"Milletimiz artık dolduruşa gelmiyor"

Başbakan Tayyip Erdoğan, son günlerde "amiyâne tabirler"le politik çıkışlar yapıyor. Son on-beş gün zarfında Erdoğan'ın "Dolduruşa gelmeyin?" şeklinde çıkışına birkaç kere şahit oldum.Dolduruşa gelmeyin, türünden cümleleri, mesela Topkapı-Avcılar hattının minibüs şoförlerince çokça kullanılır. Eminönü Yenicami meydanındaki bir zamanların işportacıları bu kabil lâflar ederdi.Lakin Başbakan seviyesinde "dolduruşa gelmeyin, dolduruşa gelmeyelim" türünden politikalar üretilmesi, saman altından çok şeylerin yürütüldüğünün emaresi sayılmalıdır. Erdoğan'ın şuur altından "önemli gelişmeler karşısında refleks" olarak dışa vuran "dolduruş" cümleleri, ülkemizde çok ciddi bir "dolduruşa gelme ve getirme işi"nin söz konusu olduğunun göstergesi?İki pozisyonda da aynı refleksBaşbakan, AKP'nin başörtüsü yasağını savunması ve 15 yaşından küçüklere Kur'an öğretilmesine hapis cezası getirmesi karşısındaki tepkilere böyle refleks veriyor."Değişmeden önce" mangalda kül, kürsüde pul bırakmayan ve "başörtüsü meselesini halletmek namus borcumuzdur" diye gürleyip iktidar koltuğu kapan bir zamanların "meydan mücahitleri", yüce milletimizin en masum talebine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi'nde sahip çıkmıyor? AKP hükümeti, "Türkiye'de başörtüsü yasağının devam etmesi ve başörtülü öğrencilerin mağduriyetlerinin aynen sürmesi" hususunda savunma veriyor."Apo'ya şefkatle muamele ederek yeniden yargılama hokus-pokusuyla uygun biçimde gerekirse salıverin" talimatını veren AİHM, AKP'nin "başörtüsü yasağı sürsün" savunması istikametinde kararını veriyor.Başbakan Erdoğan, kendisine "Şu kadar vekille iktidarda olmamızın anlamı ne, bu ne biçim iş, bu ne biçim demokratlık, bu ne biçim insan hakları, bu ne biçim Müslümanlık?" diye sitem eden başta kendi vekilleri olmak üzere mütedeyyin halkımıza, "dolduruşa gelmeyin" diyor.Kim kimi dolduruşa getiriyor sayın Erdoğan!Milletimiz, Ankara'daki varlığınızdan ne gördü ki?Dışarıda mağdur öğrencilerin karşısına geçip "tabii, tabii yasak aynen devam etsin" diye savunma veren AKP, içeride bu işe derman bulacak öyle mi? Ancak Cumhurbaşkanlığı koltuğunda hallolacak bir işmiş bu, öyle mi?Siz onu milletimizin külahına anlatın? Türk milleti sizden Ankara'daki koltuğunuz ve varlığınızdan ne gördü ki, Çankaya'daki varlığınızdan bir şey görsün! Azınlıkların ve gayr-ı Müslimlerin sizden gördüğü iyiliklerin binde biri kadarını, milletimizin yüzde 99'luk Müslüman kesimi gördü mü?! "AİHM kararı gibi uluslar arası talimatlar ve global fermanlar, Anayasa ve yasalarımızın üstünde bağlayıcı nitelikte düzenlemelerdir" diye Anayasa'nın 90. maddesine ve bağımsızlığımıza dinamit gibi madde yerleştiren kim?AKP değil mi? Siz değil misiniz?Yıllardan beri politik ihtiraslar uğruna kullandığınız "dinsel argümanlar"ı, mütedeyyin halkımızın makul talep ve umutlarını, şimdi fısıltı gazeteleriyle ve halk arasına konuşlandırılmış ABD-Vatikan patentli "yerli etki ajanları"nın üfürükleriyle, "Çankaya hevesi"nize mi basamak yapmak istiyorsunuz?Kim kimi dolduruşa getirmeye kalkışıyor sayın Başbakanım?Açık açık söyleyin, biz de öğrenelim?Başbakan Erdoğan, "dolduruşa gelmeyelim" ifadesini, 15 yaşından küçük çocuklara Ku'ran-ı Kerim, namaz, gusül, abdest? öğretilmesine 3 yıl hapis cezası getiren "kendi TCK"sı bağlamında da kullanıyor.Ma'lul ve ma'lum TCK'yi önce "Cemil Çiçek'in TCK'sı" diye yutturmaya çalıştılar. Vatandaş yutmadı."Bu ne biçim iş, bu ne biçim uygulama, bu ne biçim TCK ki 15 yaşından küçük çocuğuna gusül, abdest veya Kur'an'ı öğreten kimselere 3 yıl hapis cezası getiriyor, İnönü bile böyle bir hapis getirmemişti?" diye feryatlar yükselince, Başbakan "dolduruşa gelmeyelim" diyor.