'Milli Para'nın basılması ve 'Milli Para'larla ticaret, herkesin bildiği gibi Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan Milli Ekonomi Modeli'nin bir görüşüdür.
Vakıa odur ki, bugün dünya üzerinde hâkim olan para, ABD'nin dolarıdır. Dünyanın her yerinde geçmekte, her pazarda alış veriş yapabilmekte ve her devletin hazinesinde rezerv para olarak bulunmaktadır. Dolayısıyla doları sayesinde ABD, bütün dünyayı sömürmeye devam etmektedir.
Bakmayın siz Türkiye'nin veya başka bir ülkenin kendi para birimini kullanıyormuş gibi göründüğüne… Devletin hazinesinde dolar yoksa senin kullandığın para biriminin de hiçbir önemi yok.
ABD bu gücünü, ülkeler üzerinde baskı unsuru olarak da kullanmaktadır. Dolar sopasıyla ülkeleri hizaya sokmaktadır. ABD için kâğıt ve boya maliyetinden başka bir maliyeti olmayan bu dolar, bütün dünyanın emeğini, yer altı ve yer üstü zenginliklerini eline geçirebilmektedir.
Buraya kadar olan kısmı, Prof. Dr. Haydar Baş ve Milli Ekonomi Modeli'ni takip eden herkes zaten bilir. Fakat bu Model'e ve Sayın Haydar Baş hocamıza kulaklarını tıkayanlar, sırtlarını dönenler; emperyalizmin sömürü çarkına boyun eğerler ve işin içinden çıkacak hiçbir çözüm üretemezler.
Tıpkı halife Abdülmelik b. Mervan gibi…
İslam topraklarında İmam Bâkır (a.s.) dönemine kadar geçen zamanda kâğıt paraların üzerinde "baba-oğul-kutsal ruh" yazıyordu. Roma'ya ait olan bu paralar İslam topraklarında da kullanılıyordu. Bir başka değişle bu döneme kadar İslam dünyasının "Milli Para"sı yoktu!
Halife, Mısır Valisi'ne ve diğer İslam beldelerinin valilerine birer yazı yazarak, üzerinde "Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur, Allah birdir" yazılı paraların basılarak piyasaya sürülmesini emretti.
Kelime-i şehadet yazılı kâğıt paraların dağılması ile Roma İmparatoru, Abdülmelik'e bir mektup yazarak eski yazılı paralara dönmelerini emretti ve bunu yapmadığı takdirde, hazinesinde ne kadar altın ve gümüş varsa hepsini eritip akçe bastıracağını ve üzerlerine de Peygamber'e (s.a.v.) hakaret dolu ibareler koyduracağını söyledi.
Bu tehdit, gerçekten çok ciddi bir tehditti. Nitekim halkın eline geçecek olan bu paraları, halife Abdülmelik'in izah etme şansı pek yoktu. Bu yüzden halife soğuk terler dökmeye başlamış fakat çevresindeki insanlar da bu soruna bir çözüm bulamamıştı.
Halife'nin danışmanlarından Revh b. Zenbağ ona, bu işin çözümü için Peygamberin (s.a.v.) Ehl-i Beyt'inden Bâkır'a başvurmasını söyledi.
Abdülmelik b. Mervan bunun üzerine Medine'de bulunan İmam Bakır'ı Şam'a davet etti ve saygılı bir şekilde O'ndan yardım istedi.
Bunun üzerine İmam (a.s.) şöyle dedi: "Bu mesele sana içinden çıkılmaz gibi görünmesin. Bunun iki nedeni var. Birincisi, Yüce Allah, Roma Kralının, Resûlüne (s.a.v.) dil uzatmasına izin vermeyecektir. İkincisi, bunun bir çaresi vardır."
Abdülmelik, "Nedir?" diye sordu.
İmam (a.s.) buyurdu ki: "Hemen şimdi sanatkârları çağırırsın, senin gözetiminde dirhem ve dinar sikkeleri darp ederler. Şiar olarak da Kelime-i Tevhidi ve Resûlullah'ın (s.a.v.) peygamberliğini yazar; birini sikkenin bir yüzüne, birini de öbür yüzüne darp ederler. Kenarına da darp edildiği şehrin adını ve darp edildiği seneyi yazarlar. Bunun için üç çeşitten otuz adet dirhemin ağırlığını esas alırsın. Bunlardan on tanesinin ağırlığı on miskal, on tanesinin ağırlığı altı miskal, on tanesinin ağırlığı da beş miskal olur. Hepsinin toplam ağırlığı yirmi bir miskal olur.
Sonra onları otuzdan ayırırsın; tümünden bir kümenin ağırlığı yedi miskal olur. Sonra şişeden kalıplar dökersin ki, dirhemlerin ve dinarların ağırlığında fazlalık ve eksiklik olmasın. Dirhemleri on miskal, dinarları yedi miskal ağırlığında basarsın."
İmam Bâkır (a.s.) İslam ülkeleri için bu şekilde dirhem ve dinarların dökülmesini tavsiye etti ve Abdülmelik bu tavsiyeyi tuttu. Roma İmparatoru bu durumu haber aldığında "Ben Abdülmelik'i ürkütmek ve kızdırmak istedim ama artık bunun yararı yok, çünkü İslam beldelerinde Roma akçesi artık geçmiyor" dedi. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Muhammed Bâkır, Ocak 2012, s.409-412)
Tarihte yaşanmış olan bu örnek, Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın ilminin kaynağı konusunda bizlere önemli bir ışık tutmaktadır. Alınacak diğer bir ders ise Sayın hocamızın kapısını çalmaktan başka hiçbir çarenin olmadığıdır.
Bu vesileyle, Sayın hocamıza Susurluk'ta düzenlenen komplodan dolayı kendilerine geçmiş olsun dileklerimizi de sunmak istiyorum. Bu karanlık komployu şiddetle kınıyor, ardındaki ellerin gün yüzüne çıkarılmasının bir vatan görevi olduğunun altını çizmek istiyorum.
Eyüp Kabil / diğer yazıları
- Kötü kopya / 06.07.2023
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022
- Asrın ahlaksızlığı / 18.02.2023
- İmar affını ‘kader’ çıkarmadı / 11.02.2023
- EYT’liler ilk maaşı ne zaman alır? / 04.02.2023
- Altılı Masa artık yok! / 28.01.2023
- Avantajları kaybeden seçimi kaybeder / 21.01.2023
- Basit bir ekonomi dersi! / 15.07.2022
- Hz. Ali'yi sevmek / 12.07.2022
- Teşekkürler… / 10.07.2022
- “Sarı bürokratlar”a sesleniş! / 26.05.2022