Nükleer raporu tamam
EDAM tarafından hazırlanan nükleer geçişte Türkiye Modeli - 2 Raporu açıklandı. Rapora göre nükleer enerji, elektrik ihtiyacının giderilmesi için çözüm olabilir ancak risklerin giderilmesi gerekiyor
21.12.2012 00:00:00
RECEP
BAHAR / İSTANBUL
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar
Merkezi (EDAM) koordinasyonunda bağımsız bilim insanları Türkiye'nin önündeki
nükleer enerji seçeneğinin artı ve eksilerini değerlendirdi. EDAM Başkanı Sinan
Ülgen, Boğaziçi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, İstanbul Aydın
Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hasan Saygın, Sabancı Üniversitesi'nden Doç. Dr.
İzak Atiyas ve Deniz Sanin ile EDAM uzmanlarından Aaron Stein tarafından kaleme
alınan raporda, nükleer enerjinin ekonomik açıdan diğer enerji kaynaklarına
oranla bazı avantajlar taşıdığı belirtildi.
Enerji
güvenliğine katkı sağlar
"Nükleer Enerjiye Geçişte Türkiye
Modeli - 2" rapora göre, nükleer enerjiye geçişin Türkiye’nin enerji
güvenliğine katkı sağlayacağı ve sera gazı emisyonlarını azaltmasına yardımcı
olacağı ifade edilen raporda, buna karşılık Türkiye'nin nükleer enerjiye geçişin
risklerini azaltacak hukuki ve kurumsal altyapıyı henüz oluşturmadığına dikkat
çekildi. Türkiye’nin uranyum zenginleştirmesi veya nükleer atık konusundaki
stratejisinin belli, olmadığına dikkat çekilerek hükümetin Türkiye’nin nükleer
enerjiye geçişine dair daha bütünlüklü bir stratejiyi kamuoyu ile paylaşması
gerektiğinin altı çizildi.
Enerji
arzı yetmeyecek
Raporda Türkiye'nin 2016 yılından
itibaren enerji arzında yetersizliğe düşeceği, oysa kişi başına enerji
tüketiminde Avrupa standartlarına ulaşması için bugünküne göre 4 kat fazla
enerjiye ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Bu enerji açığının yenilenebilir enerji
kaynaklarıyla karşılanmasının mümkün olmadığına dikkat çeken rapor, 2016
sonrası hızla artacak enerji arzı açığının kapatılması için nükleer
santrallerin çözümün bir parçası olarak görülebileceğini ortaya koydu.
Riskler
ortadan kaldırılmalı
Nükleer enerjinin bu avantajlarına
rağmen emniyet ve güvenlik riskleri içeren bir teknoloji olduğuna dikkat
çekilerek, Türkiye’nin bu riskleri en aza indirecek hukuki ve kurumsal
yapılanmayı henüz oluşturamadığına dikkat çekildi. Ayrıca gelecek nesilleri de
yakından ilgilendiren nükleer enerjiye geçiş kararına temel olarak hükümetin
henüz bütünlüklü bir nükleer enerji stratejisini hazırlayıp kamuoyu ile
paylaşmadığı, bu nedenle de Türkiye’de nükleer enerjiye yönelik tartışmanın
yetersiz kaldığı saptaması yapıldı. Bu çerçevede örneğin
Türkiye’nin nükleer yakıt döngüsü yani
nükleer yakıt üretimi ve nükleer atıklara dair stratejisinin tartışılmadığına
dikkat çekildi.
Maliyet
analizi
Türkiye’nin nükleer enerjiye geçiş
sürecine dair yürütmüş olduğu bu çalışmada, nükleer enerjinin diğer enerji
kaynakları ile karşılaştırmalı olarak fırsat maliyeti analiz yapılmak suretiyle
bir ekonomik bilanço çıkarıldığını kaydeden EDAM Başkanı Sinan Ülgen raporda
ulaşılan sonuçları şöyle değerlendirdi: "Bu raporun en çok tartıştığımız
ve bize de ilginç gelen yönü birim enerji maliyetinin kaynaklara göre
karşılaştırması oldu. Bu tablolara çıplak gözle baktığınızda nükleer enerjinin
maliyet açısından aslında kömür ve gaza göre çok büyük bir avantaj ya da
dezavantaj ortaya çıkarmadığı görülüyor.