Şu mukaddes topraklarda Lozan'ı delik deşik ederek İmar Yasası değişikliği ile mantar gibi kilise evler türetilmesine zemin hazırlayan, dinler bahçesi namıyla kilise ve havraların temellerini bizzat atan Başbakan, çoluk-çocuğuna Kur'an ve gusül öğreten Müslüman milletimize hapis cezası getirmekten utanmak ve sıkılmak yerine, tepkiler karşısında işi pişkinliğe vurup "dolduruşa gelmeyin ha?" diyebiliyor.AKP'ye astar ve cilaAKP'nin bu vahim icraatlarını yaşayan Müslüman Türk milletinin, hükümete olan kredisini tam sıfırladığı ve AKP'nin boyasının dökülüp foyasını fark ettiği noktada CHP ve sair "güya devletçi odak"lar, yeniden cilalıyorlar AKP'yi?Önce Bülent Arınç, Anayasa Mahkemesi ve sair devlet kurumlarına "Meclis şamar oğlanı değil? " türünden güya meydan okuyarak AKP'ye "yeşil astar" çekiyor. Ardından CHP ve Ankara Üniversitesi gibi çeşitli teşekküller, amuda kalkarak değerlendirdikleri yeni TCK'daki Kur'an öğretimine hapis getiren madde bahanesiyle AKP'ye yükleniyorlar, irtica yaygarası basıyorlar. AKP, yeni TCK ile sanki milletimizin dini bir ihtiyacını karşılamış ve bu karşılama irticaî bir nitelik arz ediyormuş da, devlet hususunda güya hassas odaklar bu sebeple amuda kalkıyorlarmış. Bu tiyatro, AKP'yi cilalama tiyatrosundan başka bir şey değildir.Türk Milleti, ne AKP'nin, ne de boyası döküldüğünde ona cila ve astar çeken "güya hükümete karşıymış gibi gözüken ama hakikatte AKP'nin yardımcı elemanları olanlar"ın dolduruşuna gelmeye hiç de niyetli, hiç de meyyal değildir.Hem bu "güya devletçi teşekküller", AKP, vatan toprağını yabancıya satma yasaları ve yeraltı kaynaklarımızı ecnebiye peşkeş çekme düzenlemeleri yaparken, Lozan'ı delik deşik ederek mantar gibi kilise türetme icraatları ortaya koyarken, Ege'de "casus belli"yi ortadan kaldırma ve KKTC'yi Rum'a peşkeş çekme planının adımlarını atarken, Anayasa'nın 90. maddesini değiştirerek adeta "milli egemenlik"i yabancılara devr ederken nerede idiler, niye sesleri kesikti? Yeni TCK ile Apo'ya yeniden yargılama yolu açılıyor; bu devletçi odaklardan o bağlamda niye hiç ses çıkmıyor? Şimdi, tam da milletimizin AKP'nin ne olduğunu fark ettiği sırada, "güya devletçi siyasi ve sivil teşekküller" Kur'an adı geçince güya irtica yaygarası basarak AKP'ye "İslam cilası" çekiyorlar.AKP, Kur'an öğrenmeye hapis cezası getirdi, hapis? Milletimiz bu hapsi gördü, AKP'nin ne olduğunu anladı; AKP'nin hakikatte gizli ortağı durumundaki "güya devletçi yaygaracılar", bunu mu örtmeye çalışıyorlar? Bu, olsa olsa iktidar, muhalefet ve güya hassas teşekküllerin elbirlik halde, milletimizi dolduruşa getirmesi olur?Milletimiz artık bütün bu "yeşil tiyatro" ve "karşı tiyatro"ları gördü, kimsenin dolduruşuna gelmiyor. Dolduruş devri kapandı; zira Bağımsız Türkiye perde açtı.