Nasreddin Hoca kimdir?
1208 yılında Konya'nın Sivrihisar ilçesine bağlı Hortu yöresinde doğan Nasreddin Hoca, 1281'de Akşehir'de vefat etmiştir. İlk bilgilerini köy imamı olan babasının yanında öğrenmiştir. Daha sonra Akşehir'e giderek Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim gibi devrin tanınmış alim ve ariflerinden ders almış, kadılık görevinde bulunmuştur. Bu görevlerinden dolayı da kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Nasreddin Hoca'nın yaşamıyla ilgili bilgiler, halkın kendisine olan aşırı sevgisi yüzünden yer yer olağanüstü nitelikler de kazanmıştır. Selçuklu Sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur'la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile kaydedilmektedir.
Gülmece kültürümüzün öncüsü
Nasreddin Hoca'nın değeri, yaşadığı olaylarla değil; gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülür. O, belli bir dönemin değil Anadolu halkının yaşama biçimini, güldürü öğesini, mizah ve eğlenme türünü, övgü ve yergi becerisini dile getirmiştir. Onunla ilgili gülmeceleri oluşturan öğelerin odağı sevgi, yergi, övgü, alaya alma. Gülünç duruma düşürme, kendi kendiyle çelişkiye sürükleme, katı kurallar karşısında çok ince ve iğneli bir söyleyişle yumuşaklığı yeğlemedir. Nasreddin Hoca, bunları söylerken bilgin, bilgisiz, açıkgöz, uysal, vurdumduymaz, utangaç, atak, şaşkın, kurnaz, korkak, atılgan gibi çelişik niteliklere bürünür. Özellikle karşısındakinin durumuyla çelişki içinde bulunma, gülmecelerinin egemen öğesidir. Bu öğeler Anadolu insanının, belli olaylar karşısındaki tutumun yansıtan, düşünce ürünlerini oluşturur.
Soyut bir kişilik değil, halk adamı
Nasreddin Hoca, halkın duygularını yansıtan, bir gülmece odağı olarak ortaya çıkarılır. Söyletilen kişi, söyletenin ağzını kullanır, böylece halk Nasreddin Hoca'nın diliyle kendi sesini duyurur. Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar. Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı gülmece türlerinden biriyle dile getirir. Tanık olduğu olaylar, genellikle, halk arasında geçer. Hoca; soyluların, yüksek saray çevresinde bulunanların aralarına ya çok seyrek girer ya da hiç girmez.
'Eşeğe mi inanıyorsun bana mı?'
Nasreddin Hoca gülmecelerinde dile gelen, onun kişiliğinde, halkın duygularını yansıtan başka bir özellik de eşeğin yeridir. Hoca eşeğinden ayrı düşünülemez, onun taşıtı, bineği olan eşek gerçekte bir yergi ve alay öğesidir. Anadolu insanının yarattığı gülmece ürünlerinde atın yeri yoktur denilebilir. Eşek, acıya, sıkıntıya, dayağa, açlığa katlanışın en yaygın simgesidir. Soyluların, sarayların çevresinde üretilmiş gülmecelerde eşek bulunmaz. Oysa at, geniş bir yer tutar. Bu konuda, başka bir çelişki sergilenir, gülmecede güldürücü öğe ile yerici öğe yanyana getirilir. Bunun örneği de kendisinden eşeği isteyen köylüye, "eşek evde yok" deyince ahırda onun anırmasını duyan köylünün "işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi?" demesidir.
Toplumda neye önem verildiğini anlatan "Ye Kürküm Ye" gülmecesi, Hoca'nın dilinde, halkın tepkisini gösterir.
Nasreddin Hoca'nın etkisi bütün toplum kesimlerine yayılmış, değişik yörelerin duygularını yansıtan gülmece türlerinin doğmasına olanak sağlamıştır.
Duvarın Allah'ı zikretmesi
Nasrettin Hoca bir iş işin şehre iner. Geceyi geçirmek için virane bir handa konaklar. Sabah olunca Hoca, han sahibinin yanına gider: "Yahu gece sabaha kadar yatamadım." der. Hancı,"Hayrola Hoca Efendi, niçin yatamadınız?" Nasrettin Hoca: "Sabaha kadar duvarlar gıcırdadı, korktum ve sesten bir türlü yatamadım." Uyanık hancı şöyle cevap verir: "Yahu Hoca, sen bize canlı, cansız her şey Allah'ı zikreder diye söylememiş miydin?İşte senin bize bahsettiğin gibi, sabaha kadar duyduğun o gıcırdama sesleri duvarın Allah'ı zikretmesinin sesidir." Bunun üzerine Hoca şu cevabı verir: "Tamam ya!.. İşte ben de duvarın zikirden coşup da secdeye gitmesinden korktum".