Geçtiğimiz hafta sonu BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar BAŞ, İzmir'e teşrif etmişlerdi. Baş başa kaldığımızda, MHP'nin halini sordular benden; "Beter olsunlar." Dedim!
"Gönül Adam" ûnvanını taşıyan Prof. Dr. Haydar BAŞ; "O nasıl söz? Hidayete ersinler, doğru yolu bulsunlar diye dua etsenize!" diye müthiş bir uyarıda bulundular.
"Haydar Hoca'yı tanıyanlar, tanıdıkça severler." Tezim, doğrulandı böylece ve şahsen sevgim, deli sevdaya dönüştü..
Bu Sevgi Kaynağı Kalb'i ve Gönül Adam'ı, tanımayanlar adına üzülmüş, yeterince tanıtamadığım için de kendime kızmıştım...
Dün AKP'nin, daha doğrusu R.T.E.'nin, atları torbalı dövüştürdüğünü ve buna da, "İleri Demokrasi" dediğini söylemiştim!
14 yıldır, -bir dönem de- Anayasa'yı değiştirecek çoğunlukta olmak kaydıyla tek başına hükümet eden RTE'nin aklına, ne Seçim Yasası, ne de Siyasi Partiler Yasası'nı değiştirmek neden hiç gelmedi?
"Yasaklar-Yolsuzluk ve Yoksulluk" la Mücadele vaadiyle seçilmemiş miydi?
% 10'luk Seçim Barajını kaldırmadan yasaklarla mücadele edilebilir mi?
Siyasi partiler Yasası değiştirilmeden; kendisi de dahil olmak üzere Genel Başkanların partileri, babalarının dükkanı gibi kullanmalarına engel olunabilir mi?
Daha doğrusu, bu genel başkan sultasını kaldırmayı, gerçekten istiyor mu?
Hadi hep beraber 14 yılı bugünle mukayese ederek bakalım:
Bugün (dün), Kaç-AK Saray'da Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın katıldığı, bir buçuk saat süren bir Zirve Toplantısı yapıldı.
Haber Programları ve Haber sitelerine; Davutoğlu'nun, AKP'yi Mayıs sonunda kongreye götürerek kendisinin de aday olmayacağı haberleri sızdı!
Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen bir Köşe Yazarı da; "Ramazan'dan önce kongreye gitme kararı alındığına dair duyumlarım var. Davutoğlu yarın açıklayacak ancak aday olmayacak. Açıklama yapılıncaya kadar kesin olarak bilemeyiz ancak bu görüş ayrılığının kongreye gidilmeden çözülemeyeceği ortak kararına varılmış."Diyor!
Şimdi 14 yılda Erdoğan'ın % 10'luk Seçim Barajını neden kaldırmadığını, Siyasi Partiler Yasası'nı neden değiştirmediğini tekrar düşünelim mi?
Mayıs Ayı'ndayız. Demek ki iki önemli kongre izleyeceğiz!
MHP'de muhalif Genel Başkan Adayları, gerekenin iki misli delege imzası ile Olağanüstü Kongre'ye mahkeme kararı ile hak kazandılar!
Muhaliflere mahkeme yolunu gösteren Devlet Bahçeli, bu defa kendisi mahkeme mahkeme dolaşıyor, bulduğu mahkemelerden karar üstüne karar aldırarak, Olağanüstü Kongreyi engellemeye uğraşıyor!
Sadece mahkemelerle engel olmaya çalışsa, kanunî hakkını kullanıyor diyebiliriz ama Adana'da ve Mersin'de Ülkü Ocaklılar'a muhaliflerin otellerini bastırarak, kaba kuvvetle yıldırma politikaları da uyguluyor!
17 yıldır her türlü bölücülüğe ve AKP'ye karşı Ülkü Ocaklarını karanlık(!) sokaklardan koruyan Devlet Bahçeli, şimdi koltuğunu korumak için Ülkü Ocaklıları, amcalarının, dayılarının, ağabeylerinin üzerine saldırtacak kadar Demokratlaştı!
Niye ki?
Söyleyeyim: "Herkese ve her şeye rağmen millî meselelerde hükümete desteğimiz devam edecektir." Vaadinin Erdoğan'a en fazla gerektiği günlerdeyiz!
Bunun farkında olan Erdoğan da, MHP'ye göre daha ketum olan AKP'deki iç kaynaşmaları, Y-MeHaPe'deki kargaşalarla kamufle ederek, AKP'nin Mayıs sonundaki kongresini dikkatlerden kaçırıyor!
