Türkiye Kamu-Sen'e bağlı Türk Diyanet Vakıf-Sen, "Milli ve Manevi Bütünlüğümüzü Tehdit Eden Tehlike, Misyonerlik" adıyla bastırdığı kitapçıklarla, misyonerlerin dünyadaki faaliyetlerine ve uyguladıkları metodlara dikkat çekti. Türkiye Kamu-Sen Samsun İl Temsilcisi İsmet Çiftçi konuyla ilgili açıklamasında, "Misyonerler milli ve manevi bütünlüğümüzü tehdit ediyor ancak, tarih boyunca çarptıkları yalçın kayalıklar olan Türk milletinin sağlam iradesi karşısında ne yapacaklarını da şaşırıyorlar. Bunların ipliğini pazara ancak Türk milleti çıkarır. Dinlerarası diyalog çerçevesinde büyük İslam Mütefekkiri Yunus Emre'nin adını ortaya atıp sevgi ve hoşgörü mesajlarıyla bu milleti kandıramazlar. Yunus Emre bu milletin sevgilisidir. İslam zaten sevgi demektir" dedi.
Her türlü yöntemi kullanıyorlar
Misyonerlerin toplumsal direnci zayıflatan ve değerler erozyonunu hızlandıran lüks, moda, içki ve uyuşturucu bağımlılığını yaymaya çalıştığını, en çok özel okullar ve kültürel faaliyetlerle etkili olmak yolunu seçtiğini, insanların zaaflarından yararlanarak düşünce ve yaşam şekli empoze ettiğini ifade eden İsmet Çiftçi, misyonerlerin en çok kitap ve sünneti eleştirmelerine dikkat çekti.
Zaaf avcıları
Tarihte İslam'ı karalamaya güç yetirilemeyince Haçlı Seferleri düzenleyip zulüm yapılmasına değinen Çiftçi, "Misyonerlik faaliyetleri Haçlı Seferleri'nden de sonuç alınamamasıyla başlamıştır. Savaş yoluyla müslümanların hıristiyanlaştırılamayacağını anlayan Aziz Francis Assisi (1182-1226) ilk misyoner teşkilatı da denilebilecek olan Fransiskenliği kurmuştur. Ortaçağ boyunca Hıristiyan dünyası savaş yoluyla elde edemeyeceği yayılmacılığı misyoner faaliyetleri ile kazanma çabası içerisine girmiştir. Böylece Hıristiyan Katolik dünyası misyonerleri dünyanın çeşitli yörelerinde Hıristiyanlığı yaymaya çalışmışlardır. Ortak prensipleri karşı tarafın zaaflarından yararlanmaktır. Nitekim Rahip Samuel Zwemer'in misyonerler için yaptığı şu uyarı önemlidir; 'Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalamayın. Başka yollar başka çareler deneyelim. İslam memleketlerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara, hıristiyan adetlerini, hıristiyan bayramlarını, kültürünü ve ahlakını aşılayalım.' Misyonerlerin açık ve gizli çalışma metodları vardır. Açıktan, doğrudan doğruya hıristiyanlık propagandası yaparlar" diye konuştu.
Hedefleri Türk dünyası
Londra Misyoner Teşkilatı Başkanı'nın, "Biz İngilizler'in müreffeh ve saadet içinde yaşamamız için müslümanlar arasına nifak tohumları ekmemiz lazımdır. Onların içinde ihtilaf kıvılcımlarını tutuşturmalıyız. Biz Osmanlı Devleti'nin her tarafına fitne sokarak onu yıkacağız" diyerek niyetlerini ortaya koyduğuna da değinen Çiftçi, misyonerlerin öncelikli hedefinin Türkiye ve Türk dünyası olduğunu açıkladı.
Niçin Türkiye...
Son yıllara kadar, uzun tarihi süreçte misyonerlerin en çok emek ve para harcayarak hıristiyanlaştırmak istedikleri bölgelerin başında Türk dünyası ve Türkiye'nin geldiğine işaret eden Çiftçi, şunları söyledi: "Harcadıkları büyük paralar, sarf ettikleri büyük emeklere rağmen bu gayelerine ulaşamayacaklardır."
Her türlü yöntemi kullanıyorlar
Misyonerlerin toplumsal direnci zayıflatan ve değerler erozyonunu hızlandıran lüks, moda, içki ve uyuşturucu bağımlılığını yaymaya çalıştığını, en çok özel okullar ve kültürel faaliyetlerle etkili olmak yolunu seçtiğini, insanların zaaflarından yararlanarak düşünce ve yaşam şekli empoze ettiğini ifade eden İsmet Çiftçi, misyonerlerin en çok kitap ve sünneti eleştirmelerine dikkat çekti.
Zaaf avcıları
Tarihte İslam'ı karalamaya güç yetirilemeyince Haçlı Seferleri düzenleyip zulüm yapılmasına değinen Çiftçi, "Misyonerlik faaliyetleri Haçlı Seferleri'nden de sonuç alınamamasıyla başlamıştır. Savaş yoluyla müslümanların hıristiyanlaştırılamayacağını anlayan Aziz Francis Assisi (1182-1226) ilk misyoner teşkilatı da denilebilecek olan Fransiskenliği kurmuştur. Ortaçağ boyunca Hıristiyan dünyası savaş yoluyla elde edemeyeceği yayılmacılığı misyoner faaliyetleri ile kazanma çabası içerisine girmiştir. Böylece Hıristiyan Katolik dünyası misyonerleri dünyanın çeşitli yörelerinde Hıristiyanlığı yaymaya çalışmışlardır. Ortak prensipleri karşı tarafın zaaflarından yararlanmaktır. Nitekim Rahip Samuel Zwemer'in misyonerler için yaptığı şu uyarı önemlidir; 'Müslümanları vaftiz etmek için boş yere çabalamayın. Başka yollar başka çareler deneyelim. İslam memleketlerinde girişeceğimiz faaliyetlerde onlara, hıristiyan adetlerini, hıristiyan bayramlarını, kültürünü ve ahlakını aşılayalım.' Misyonerlerin açık ve gizli çalışma metodları vardır. Açıktan, doğrudan doğruya hıristiyanlık propagandası yaparlar" diye konuştu.
Hedefleri Türk dünyası
Londra Misyoner Teşkilatı Başkanı'nın, "Biz İngilizler'in müreffeh ve saadet içinde yaşamamız için müslümanlar arasına nifak tohumları ekmemiz lazımdır. Onların içinde ihtilaf kıvılcımlarını tutuşturmalıyız. Biz Osmanlı Devleti'nin her tarafına fitne sokarak onu yıkacağız" diyerek niyetlerini ortaya koyduğuna da değinen Çiftçi, misyonerlerin öncelikli hedefinin Türkiye ve Türk dünyası olduğunu açıkladı.
Niçin Türkiye...
Son yıllara kadar, uzun tarihi süreçte misyonerlerin en çok emek ve para harcayarak hıristiyanlaştırmak istedikleri bölgelerin başında Türk dünyası ve Türkiye'nin geldiğine işaret eden Çiftçi, şunları söyledi: "Harcadıkları büyük paralar, sarf ettikleri büyük emeklere rağmen bu gayelerine ulaşamayacaklardır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.