İçinde bulunduğumuz Safer ayının 5'i, Hz. Rugayye'nin ölüm yıldönümüdür.
Tarihin en korkunç cinayeti, tarihin en acımasız en gaddar ve en vahşi yaratıklarınca hiç şüphesiz Kerbela'da gerçekleştirilmiştir. Tarihin en büyük yürek yangınıdır Kerbela hadisesi... Zalimlik ve zulüm sadece Kerbela ile sınırlı değildir.
İmam Zeynelabidin (aleyhisselam) Efendimizden dinliyoruz:
"Şam'da 7 musibet başımıza geldi ki, esaretimizin başından sonuna kadar böyle bir musibet yaşamadık.
1- Şam'a girerken insanlar ellerinde kınından çıkmış kılıçlar ve mızraklarla etrafımızı sardılar ve bize vurmaya başladılar. Bizi halkın içinde çok gezdirdiler ve sevinçten davul ve saz çaldılar.
2- Şehitlerimizin mübarek başlarını kadınlarımızın oturduğu develerin hevdeclerinin üzerine bıraktılar.
Babam Hüseyin (a.s.) ve amcam Abbas'ın mübarek başlarını Hz. Zeyneb'in (s.a.) ve Ümmü Gülsüm'ün gözlerinin önünde tuttular. Kardeşim Ali Ekber ve amcaoğlum Kasım'ın başlarını Sakine ve Fatıma'nın önlerinde tuttular. Mübarek başlarla oynuyorlardı ve bazen başlar yere atların ayağı altına düşüyordu.
3- Şamlı kadınlar evlerin üzerinden üzerimize su ve ateş atıyorlardı. Bir defasında sarığım yanmaya başladı ve ellerim bağlı olduğu için söndüremedim; başım da yandı…
4- Sabahtan akşama kadar bizleri cadde ve sokaklarda gezdirdiler. Davul ve saz çalıp; "Ey millet! Öldürün bunları, bunların İslam'da yeri yoktur, hiçbir ihtiramları yoktur" diye bağırıyorlardı.
5- Hepimizi bir ipe bağlamışlardı. Hıristiyan ve Yahudilerin evinin önünden geçtiğimizde şöyle bağırıyorlardı: "Bunların babaları, sizin babalarınızı Hayber'de, Hendek'te… öldürdü ve evlerini viran etti. Şimdi gelin bunlardan intikamınızı alın.
6- Bizleri köle ve cariye olarak satmak için köle pazarına götürdüler fakat Allah bunu yapmalarına izin vermedi.
7- Bizi günlerce üstü açık bir yerde beklettiler. Gündüzleri sıcaktan ve akşamları soğuktan duramıyorduk."
Evet, sevgili okurlar Peygamber evlatları elleri, ayakları ve boyunları kelepçe ve zincirlerle günlerce yukarıda anlatılan şekliyle gezdirilir ve en nihayetinde Şam'da şeytan oğlu şeytan YezİT'in huzuruna çıkarılır.
"Esirler kervanı, şehir şehir dolaştırılıp nihayet Şam'a varmıştı. Bir harabede indirdiler onları. Çıplak develere binmenin verdiği acı, açlık ve susuzluk, satılık esirler gibi çarşı pazar dolaştırılmalarının verdiği utanç, kamçı izlerinin sızısı ve kaybettikleri şehitlerinin acısı bitap düşürmüştü onları.
Ama İmam Hüseyin'in üç yaşındaki nazlı kızı Rugayye'nin feryadı bütün bu acıları bastırıyordu. "Baba" diyordu, Rugayye; "Baba neredesin? Baba, bizi dövdüler, halam Zeyneb'i kamçıladılar, abim Seccad'ın boynuna zincir taktılar. Ayaklarımıza dikenler battı baba, diken yerleri acıyor. Bize kamçı ile vurdular, kamçı yerleri sızlıyor. Baba, neredesin, amcam Abbas nerede, abim Ali Ekber nerede? Gel baba, gel!"
Kimse Rugayye'yi sakinleştiremiyordu. Harabe Rugayye'nin feryadı ile inliyordu. Düşman da rahatsız oldu bundan ve "susturun şunu" diye emretti komutanları. Harabenin kapısında iri kıyım bir insan müsveddesi göründü. Elinde üstü bezle örtülü bir tepsi vardı. Tepsiyi getirip Rugayye'nin önüne koydular.
Şaşkınlıkla baktı küçük yavru. Ben aç değilim ki, "Ben babamı istiyorum" dedi… Bir sırtlan gibi sırıttı iri kıyım adam. "Bezi çek de bak" dedi yılan gibi tıslayarak.
Önce korktu Rugayye, sonra minicik ellerini uzattı, örtüyü çekti. Birden bir çığlık yırttı karanlığı, bir feryat titretti arşın temellerini: "Baba!" Babasının kanlı başını kucakladı Rugayye, bastı bağrına. "Baba, neden sakalların kana bulanmış, neden yüzün solgun baba."
Harabe ağlıyordu, yıkık duvarlar ağlıyordu, gece ağlıyordu, Zeyneb ağlıyordu, Rugayye ağlıyordu ve kesik baş ağlıyordu. Zaman durmuş ve gayb aleminde meleklerin feryadı doldurmuştu arşı…
Rugayye kucağında babasının kesik başı, uzandı kuru toprakların üzerine yavaşça. Yüzünde babasına kavuşmanın sevinci vardı. Artık unutmuştu yırtılan kulağının acısını, sırtındaki kamçı izlerinin, ayaklarındaki dikenlerin sızısını...
Bedeni hafifçe titredi ve ruhu babasına kavuşmak üzere yükseldi göğe. Minicik cansız vücudu topraklar üzerinde kalmış ve babasına kavuşmuştu…" (Kaynak: Taberi, Kamil Behai, sayfa 523.)
Rabbimiz Kahhar ismi yüzü suyu hürmetine tüm zalimleri kahretsin… Lanet başta Ümeyyeoğulları olmak üzere tüm zalimlerin üzerine olsun.
- Kisa hadisi ve Ehl-i Aba / 25.11.2023
- Huzur hakkı ve çoklu maaş / 17.11.2023
- Zilzal Suresi / 26.10.2023
- Bu ülke insanı intihar edemez / 24.10.2023
- Taif ya da zulüm ve merhamet / 06.10.2023
- Boykot / 04.10.2023
- Hz. Fatıma anamızın nuru / 27.09.2023
- Âlemler nura gark oldu Muhammed doğduğu gece / 26.09.2023
- Ebu Leheb (Ateşin Babası) / 04.09.2023