Ben bilmediğim için bilenlere soruyorum: Muhaliflerin Olağanüstü Tüzük Kongresi talepleri engellenirse ve bu engelleme sürecinde Ülkü Ocaklı gençlerle ömürlerini MHP'ye hasretmiş kimseler arasındaki sert sürtüşmeler; kırgınları, kızgınları; mesela ABDullah Gül veya başkalarıyla birliğe mecbur ederse; kazanan kim, kaybeden kim olur?
Erdoğan'ın yaptırdığı kamuoyu yoklamalarına göre, AKP'de oy kaybı var. Suçlu olarak da, AKP tarihinde en fazla oyu alarak Hükümet kuran Ahmet Davutoğlu'nu görüyor!
Yarın seçim olsa, HDP'nin baraj altında kalacağına kesin gözüyle bakılıyor. Hatta belki dokunulmazlıklar kaldırılır ve partileri kapatılırsa seçime de giremeyebilirler!
"Yavru Muhalefet Y-MeHaPe" deki, karşılıklı çok kırıcı ithamlarla süren olağanüstü kongre süreci yüzünden, MHP'nin de ha-bire oy kaybettiği apaçık!
Seçim Barajı'nın nasıl işlediği herkesçe malum. Bölgesinde barajı aşamayan partilerin oyları, en fazla oyu alan partinin hanesine kayıyor!
Güneydoğu'da HDP'den kaçırılan oylar, bu durumda nereye gider?
İç Anadolu'da Y-MeHaPe'den kaçan oylar, eğer sandığa giderlerse hangi partiye kayar, sandığa gitmezlerse kime yarar?
Kesinlikle AKP, son Yeniden Seçim'deki % 49'luk oyu alamaz ama seçim sistemi ve baraj sayesinde, % 49 oyla çıkardığı 316 milletvekilinden, 50 milletvekili daha fazla çıkarır!
Başa dönersek; son günlerde en fazla duyduğum söz; "Ne olacak MHP'nin hali?" sorusu! Artık; "Beter olsunlar" diyemiyorum.
Allah orada kalan ömürdaşlarımı, hidayete erdirsin, doğru yola girmelerine yardım etsin diye duâlardayım. Aynı zamanda Atatürk Cumhuriyeti ve Devletimin bağımsızlığı konusunda, ciddi manada endişeliyim!
"Önce ben, sonra partim, sonra yandaşlarım, sonra ülkem" stratejisiyle siyaset yapan MeHaPe'nin mevcut Genel Başkanı ve arkadaşları; "Herkese ve her şeye rağmen desteğimiz devam edecektir" sözlerine sadık kalarak, Erdoğan'ın Anayasa'yı tek başına değiştirmesine, Başkanlık Sistemi'ne geçişine de destek veriyorlar!
Baraj altında kalsalar bile, % 7 veya biraz daha fazla oy alarak Hazine Yardımı'na hak kazanıp, dünyanın en büyük Genel Merkez Binası'nda sürebildikleri kadar sefa hesabı peşindeler, zannediyorum!
Başka türlü kim, bu kadar açıkça kendi ayaklarına kurşun sıkar?
Başka türlü kim, Ülkü Ocaklı gençleri amcalarının, dayılarının, ağabeylerinin üzerine saldırtarak partisinin oylarını, dağıtır?
Başka türlü kim, kendisini Genel Başkan seçerlerken, "Ülkücü İrade" diye methettiği delegelere; "Hain! Ajan! Paralelci! İşbirlikçi! Kasetçi!" v.s. gibi alçaltıcı sıfatlar kullanır?
Y-MeHaPe'nin mevcut Genel Başkan ve avanesi, samanları yakarken samanlığın da yanacağının farkında değiller!
Şahsen son seçimlerde MHP'ye oy vermediğim için yakılan samanla ilgili değilim ama ömrümün 40 yıldan fazlasına mal olmuş samanlığın da yanacak olması, hâlâ canımı acıtıyor!
Ya Rabbi!
"Türk Milliyetçisiyim" diyen ama Atatürk, Türk ve Türklük düşmanlarına katkı ve destek verdiklerinin farkında olmayan taraftarlara akıl ver!
Ya Rabbi!
