Nisan ve mayıs ayında fiyat artışlarının ardında talepteki canlılık vardı. Talepteki canlılık "talep enflasyonu"na yol açar. Talep enflasyonunu kontrol altına almak için faiz oranları yükseltilir. Mayıs ayında döviz fiyatları yükselmeye başladı. Döviz fiyatı yükselince mal ve hizmetlerin maliyeti artmaya başladı. Mal ve hizmetlerin maliyet artışı fiyatları artırır. Buna "maliyet enflasyonu" denir. Maliyet enflasyonu talepteki canlılığı frenler. Döviz fiyatına dayalı maliyet enflasyonunda faizleri artırmak, maliyetlere ve sonuçta fiyatlara ek yük getirir.Döviz kurunun yükselmesinin ardında, cari açı (döviz açığı) vardır. Döviz açığı uzun süredir tırmanışta. Bu açığın döviz fiyatlarında yükselmeye yol açacağı biliniyordu da, bunun ne zaman olacağı bilinmiyordu.Değişik dış ve iç gelişmelerin tetiklemesiyle döviz fiyatında düzeltme başladı. Şimdi ekonominin önündeki sorun budur.Faiz artırımı gerekli mi?Döviz fiyatındaki düzeltme tabii olarak maliyetleri ve sonuçta fiyatları artıracaktır. Şimdi alınması gereken tedbirler (1) Döviz fiyatındaki düzeltmede ölçünün kaçmaması. (Döviz fiyatlarının bir noktada istikrara kavuşması). (2) Döviz fiyatındaki artışın, maliyetlerdeki etkisinin devamlı bir maliyet enflasyonuna yol açmaması. (3) Ekonominin büyük bir durgunluk dönemine girmemesidir.Merkez Bankası'nın bugün faizi artırması gerekir mi idi?Nasrettin Hoca'nın hikâyesini anlatayım: Yangın çıkmış. Ev sahibi damda yardım bekliyor. Hoca, "Bana bir ip getirin" demiş. İpi yardım bekleyen adama atmış. "Beline bağla" diye bağırmış. Adamcağız çaresiz ipi beline bağlamış. Hoca ipi çekmiş. Küt... Adam yere düşmüş... Ölmüş... Hoca şaşırmış... "Bundan önce ben bir adamın beline ip bağlamış, ipi çekince de onu kurtarmıştım ama... Adamı kuyudan mı çekmiştim, damdan mı indirmiştim?.. Onu hatırlayamıyorum" demiş... Bilmem bu hikâye sayın okuyucularıma bir şeyler anlatabiliyor mu?Güngör Uras/ Milliyet
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.