Nükleer enerjinin bir avantajı da dışa
bağımlılığın azaltılması ve ödemeler dengesi üstünde olacak. Türkiye’nin 2011 yılındaki
54 milyar dolarlık enerji ithalat faturası dış ticaret açığının yaklaşık
yarısına tekabül ediyor. Nükleer enerji sayesinde elde edilecek kapasite bu
dışa bağımlılığı azaltacak zira nükleer enerjide ithal yakıtın toplam maliyet
içindeki payı yüzde 10’un da altında. Dolayısıyla nükleer santrallerde toplam
elektrik üretimi içinde ithal yakıtın payı doğal gaz ve petrolden çok daha
düşük."
Raporda
neler araştırıldı?
EDAM raporunda öne çıkan bulgular şöyle
özetlendi:
Termik santraller ikame edilemeyecek:
Yenilenebilir enerji üretiminde fiyatların hızla düşmesini sağlayacak ve iletim
hatlarını yeterli kılacak bir teknolojik devrim olmadığı ve yatırımları
destekleyecek uluslararası fon girişi bulunmadığı sürece termik santralleri tümüyle
ikame etmeleri gerçekçi bir beklenti değildir.
Yüzde 80 ithal bağımlısıyız: Enerji
arzında yüzde 80 düzeyine ulaşmış olan ithal bağımlılığı fiyat istikrarını ve
fosil yakıt ithalatının elli milyar doları aşan faturası ödemeler dengesini
tehdit eder konumdadır. Yeni yatırımlarda doğal gaza alternatif olarak
güvenilir üretim sağlayacak ekonomik seçenekler olarak kömürle çalışan termik
santraller ve nükleer güç santralleri öne çıkmaktadır.
Nükleer mevzuat eksik: Türkiye'de
nükleer enerjiye ilişkin yasal ve düzenleyici çerçevede mevzuat ve düzenlemeler
açısından da önemli eksiklikler olduğu bilinmektedir. Nükleer atık sorunu
nükleer enerjinin geliştirilmesinde en hassas konulardan biridir. Benzer
biçimde Türkiye’de mali yükümlülükler ve sigorta konusunda da ciddi
belirsizlikler vardır
Nükleer stratejimiz yok: Türkiye’nin
henüz nükleer enerji ile ilgili bütünlüklü bir politikası oluşturulmamıştır.
BAHAR / İSTANBUL
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar
Merkezi (EDAM) koordinasyonunda bağımsız bilim insanları Türkiye'nin önündeki
nükleer enerji seçeneğinin artı ve eksilerini değerlendirdi. EDAM Başkanı Sinan
Ülgen, Boğaziçi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, İstanbul Aydın
Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hasan Saygın, Sabancı Üniversitesi'nden Doç. Dr.
İzak Atiyas ve Deniz Sanin ile EDAM uzmanlarından Aaron Stein tarafından kaleme
alınan raporda, nükleer enerjinin ekonomik açıdan diğer enerji kaynaklarına
oranla bazı avantajlar taşıdığı belirtildi.
Enerji
güvenliğine katkı sağlar
"Nükleer Enerjiye Geçişte Türkiye
Modeli - 2" rapora göre, nükleer enerjiye geçişin Türkiye’nin enerji
güvenliğine katkı sağlayacağı ve sera gazı emisyonlarını azaltmasına yardımcı
olacağı ifade edilen raporda, buna karşılık Türkiye'nin nükleer enerjiye geçişin
risklerini azaltacak hukuki ve kurumsal altyapıyı henüz oluşturmadığına dikkat
çekildi. Türkiye’nin uranyum zenginleştirmesi veya nükleer atık konusundaki
stratejisinin belli, olmadığına dikkat çekilerek hükümetin Türkiye’nin nükleer
enerjiye geçişine dair daha bütünlüklü bir stratejiyi kamuoyu ile paylaşması
gerektiğinin altı çizildi.
Enerji
arzı yetmeyecek
Raporda Türkiye'nin 2016 yılından
itibaren enerji arzında yetersizliğe düşeceği, oysa kişi başına enerji
tüketiminde Avrupa standartlarına ulaşması için bugünküne göre 4 kat fazla
enerjiye ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Bu enerji açığının yenilenebilir enerji
kaynaklarıyla karşılanmasının mümkün olmadığına dikkat çeken rapor, 2016
sonrası hızla artacak enerji arzı açığının kapatılması için nükleer
santrallerin çözümün bir parçası olarak görülebileceğini ortaya koydu.