İdrâke başladığımız Üç Aylar'ın feyz bereketiyle Müslüman Türk Milletine akıl ver! Toplumsal sarhoşluktan ayıkmaları için sebepler halk'et Allah'ım...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
"Gönül Adam" ûnvanını taşıyan Prof. Dr. Haydar BAŞ; "O nasıl söz? Hidayete ersinler, doğru yolu bulsunlar diye dua etsenize!" diye müthiş bir uyarıda bulundular.
"Haydar Hoca'yı tanıyanlar, tanıdıkça severler." Tezim, doğrulandı böylece ve şahsen sevgim, deli sevdaya dönüştü..
Bu Sevgi Kaynağı Kalb'i ve Gönül Adam'ı, tanımayanlar adına üzülmüş, yeterince tanıtamadığım için de kendime kızmıştım...
Dün AKP'nin, daha doğrusu R.T.E.'nin, atları torbalı dövüştürdüğünü ve buna da, "İleri Demokrasi" dediğini söylemiştim!
14 yıldır, -bir dönem de- Anayasa'yı değiştirecek çoğunlukta olmak kaydıyla tek başına hükümet eden RTE'nin aklına, ne Seçim Yasası, ne de Siyasi Partiler Yasası'nı değiştirmek neden hiç gelmedi?
"Yasaklar-Yolsuzluk ve Yoksulluk" la Mücadele vaadiyle seçilmemiş miydi?
% 10'luk Seçim Barajını kaldırmadan yasaklarla mücadele edilebilir mi?
Siyasi partiler Yasası değiştirilmeden; kendisi de dahil olmak üzere Genel Başkanların partileri, babalarının dükkanı gibi kullanmalarına engel olunabilir mi?
Daha doğrusu, bu genel başkan sultasını kaldırmayı, gerçekten istiyor mu?
Hadi hep beraber 14 yılı bugünle mukayese ederek bakalım:
Bugün (dün), Kaç-AK Saray'da Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın katıldığı, bir buçuk saat süren bir Zirve Toplantısı yapıldı.
Haber Programları ve Haber sitelerine; Davutoğlu'nun, AKP'yi Mayıs sonunda kongreye götürerek kendisinin de aday olmayacağı haberleri sızdı!
Erdoğan'a yakınlığıyla bilinen bir Köşe Yazarı da; "Ramazan'dan önce kongreye gitme kararı alındığına dair duyumlarım var. Davutoğlu yarın açıklayacak ancak aday olmayacak. Açıklama yapılıncaya kadar kesin olarak bilemeyiz ancak bu görüş ayrılığının kongreye gidilmeden çözülemeyeceği ortak kararına varılmış."Diyor!
Şimdi 14 yılda Erdoğan'ın % 10'luk Seçim Barajını neden kaldırmadığını, Siyasi Partiler Yasası'nı neden değiştirmediğini tekrar düşünelim mi?
Mayıs Ayı'ndayız. Demek ki iki önemli kongre izleyeceğiz!
MHP'de muhalif Genel Başkan Adayları, gerekenin iki misli delege imzası ile Olağanüstü Kongre'ye mahkeme kararı ile hak kazandılar!
Muhaliflere mahkeme yolunu gösteren Devlet Bahçeli, bu defa kendisi mahkeme mahkeme dolaşıyor, bulduğu mahkemelerden karar üstüne karar aldırarak, Olağanüstü Kongreyi engellemeye uğraşıyor!
Sadece mahkemelerle engel olmaya çalışsa, kanunî hakkını kullanıyor diyebiliriz ama Adana'da ve Mersin'de Ülkü Ocaklılar'a muhaliflerin otellerini bastırarak, kaba kuvvetle yıldırma politikaları da uyguluyor!
17 yıldır her türlü bölücülüğe ve AKP'ye karşı Ülkü Ocaklarını karanlık(!) sokaklardan koruyan Devlet Bahçeli, şimdi koltuğunu korumak için Ülkü Ocaklıları, amcalarının, dayılarının, ağabeylerinin üzerine saldırtacak kadar Demokratlaştı!
Niye ki?
Söyleyeyim: "Herkese ve her şeye rağmen millî meselelerde hükümete desteğimiz devam edecektir." Vaadinin Erdoğan'a en fazla gerektiği günlerdeyiz!
Bunun farkında olan Erdoğan da, MHP'ye göre daha ketum olan AKP'deki iç kaynaşmaları, Y-MeHaPe'deki kargaşalarla kamufle ederek, AKP'nin Mayıs sonundaki kongresini dikkatlerden kaçırıyor!
