Türkçe yazıyorum. Bir düşünün! Cumhuriyet tarihinde, ülkemiz hem de burnunun dibindeki gelişmelerden ötürü hiç bu kadar ötelendi mi? Müttefikim, dostum dediği ülke ve ülkelerce hiç bu kadar adeta dalga geçilen bir süreç yaşadı mı?
Neyse!
Geçtiğimiz Salı günü Prof. Dr. Haydar Baş Hocam, 'Ne uğruna' başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Bir haftadır bu başlık aklımda soru olarak yankılanıyor: 'Ne uğruna, ne uğruna, ne uğruna'
Sayın Baş, yazısının birinci bölümünde şu soruları soruyordu:
"Türkiye, Ortadoğu'daki kana neden izin veriyor sizce?
IŞİD'i etkisizleştirmek gerçek sebep mi acaba?
Ya da ABD'nin bölgede yerleşmesine yardımcı olmak mı gaye?
Veya Barzani ile iyileşen ilişkileri bozmamak için mi çabalıyor?"
İşin esası bizce bambaşka?
Musul operasyonu ile biraz daha sona yaklaşan Büyük Ortadoğu Projesi'nde (BOP) Türkiye'nin yeri malum?
Eşbaşkan sıfatı ile yıllardır 22 İslam devletinin sınırlarının değişmesine ses çıkarmıyoruz.
Sizce tek sebep bu sıfata malik olmak mı?
Musul ile mezhep savaşına dönüşen Ortadoğu batağı, bazılarına göre esasen yeni Osmanlıcılık hayalinin de gerçekleşmesine zemin hazırlıyor.
Yeni Osmanlıcılığın ise bir hayal ama gerçekleşirse manevi bir misyon yükleyeceği de ortada?
Sünni dünyanın başı olmak nasıl bir manevi misyon yükleyecekse gaye de o?
İşte Ortadoğu'da akan kana, gözyaşına, zorunlu göçe, mezhep savaşına göz yumanlar bu hayalin peşinde?
Peki, hayal gerçek olur mu?" diyordu Sayın Baş.
Hayaller ile ülke yönetilemeyeceğini hepimiz biliriz. Eğer bir insan hayal sahibi artı güç sahibi ise ve hayallerini milli ve manevi öğeler üzerine kurmuşsa zamanla bu kişi sadistleşir. Hayaller ihtirasa dönüşür. İhtiras ise volkan gibidir. Önüne geleni yakar. Sönünce de ne kendisinden ve ne de lavlarının ulaştığı yerlerden kimseye hayır gelmez.
Türkiye lav püskürtüyor. Bu lavlar hem Anadolu coğrafyasına, hem de komşu ülkelerimize yağıyor. Dikkat etmezsek bu lavlar her tarafı yakacak.
Neyse!
Sayın Baş soru ve asıl niyetin ne olduğunu ifade ettikten sonra bölgede yaşanan gelişmeleri itikadı gerçekler ışığında da izah edip, hem milletimizi, hem de söz sahibi olanları bir kez daha girilen bu girdaptan, kurulan hayallerden vazgeçmeleri için uyarıyordu.
Sayın Baş, yazısının bu bölümünde aktardığı bir hadisi şerif ise 'inandım' diyenleri derin düşüncelere sevk edecek mahiyetteydi.
"Hz. Sevban (r.a) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: "Size çullanmak üzere yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya üşüşen yiyiciler gibi birbirlerini çağıracağı zaman yakındır." Orada bulunanlardan biri, "O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sordu.
"Hayır" buyurdular. "Bilakis o gün siz çoksunuz lakin sizler bir selin getirip yığdığı, hiçbir ağırlığı olmayan 'çer çöp'ler durumunda olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!"
"Zaaf da nedir ey Allah'ın Resulü?" dendiğinde, Hz. Peygamber, "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu" buyurmuştur. (Ebu Davud, Melahim, 5).
Evet.
Afganistan'a aç kurtlar gibi (yiyiciler) saldıran yabancı kavimler (İslam olmayanlar) kimlerdi?
Libya sonrasına da 20'ye yakın aç kurt, yiyiciler üşüştüler.
Suriye sofrasında tam 42 aç kurt, yırtıcı, yiyici var.
Irak son kurulan sofrada ise 36 aç kurt, yırtıcı, yiyici var.
Kim bu yiyiciler? ABD ve AB ülkeleri. Yani Haçlılar. Ne yiyorlar? Müslümanların mallarını, canlarını, namuslarını, kanlarını kısaca her şeylerini?