Riskler
ortadan kaldırılmalı
Nükleer enerjinin bu avantajlarına
rağmen emniyet ve güvenlik riskleri içeren bir teknoloji olduğuna dikkat
çekilerek, Türkiye’nin bu riskleri en aza indirecek hukuki ve kurumsal
yapılanmayı henüz oluşturamadığına dikkat çekildi. Ayrıca gelecek nesilleri de
yakından ilgilendiren nükleer enerjiye geçiş kararına temel olarak hükümetin
henüz bütünlüklü bir nükleer enerji stratejisini hazırlayıp kamuoyu ile
paylaşmadığı, bu nedenle de Türkiye’de nükleer enerjiye yönelik tartışmanın
yetersiz kaldığı saptaması yapıldı. Bu çerçevede örneğin
Türkiye’nin nükleer yakıt döngüsü yani
nükleer yakıt üretimi ve nükleer atıklara dair stratejisinin tartışılmadığına
dikkat çekildi.
Maliyet
analizi
Türkiye’nin nükleer enerjiye geçiş
sürecine dair yürütmüş olduğu bu çalışmada, nükleer enerjinin diğer enerji
kaynakları ile karşılaştırmalı olarak fırsat maliyeti analiz yapılmak suretiyle
bir ekonomik bilanço çıkarıldığını kaydeden EDAM Başkanı Sinan Ülgen raporda
ulaşılan sonuçları şöyle değerlendirdi: "Bu raporun en çok tartıştığımız
ve bize de ilginç gelen yönü birim enerji maliyetinin kaynaklara göre
karşılaştırması oldu. Bu tablolara çıplak gözle baktığınızda nükleer enerjinin
maliyet açısından aslında kömür ve gaza göre çok büyük bir avantaj ya da
dezavantaj ortaya çıkarmadığı görülüyor.
Nükleer enerjinin bir avantajı da dışa
bağımlılığın azaltılması ve ödemeler dengesi üstünde olacak. Türkiye’nin 2011 yılındaki
54 milyar dolarlık enerji ithalat faturası dış ticaret açığının yaklaşık
yarısına tekabül ediyor. Nükleer enerji sayesinde elde edilecek kapasite bu
dışa bağımlılığı azaltacak zira nükleer enerjide ithal yakıtın toplam maliyet
içindeki payı yüzde 10’un da altında. Dolayısıyla nükleer santrallerde toplam
elektrik üretimi içinde ithal yakıtın payı doğal gaz ve petrolden çok daha
düşük."
Raporda
neler araştırıldı?
EDAM raporunda öne çıkan bulgular şöyle
özetlendi:
Termik santraller ikame edilemeyecek:
Yenilenebilir enerji üretiminde fiyatların hızla düşmesini sağlayacak ve iletim
hatlarını yeterli kılacak bir teknolojik devrim olmadığı ve yatırımları
destekleyecek uluslararası fon girişi bulunmadığı sürece termik santralleri tümüyle
ikame etmeleri gerçekçi bir beklenti değildir.
Yüzde 80 ithal bağımlısıyız: Enerji
arzında yüzde 80 düzeyine ulaşmış olan ithal bağımlılığı fiyat istikrarını ve
fosil yakıt ithalatının elli milyar doları aşan faturası ödemeler dengesini
tehdit eder konumdadır. Yeni yatırımlarda doğal gaza alternatif olarak
güvenilir üretim sağlayacak ekonomik seçenekler olarak kömürle çalışan termik
santraller ve nükleer güç santralleri öne çıkmaktadır.
Nükleer mevzuat eksik: Türkiye'de
nükleer enerjiye ilişkin yasal ve düzenleyici çerçevede mevzuat ve düzenlemeler
açısından da önemli eksiklikler olduğu bilinmektedir. Nükleer atık sorunu
nükleer enerjinin geliştirilmesinde en hassas konulardan biridir. Benzer
biçimde Türkiye’de mali yükümlülükler ve sigorta konusunda da ciddi
belirsizlikler vardır
Nükleer stratejimiz yok: Türkiye’nin
henüz nükleer enerji ile ilgili bütünlüklü bir politikası oluşturulmamıştır.