Ben bilmediğim için bilenlere soruyorum: Muhaliflerin Olağanüstü Tüzük Kongresi talepleri engellenirse ve bu engelleme sürecinde Ülkü Ocaklı gençlerle ömürlerini MHP'ye hasretmiş kimseler arasındaki sert sürtüşmeler; kırgınları, kızgınları; mesela ABDullah Gül veya başkalarıyla birliğe mecbur ederse; kazanan kim, kaybeden kim olur?
Erdoğan'ın yaptırdığı kamuoyu yoklamalarına göre, AKP'de oy kaybı var. Suçlu olarak da, AKP tarihinde en fazla oyu alarak Hükümet kuran Ahmet Davutoğlu'nu görüyor!
Yarın seçim olsa, HDP'nin baraj altında kalacağına kesin gözüyle bakılıyor. Hatta belki dokunulmazlıklar kaldırılır ve partileri kapatılırsa seçime de giremeyebilirler!
"Yavru Muhalefet Y-MeHaPe" deki, karşılıklı çok kırıcı ithamlarla süren olağanüstü kongre süreci yüzünden, MHP'nin de ha-bire oy kaybettiği apaçık!
Seçim Barajı'nın nasıl işlediği herkesçe malum. Bölgesinde barajı aşamayan partilerin oyları, en fazla oyu alan partinin hanesine kayıyor!
Güneydoğu'da HDP'den kaçırılan oylar, bu durumda nereye gider?
İç Anadolu'da Y-MeHaPe'den kaçan oylar, eğer sandığa giderlerse hangi partiye kayar, sandığa gitmezlerse kime yarar?
Kesinlikle AKP, son Yeniden Seçim'deki % 49'luk oyu alamaz ama seçim sistemi ve baraj sayesinde, % 49 oyla çıkardığı 316 milletvekilinden, 50 milletvekili daha fazla çıkarır!
Başa dönersek; son günlerde en fazla duyduğum söz; "Ne olacak MHP'nin hali?" sorusu! Artık; "Beter olsunlar" diyemiyorum.
Allah orada kalan ömürdaşlarımı, hidayete erdirsin, doğru yola girmelerine yardım etsin diye duâlardayım. Aynı zamanda Atatürk Cumhuriyeti ve Devletimin bağımsızlığı konusunda, ciddi manada endişeliyim!
"Önce ben, sonra partim, sonra yandaşlarım, sonra ülkem" stratejisiyle siyaset yapan MeHaPe'nin mevcut Genel Başkanı ve arkadaşları; "Herkese ve her şeye rağmen desteğimiz devam edecektir" sözlerine sadık kalarak, Erdoğan'ın Anayasa'yı tek başına değiştirmesine, Başkanlık Sistemi'ne geçişine de destek veriyorlar!
Baraj altında kalsalar bile, % 7 veya biraz daha fazla oy alarak Hazine Yardımı'na hak kazanıp, dünyanın en büyük Genel Merkez Binası'nda sürebildikleri kadar sefa hesabı peşindeler, zannediyorum!
Başka türlü kim, bu kadar açıkça kendi ayaklarına kurşun sıkar?
Başka türlü kim, Ülkü Ocaklı gençleri amcalarının, dayılarının, ağabeylerinin üzerine saldırtarak partisinin oylarını, dağıtır?
Başka türlü kim, kendisini Genel Başkan seçerlerken, "Ülkücü İrade" diye methettiği delegelere; "Hain! Ajan! Paralelci! İşbirlikçi! Kasetçi!" v.s. gibi alçaltıcı sıfatlar kullanır?
Y-MeHaPe'nin mevcut Genel Başkan ve avanesi, samanları yakarken samanlığın da yanacağının farkında değiller!
Şahsen son seçimlerde MHP'ye oy vermediğim için yakılan samanla ilgili değilim ama ömrümün 40 yıldan fazlasına mal olmuş samanlığın da yanacak olması, hâlâ canımı acıtıyor!
Ya Rabbi!
"Türk Milliyetçisiyim" diyen ama Atatürk, Türk ve Türklük düşmanlarına katkı ve destek verdiklerinin farkında olmayan taraftarlara akıl ver!
Ya Rabbi!
İdrâke başladığımız Üç Aylar'ın feyz bereketiyle Müslüman Türk Milletine akıl ver! Toplumsal sarhoşluktan ayıkmaları için sebepler halk'et Allah'ım...
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017