yeni süreçte jeopolitik dengeler: Sevr mi Lozan mı? / 14.05.2025
- Türkiye için vakit kaybetmeden Afet Yönetimi Bakanlığı kurulmalı / 06.05.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Hukuk devleti ilkesine zarar bumerang etkisi yapar / 20.05.2025
- Lozan’la sorunu olanın Türkiye’yle derdi vardır / 19.05.2025
- PKK ve yeni süreçte jeopolitik dengeler: Sevr mi Lozan mı? / 14.05.2025
- Türkiye için vakit kaybetmeden Afet Yönetimi Bakanlığı kurulmalı / 06.05.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025