Etrafımızda olanlar içler acısı. Sebebi ne olursa olsun komşu devletlerde ateş yanıyor. Aynı inancı paylaştığımız komşu milletler birbirine girmiş vaziyette.
Emperyalizmin günümüzdeki en büyük manevrası basın yayını eline geçirmiş olması. İstediği zaman ve istediği şekilde haber üretiyor. Bu ürettikleri haberleri teknolojinin de imkânlarını kullanarak dünyanın en ücra köşesine gönderiyor. Nerede olursanız olun, bu haber fişek gibi gelip sizi buluyor. Eğer gelen bu saldırıya karşı korunaklı değilseniz bir şekilde saldırı sizi etkiliyor. Hele bu gelen saldırı malzemesi kendi dilinize ve kendi kültürünüze bürünmüş ise etkisi daha derin oluyor.
Bakın, ateş bölgemizde yanıyor, güvenliğimiz her geçen gün azalıyor, ekonomimiz her geçen gün zayıflıyor, enerji gibi hayatın vazgeçilmezi çok yüksek oranlarda zamlanıyor, seyahat özgürlüğümüz elimizden alınıyor. Ülke olarak bir hiç uğruna Amerika’nın paşa gönlü hoş olsun diye komşularımızla her an kapışma noktasına geldik. Yaşamımızı etkileyen bu olumsuzlukları arttırmamız mümkün. Başbakan Erdoğan bile, bir savaşın bölge için felaket olduğunu ifade ediyor. Çünkü tarafsız Amerikalı bilim adamları da aynı tespitte bulunuyor. En iyi niyetli yaklaşımla baksak bile başbakan hem ağlarım hem giderim modunda. Bu vaziyette bile felaket psikolojisini iliklerine kadar yaşıyor. Manevra yapıyor diyor ki savaş çıkarsa sorumlu ben değilim. Ancak Sayın Başbakan ne düşünürse düşünsün sorumluluktan kurtulması mümkün değildir.
Peki, bu milletimize ne oluyor? Pamuk yansın keyf çıksın diye bekliyor. Bu kadar olumsuzluk karşısında tepkisini ortaya koymuyor. Bırakın tepkiyi ha bire tezahürat yapmakla meşgul.
Ne oldu bize olaylar karşısında niçin kendimiz olamıyoruz?
Değişik yollarla yüklenen mikroplara karşı koruma reflekslerimizi, kimliğimizi bu kadar mı kaybettik. Halimiz bakın neye benziyor. Bizler pervane böceği gibi olmuşuz. Ateşin etrafında dönüyoruz. Bu dönüşün sonu aslında herkesin malumudur. Pervane böceği döner döner sonunda aşık olduğu ateşin içinde yanar. Millet olarak biz yanlış kıbleye sevdalandık. Bu kıble Beytullah değil, bu kıblenin Vatikan olduğunu çok iyi görmemiz gerekir.
Hadi bir yanlışa düştük. İzanımızı da mı kaybettik? Önde giden gelişmeleri hiç mi görmüyoruz. Irak’ta Irak halkı mı kazandı, yoksa Amerika ve diğer işbirlikçi devletler mi kazandı? Libya’da, Tunus’ta, Afganistan’da ve Mısır’da halk daha mı huzurlu, daha mı müreffeh, halk daha mı zengin oldu?
Cevap koca bir hayır. Bütün bu yaşanan süreçte kaybeden milletler, kazanan sömürgeciler olmuştur.
İşin acı tarafı milletimiz kendini tiyatroda zannediyor. Boğa güreşi izleyen seyirciye de benzetebiliriz halkımızı. Hükümet bir matador gibi salvolarını yapıyor, Arap devletlerini boğaya benzetiyorlar. Boğa yara aldıkça seyircinin çığlıkları artıyor. Fakat şunu unutmamak gerekir ki yara alarak iyice hırçınlaşan boğaların boynuz darbelerini alıp ölümle burun buruna gelen hatta ölen matadorları ve seyircileri biliyoruz.
