"Lider" konuşuyor, meydanın bir yerini doldurmuş mağdurlar lidere bağırıyor;
"...sahtekar"
Alanı doldurmuş partililerin(!) mağdurları tastik edercesine bu bağrışmaya taktığı bile yok.
Onların gözü sahnede.
"Lideri" mi diniyor?
Yok.
Onlar, bir yandan, biraz önce kemali afiyetle midelerine indirdikleri köfte-ekmek-ayran triyalizmini vücut kimyalarına uygun hale getirmeye çalışırken, bir yandan da, biraz sonra sahne alacak Davut Güloğlu'nu ve Hande Yener'i hasretle ve dört gözle bekliyor.
Protestolar ve hakaretler havada uçuşuyor.
"Lider", bağırdı, çağırdı, ıkındı, mıkındı, öğle-ikindi, baktı bu mağdurların susacağı yok, hemen bir evrensel çareye başvurdu;
Protestoları bastırmak için ver elini "İstiklal Marşı".
Koca bir ulusun istiklali için yazılan ve bestelenen marş bir anda bir "liderin" kurtuluşu için son çare oluveriyor.
Hani sıkışınca... derler ya.
Mağdur işçi "İstiklal Marşı'na" olan saygısından susuyor.
Kısa bir anlık da olsa, deyeceklerinden vazgeçiyor.
"Lider" ise diğer toplumsal değerleri olduğu gibi, İstiklal Marşı'nı da istismar ediyor.
Oysa ki, diğer zamanlarda, ıslık ve protestolar, hoşaf ve kompostolar yokken İstiklal Marşı yerine "Dağ Başını Duman Almış" marşını seçiyordu.
Yani başında Ali ikaz etmiş olmalı; Aman Dağbaşını Duman Almış'ı okuma, susturamazsın ahaliyi.
Susturamayınca teb'ayı,
kontrol edemezsin tıpayı,
kontrölden çıkınca tıpa,
dinlemez seni eşek ile sıpa.
Aylarca meydan meydan o Davudî(!) sesiyle okuduğu marşta da samimi değilmiş meğer.
Peki mağdurları susturmak için İstiklal Marşı'na sarılan Lider ne yaptı?
Hiiiç. O da herkes gibi sustu, yani konuşamadı.
Ama en azından on dakikayı gürültü patırtı olmadan sahnede geçirmiş oldu, yetmez mi?
İki hafta önce Bursa'da Başbakan'a hakaret eden "lider" işçilere adeta yalvarıyor.
Benim yaptığım bana yakışıyor, ama sizin yaptığınız size yakışmıyor.
Komşu köyümde lakabı "Feryoz Amca" olan Mehmet amcamız vardı.
Yeni moda olan favori gençlerin şakaklarını süslüyordu o yıllar.
Mehmet amca bu durumdan şikayetçi, yakaldığı gencin yakasına yapışıyor:
"Yapma etme, bu favorileri bırakma, yakışmıyor" türü nasihatler yapıyor.
Gençler de cevap veriyor:
İyi de Mehmet amca, yeğenin Rahmi de de var.
Şu cevaba bakın:
"Ama ona yakışıyor."
Lider, hakkı yendiği için bağıran işçiye sesleniyor:
Yakışmıyor, size yakışmıyor.
Ama bana yakışıyor.
"...sahtekar"
Alanı doldurmuş partililerin(!) mağdurları tastik edercesine bu bağrışmaya taktığı bile yok.
Onların gözü sahnede.
"Lideri" mi diniyor?
Yok.
Onlar, bir yandan, biraz önce kemali afiyetle midelerine indirdikleri köfte-ekmek-ayran triyalizmini vücut kimyalarına uygun hale getirmeye çalışırken, bir yandan da, biraz sonra sahne alacak Davut Güloğlu'nu ve Hande Yener'i hasretle ve dört gözle bekliyor.
Protestolar ve hakaretler havada uçuşuyor.
"Lider", bağırdı, çağırdı, ıkındı, mıkındı, öğle-ikindi, baktı bu mağdurların susacağı yok, hemen bir evrensel çareye başvurdu;
Protestoları bastırmak için ver elini "İstiklal Marşı".
Koca bir ulusun istiklali için yazılan ve bestelenen marş bir anda bir "liderin" kurtuluşu için son çare oluveriyor.
Hani sıkışınca... derler ya.
Mağdur işçi "İstiklal Marşı'na" olan saygısından susuyor.
Kısa bir anlık da olsa, deyeceklerinden vazgeçiyor.
"Lider" ise diğer toplumsal değerleri olduğu gibi, İstiklal Marşı'nı da istismar ediyor.
Oysa ki, diğer zamanlarda, ıslık ve protestolar, hoşaf ve kompostolar yokken İstiklal Marşı yerine "Dağ Başını Duman Almış" marşını seçiyordu.
Yani başında Ali ikaz etmiş olmalı; Aman Dağbaşını Duman Almış'ı okuma, susturamazsın ahaliyi.
Susturamayınca teb'ayı,
kontrol edemezsin tıpayı,
kontrölden çıkınca tıpa,
dinlemez seni eşek ile sıpa.
Aylarca meydan meydan o Davudî(!) sesiyle okuduğu marşta da samimi değilmiş meğer.
Peki mağdurları susturmak için İstiklal Marşı'na sarılan Lider ne yaptı?
Hiiiç. O da herkes gibi sustu, yani konuşamadı.
Ama en azından on dakikayı gürültü patırtı olmadan sahnede geçirmiş oldu, yetmez mi?
İki hafta önce Bursa'da Başbakan'a hakaret eden "lider" işçilere adeta yalvarıyor.
Benim yaptığım bana yakışıyor, ama sizin yaptığınız size yakışmıyor.
Komşu köyümde lakabı "Feryoz Amca" olan Mehmet amcamız vardı.
Yeni moda olan favori gençlerin şakaklarını süslüyordu o yıllar.
Mehmet amca bu durumdan şikayetçi, yakaldığı gencin yakasına yapışıyor:
"Yapma etme, bu favorileri bırakma, yakışmıyor" türü nasihatler yapıyor.
Gençler de cevap veriyor:
İyi de Mehmet amca, yeğenin Rahmi de de var.
Şu cevaba bakın:
"Ama ona yakışıyor."
Lider, hakkı yendiği için bağıran işçiye sesleniyor:
Yakışmıyor, size yakışmıyor.
Ama bana yakışıyor.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024