Müslümanları aldatma düzeni

Batılıların en temel karakteri yalancı, riyakâr, aldatıcı, hileci olmaları ve kendi mutluluklarını başkalarının felâketinde görmeleridir. Bu sebepten Batılılar, hiçbir millete ve özellikle de Müslümanlara barış, işbirliği ve ortaklık teklif etmezler. Müslümanlara böyle teklifleri, barışla teslimiyeti, işbirliğiyle hainliği, ortaklıkla zararı kast ederek yaparlar. Bir başka deyişle, Batılıların amacı, Müslümanları aldatma üzerine bir düzen kurmak, servetlerini sömürmek ve kendilerini de köleleştirmektir. Dinlerarası Diyalog, Medeniyetler İttifakı, Ilımlı İslâm, Büyük Ortadoğu Projeleri, Müslümanları aldatmaya yönelik projelerden başlıca olanlarıdır.  Bu projelere destek verenler,  aldanan ve Müslümanları da aldatan kişilerdir.
Batılılar, ikiyüzlülüklerini, sahtekârlılıklarını her alanda ortaya koyarlar. Öyle ki, kan dökerler, sonra kalkar kanın durması için toplantı düzenlerler. Savaş çıkarırlar, terör yaparlar, barış diyerek ortalığı ayağa kaldırırlar. Zalimliğin her türlüsünü sergilerler, mazlumluğu da kimseye bırakmazlar. İslâm dünyasını kana buladılar, utanmadan, sıkılmadan 7-8 Eylül 2012 tarihleri arasında İstanbul’da, Ortadoğu’da kanın durdurulması için, “Arap Uyanışı ve Ortadoğu Barışı: Müslüman ve Hıristiyan Perspektifler” adıyla toplantı düzenlediler. Batılıların böyle bir toplantı düzenlemesinden daha garip olan Türkiye’nin buna ev sahipliği yapması ve katılmasıdır.
Toplantının adı bile aldatıcı ve onur kırıcıdır. Ne demek “Arap Uyanışı?” Araplar uykuda mı idi? Ne yaptılar da uyandılar? Arapların son dönemde yaptığı, Batılıların telkin, teşvik ve desteği ile yönetimlerine karşı ayaklanmak, birbirlerinin kanını dökmektir. Batılılar, işte buna “uyanış” diyorlar. Batılılara göre, bu uyanışın Ortadoğu’ya barış getirmesi için Müslümanların Batı’nın dini, siyasi ve ekonomik değerlerini benimsemesi gerekiyor. Açıkçası Batılılar,  “Müslümanlar kayıtsız şartsız teslim olurlarsa, Ortadoğu’ya barış getiririz” diyorlar. Bunun da sağlam ve kalıcı olması için Müslüman ve Hıristiyan perspektiflerin uyuşturulmasını şart koşuyorlar. Toplantının mesajı maalesef budur.  
Söz konusu toplantının amacı, Ortadoğu’da kanı durdurmak olarak özetlendi ve duyuruldu. Mademki amaç, bu kadar iyi ve güzeldir, neden toplantının en önemli kısmı basına kapalı gerçekleştirildi? Sorulması gereken sorular o kadar çok ki. Hangi birini soralım. Toplantıya katılanlar arasında Dinlerarası Diyalogcuların ve Evanjeliklerin yer alması ise ayrı bir ilginçliktir. Haydi, Dinlerarası Diyalogcuları anladık. Onlar, dinleri uyuşturacaklar ve böylece din mensuplarını barıştıracaklar. Peki, Evanjeliklerin barışla ne ilgisi olabilir? Evanjelikler, Mescid-i Aksa’yı yıkmaya ve Armegeddon Savaşı’nda bütün Müslümanları öldürmeye iman etmiş Hıristiyan bir tarikatın üyeleri değil mi? Bu kişilerle, Ortadoğu’da kanın durdurulmasını konuşuluyorsa, anlayın ki, daha çok Müslüman kanı dökülecektir.
İlginçliklerle dolu bu toplantıda Başbakan Erdoğan da çok ilginç bir konuşma yaptı. Başbakan şöyle dedi: “Bazı Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde cereyan eden olaylar, harici saiklerin ve yönlendirmelerin bir neticesi değil, son derece tabii bir sonuç olarak ortaya çıkmıştır… Halkın talep, arzu ve isteklerini güçlü şekilde dile getirmesi, meşru hak talebinde bulunması, baskıcı rejimlere karşı sesini yükseltmesi, bu coğrafyanın geleneğidir ve son derece tabiidir.” Hayır, bu gelişmeler asla tabii değildir. Ortadoğu’da Osmanlı Devleti’nin yıkılışından beri hiçbir gelişme ve hatta Osmanlı Devleti’nin yıkılışı da tabii olmamıştır. Osmanlı Devleti’nin yıkılışında en etkin rolü Yahudiler, İngilizleri kullanarak oynamışlardır. Başbakana Erdoğan, bu konuda tarihi bir yanılgı içerisindedir.
Sayın Başbakan, bu coğrafyanın, baskıcı rejimlere karşı sesini yükseltme geleneğinden daha kuvvetli olan, işgale karşı direnme, Haçlıların safında yer almama geleneğine ne oldu? Ondan niçin söz etmiyorsunuz? Bu coğrafyanın asıl geleneği dinini, vatanını, istiklâlini canı pahasına da olsa korumaktır. Hıristiyanlardan silâh ve destek alarak kardeş kanı dökmek, baskıcı rejimlere karşı ses yükseltmek değil,  Haçlıların oyununa gelmektir. Bu böyle biline.