Emperyalizmin günümüzdeki en büyük manevrası basın yayını eline geçirmiş olması. İstediği zaman ve istediği şekilde haber üretiyor. Bu ürettikleri haberleri teknolojinin de imkânlarını kullanarak dünyanın en ücra köşesine gönderiyor. Nerede olursanız olun, bu haber fişek gibi gelip sizi buluyor. Eğer gelen bu saldırıya karşı korunaklı değilseniz bir şekilde saldırı sizi etkiliyor. Hele bu gelen saldırı malzemesi kendi dilinize ve kendi kültürünüze bürünmüş ise etkisi daha derin oluyor.
Bakın, ateş bölgemizde yanıyor, güvenliğimiz her geçen gün azalıyor, ekonomimiz her geçen gün zayıflıyor, enerji gibi hayatın vazgeçilmezi çok yüksek oranlarda zamlanıyor, seyahat özgürlüğümüz elimizden alınıyor. Ülke olarak bir hiç uğruna Amerika’nın paşa gönlü hoş olsun diye komşularımızla her an kapışma noktasına geldik. Yaşamımızı etkileyen bu olumsuzlukları arttırmamız mümkün. Başbakan Erdoğan bile, bir savaşın bölge için felaket olduğunu ifade ediyor. Çünkü tarafsız Amerikalı bilim adamları da aynı tespitte bulunuyor. En iyi niyetli yaklaşımla baksak bile başbakan hem ağlarım hem giderim modunda. Bu vaziyette bile felaket psikolojisini iliklerine kadar yaşıyor. Manevra yapıyor diyor ki savaş çıkarsa sorumlu ben değilim. Ancak Sayın Başbakan ne düşünürse düşünsün sorumluluktan kurtulması mümkün değildir.
Peki, bu milletimize ne oluyor? Pamuk yansın keyf çıksın diye bekliyor. Bu kadar olumsuzluk karşısında tepkisini ortaya koymuyor. Bırakın tepkiyi ha bire tezahürat yapmakla meşgul.
Ne oldu bize olaylar karşısında niçin kendimiz olamıyoruz?
Değişik yollarla yüklenen mikroplara karşı koruma reflekslerimizi, kimliğimizi bu kadar mı kaybettik. Halimiz bakın neye benziyor. Bizler pervane böceği gibi olmuşuz. Ateşin etrafında dönüyoruz. Bu dönüşün sonu aslında herkesin malumudur. Pervane böceği döner döner sonunda aşık olduğu ateşin içinde yanar. Millet olarak biz yanlış kıbleye sevdalandık. Bu kıble Beytullah değil, bu kıblenin Vatikan olduğunu çok iyi görmemiz gerekir.
Hadi bir yanlışa düştük. İzanımızı da mı kaybettik? Önde giden gelişmeleri hiç mi görmüyoruz. Irak’ta Irak halkı mı kazandı, yoksa Amerika ve diğer işbirlikçi devletler mi kazandı? Libya’da, Tunus’ta, Afganistan’da ve Mısır’da halk daha mı huzurlu, daha mı müreffeh, halk daha mı zengin oldu?
Cevap koca bir hayır. Bütün bu yaşanan süreçte kaybeden milletler, kazanan sömürgeciler olmuştur.
İşin acı tarafı milletimiz kendini tiyatroda zannediyor. Boğa güreşi izleyen seyirciye de benzetebiliriz halkımızı. Hükümet bir matador gibi salvolarını yapıyor, Arap devletlerini boğaya benzetiyorlar. Boğa yara aldıkça seyircinin çığlıkları artıyor. Fakat şunu unutmamak gerekir ki yara alarak iyice hırçınlaşan boğaların boynuz darbelerini alıp ölümle burun buruna gelen hatta ölen matadorları ve seyircileri biliyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Türkiye için vakit kaybetmeden Afet Yönetimi Bakanlığı kurulmalı / 06.05.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- 40 milyar dolarla ne yapabilirdik? / 05.05.2025
- 1 Mayıs'ın ardındaki gerçek soru: Hangi sistem emekçiye umut olabilir? / 04.05.2025
- Çocuklar yaşarsa millet yaşar / 29.04.2025
- Atatürk mü? Kenan Evren mi? İşte gerçekler / 28.04.2025
- Kaybolan iğne evde aranır / 23.04.2025
- Dış politikanın kırılma noktası: Kıbrıs / 22.04.2025
- Algı yönetimi gölgesinde Suriye ve bölgesel tehditler / 20.04.2025
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025