Batı dünyasının düşünce tarihini incelediğimiz zaman, bu dünyanın düşüncelerinin bazı hurafeler ile kuşatıldığını görmekteyiz, özellikle MÖ 6. yüzyıl ve MS 2. yüzyıla baktığımız zaman bu dönemin fikir ve düşünce tarihlerinin mitoloji ile kuşatıldığını, yani insanlar evrende, tabiatta olan olayları akıl ve mantığın gerektirdiği kurallar çerçevesinde açıklamak yerine mitolojik bazı tanrıçalarla, tanrılarla açıklama yoluna gittiklerini görüyoruz.
Yunan halkı doğadaki olayları ve açıklayamadıkları konuları aklın ötesine, bazı tanrıçalara, havale ederek hem inançlarını hem de bilim konularındaki sorularını cevaplayarak işin içinden çıkıyorlardı. Mesela, şimşeklerin Zeus'un asasından çıkan kıvılcımlar olduğunu, depremlerin Poseidon'un işi, âşık olmalarının nedenini; Eros 'un attığı oklar olduğuna inanıyorlardı.
Ve bu dönemi bitiren felsefe tarihinin önemli isimlerinden olan Miletli, İyonyalı olan Tahles. Bu deli saçması yaklaşıma batı dünyasında son veren Tales'in yaptığı nedir? Tales şimşeği Zeus'un asasından çıkan bir ışık olarak kabul etmenin, depremleri Poseidon'un sebep olduğuna inanmanın, saçma olduğunu belirtiyor ve bunları evrende insanlardan bağımsız olarak konulan bazı kurallar ile meydana geldiğini söylüyor. Aklı ön plana çıkararak, tarihi sorusunu soruyor:
Arkhe Nedir? Yani, varlığın ana maddesi, bütün varlıklarda var olan madde, ilk nedeni sorgulayarak arayışa başlıyor ve bu şekilde batı dünyasında artık insanlar şimşeğin nedenini, depremlerin oluşumunu, maddenin özünü anlamaya çalışıyorlar ve mitolojik dönemin böylece etkisi azalıyor. Bunun yerine akıl, mantık, gözlem ön plana çıkıyor. Felsefeyi Mitos'dan (Mitoloji) Logos'a (doğa yasası, evrendeki düzenlilik, tanrısal akıl) taşımıştır.
Fakat bu çok uzun sürmüyor, Hz. İsa'ya benzeyen birini çarmıha gerdikten sonra batı dünyası dini yine menfaatleri ve çıkarlarına uydurarak kendilerine göre bir din, yani Hristiyanlığı yorumlamaya başlıyorlar. (Bildiğiniz gibi bizim inancımıza göre Hz. İsa göğe yükseltilmiştir.) Hz. İsa'nın getirdiği din, bozulmuş bir Hristiyanlık olarak ortaya çıkıyor ve Avrupa Batı dünyası neredeyse 15 asır kilisenin Patristik felsefenin etkisinde kalarak, skolastik düşünceyle 15 asra yakın bir süre inim inim inliyor.
Kilise diyor ki, düşüneceksen kilise kurallarına göre düşüneceksin, bilim mi yapacaksın kilisedeki papazın kurallarına göre bilim yapacaksın ve bu anlayış hepimizin sürekli olarak ifade ettiği dönem yani Orta çağdır. Orta çağın zifiri karanlığında, Avrupa her yönden debelenip duruyor, Kilise babaları din adına insanları sömürüp duruyor. Ne zamana kadar? Avrupa, haçlı seferleri ile ticaret yoluyla İslam dünyası ile tanışıyor ve İslam dünyasında ki Beyt'ül Hikme'den yükselen ilim ışığının etkisinde kalıyor.
(devam edecek…)
- Matematiğin, fiziğin formülü mü yoksa insanlığın formülü mü? / 19.02.2024
- İnsanlığa insanlık yolculuğu şart / 15.01.2024
- Güçlü aile güçlü millet demektir / 19.12.2023
- Cumhuriyet yüz yaşında, nice yüzyıllara / 01.11.2023
- Saygı beyaz çizgimiz olmalı / 15.10.2023
- Dinin mücadelesi dinsizlikle değil din ile olmuştur / 10.09.2023
- Mum kadar ışığı yok, Kendini Güneş sananlar / 06.09.2023
- Merhamet, hürmet, muhabbet / 28.08.2023
- Aslında çifte kıble olmaz / 25.08.2023