Biz kimin yanındayız?
Cevap hakkı mecburidir.
Neyse!
Geçtiğimiz Salı günü Prof. Dr. Haydar Baş Hocam, 'Ne uğruna' başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Bir haftadır bu başlık aklımda soru olarak yankılanıyor: 'Ne uğruna, ne uğruna, ne uğruna'
Sayın Baş, yazısının birinci bölümünde şu soruları soruyordu:
"Türkiye, Ortadoğu'daki kana neden izin veriyor sizce?
IŞİD'i etkisizleştirmek gerçek sebep mi acaba?
Ya da ABD'nin bölgede yerleşmesine yardımcı olmak mı gaye?
Veya Barzani ile iyileşen ilişkileri bozmamak için mi çabalıyor?"
İşin esası bizce bambaşka?
Musul operasyonu ile biraz daha sona yaklaşan Büyük Ortadoğu Projesi'nde (BOP) Türkiye'nin yeri malum?
Eşbaşkan sıfatı ile yıllardır 22 İslam devletinin sınırlarının değişmesine ses çıkarmıyoruz.
Sizce tek sebep bu sıfata malik olmak mı?
Musul ile mezhep savaşına dönüşen Ortadoğu batağı, bazılarına göre esasen yeni Osmanlıcılık hayalinin de gerçekleşmesine zemin hazırlıyor.
Yeni Osmanlıcılığın ise bir hayal ama gerçekleşirse manevi bir misyon yükleyeceği de ortada?
Sünni dünyanın başı olmak nasıl bir manevi misyon yükleyecekse gaye de o?
İşte Ortadoğu'da akan kana, gözyaşına, zorunlu göçe, mezhep savaşına göz yumanlar bu hayalin peşinde?
Peki, hayal gerçek olur mu?" diyordu Sayın Baş.
Hayaller ile ülke yönetilemeyeceğini hepimiz biliriz. Eğer bir insan hayal sahibi artı güç sahibi ise ve hayallerini milli ve manevi öğeler üzerine kurmuşsa zamanla bu kişi sadistleşir. Hayaller ihtirasa dönüşür. İhtiras ise volkan gibidir. Önüne geleni yakar. Sönünce de ne kendisinden ve ne de lavlarının ulaştığı yerlerden kimseye hayır gelmez.
Türkiye lav püskürtüyor. Bu lavlar hem Anadolu coğrafyasına, hem de komşu ülkelerimize yağıyor. Dikkat etmezsek bu lavlar her tarafı yakacak.
Neyse!
Sayın Baş soru ve asıl niyetin ne olduğunu ifade ettikten sonra bölgede yaşanan gelişmeleri itikadı gerçekler ışığında da izah edip, hem milletimizi, hem de söz sahibi olanları bir kez daha girilen bu girdaptan, kurulan hayallerden vazgeçmeleri için uyarıyordu.
Sayın Baş, yazısının bu bölümünde aktardığı bir hadisi şerif ise 'inandım' diyenleri derin düşüncelere sevk edecek mahiyetteydi.
"Hz. Sevban (r.a) anlatıyor: Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: "Size çullanmak üzere yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya üşüşen yiyiciler gibi birbirlerini çağıracağı zaman yakındır." Orada bulunanlardan biri, "O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sordu.
"Hayır" buyurdular. "Bilakis o gün siz çoksunuz lakin sizler bir selin getirip yığdığı, hiçbir ağırlığı olmayan 'çer çöp'ler durumunda olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!"
"Zaaf da nedir ey Allah'ın Resulü?" dendiğinde, Hz. Peygamber, "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu" buyurmuştur. (Ebu Davud, Melahim, 5).
Evet.
Afganistan'a aç kurtlar gibi (yiyiciler) saldıran yabancı kavimler (İslam olmayanlar) kimlerdi?
Libya sonrasına da 20'ye yakın aç kurt, yiyiciler üşüştüler.
Suriye sofrasında tam 42 aç kurt, yırtıcı, yiyici var.
Irak son kurulan sofrada ise 36 aç kurt, yırtıcı, yiyici var.
Kim bu yiyiciler? ABD ve AB ülkeleri. Yani Haçlılar. Ne yiyorlar? Müslümanların mallarını, canlarını, namuslarını, kanlarını kısaca her şeylerini?
Biz kimin yanındayız?
Cevap hakkı mecburidir.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024