1945'te Birleşik Devletler,1949'da Sovyet Rusya, 1960-70 döneminde Çin Halk Cumhuriyeti, Fransa ve İngiliz Birleşik Krallığı nükleer silah donanımına sahip ülkeler olarak BM Güvenlik Konseyi'nin birim veto sistemine sahip daimi üyeleri oldular.
Güvenlik Konseyi geçici ve daimi üyelerden oluşuyor. Geçici ülkeler belli süreçte değişse de bu devletlerin üyeliği sabit.
Bu düşüncenin temelinde dünyanın o zamanki ve gelecekteki siyasal konjonktürü belirleyici oldu.
Almanya, İtalya ve Japonya gibi yayılmacı ülkeleri frenlemek için oluşturulan kurumlaşma, günümüze kadar maksimal ve marjinal kararlara imza atmış oldu.
Birleşmiş Milletler Bünyesinde bulunan Güvenlik Konseyi,aldığı kararlarda objektif olmaya çalışsa da bunu tam sağlayamadı.
Dünya barışını korumayı ilke edinen kurumda uluslararası sorunlar esastan ve usulden değerlendirilmekte.
Esasa dair karar alınması için daimi 5 üye artı 4 üye toplam 9 ülkenin onayı şart.
Aksi halde kararlar çıkmıyor.
Güney Kore'ye asker gönderilmesinde, Körfez savaşında ve son Afganistan ve Irak müdahalelerinde bu kurum büyük tartışmalara kapı araladı.
Bazı ülkeler kurumu olmazsa olmaz olarak görürken bazıları onun fonksiyonunu elinin tersi ile itti.
Kimi zaman Amerikan vetosu, kimi zaman Rus ayak diremesi örgütün işlevsiz ve spesifik fonksiyondan başka bir nitelik taşımadığı kanaatine sevketti.
Bu aralar BM Güvenlik Konseyi ile Kuzey Kore'nin arası pek iyi değil.
BM'nin etkin ülkesi Amerika, Kuzey Kore'nin nükleer silahlanmasına endişeyle bakıyor.
1968'deki Nükleer Silahların Yasaklanması anlaşmasına uymadığı için Pyongyang yönetimi tepki çekiyor.
İran ve Irak gibi ülkeleri aynı tereddütle köşeye sıkıştıran Amerika, Kuzey Kore'ye açık cephe almasına rağmen diş geçiremiyor.
Hindistan ve İsrail yanında Güney Afrika gibi ülkelerde de nükleer silah donanımları var; ama Amerika bunu görmek istemiyor.
Güney Asya'da da Hindistan ile Pakistan'ın nükkleer kapışması ortada.
Kuzey Kore de haklı olarak neden kendine yüklenildiğinin sorularına yanıt arıyor.
Nükleer donanımların askeri amaçlı değil, sivil amaçlı olduğunu anlatmakta zorlanan Kuzey Kore Lideri Kim Yong- İl, 11 Eylül saldırıları sonrası yayılmacılığı gerekçe göstererek kendilerini sağlama almak istediklerini belirtiyor.
Amerikan yayılmacılığını eleştiren İl, Komşu ülkelere de endişeyle bakıyor.
Yıllardan beri Japonya ile çatışma yaşayan Pyongyang, Sovyet Rusya ve Çin ile siyasal gelgitler yaşamakta.
Birleşmiş Milletler tarafından herhangi bir yaptırımın kabul edilemez olduğunu söyleyen Kim Yong İl, dünyanın daha karmaşık bir hal aldığını ve ulusal devletlerin kendilerini korumalarının normal olduğu tezini işliyor.
Soğuk Savaş bitmesine bitti; ama Amerika'nın tek kutuplu yürütmeye çalıştığı siyasal sistemdeki soğukluklar bitmedi.
Çok kutuplu dünyada karşınızda birkaç ülke ve bloklaşma varken; şimdi karşıda sabit bir bloklaşma olmadığı gibi dağınık ve çoklu tehditler var.
Dünyada endişeler ve çifte tutumlar sürdükçe silahlanma da kaçınılmaz olacak.
Kuzey Kore bir anlamda haklı değil mi?
Dünya eskisinden daha tehlikeli.
Güvenlik Konseyi geçici ve daimi üyelerden oluşuyor. Geçici ülkeler belli süreçte değişse de bu devletlerin üyeliği sabit.
Bu düşüncenin temelinde dünyanın o zamanki ve gelecekteki siyasal konjonktürü belirleyici oldu.
Almanya, İtalya ve Japonya gibi yayılmacı ülkeleri frenlemek için oluşturulan kurumlaşma, günümüze kadar maksimal ve marjinal kararlara imza atmış oldu.
Birleşmiş Milletler Bünyesinde bulunan Güvenlik Konseyi,aldığı kararlarda objektif olmaya çalışsa da bunu tam sağlayamadı.
Dünya barışını korumayı ilke edinen kurumda uluslararası sorunlar esastan ve usulden değerlendirilmekte.
Esasa dair karar alınması için daimi 5 üye artı 4 üye toplam 9 ülkenin onayı şart.
Aksi halde kararlar çıkmıyor.
Güney Kore'ye asker gönderilmesinde, Körfez savaşında ve son Afganistan ve Irak müdahalelerinde bu kurum büyük tartışmalara kapı araladı.
Bazı ülkeler kurumu olmazsa olmaz olarak görürken bazıları onun fonksiyonunu elinin tersi ile itti.
Kimi zaman Amerikan vetosu, kimi zaman Rus ayak diremesi örgütün işlevsiz ve spesifik fonksiyondan başka bir nitelik taşımadığı kanaatine sevketti.
Bu aralar BM Güvenlik Konseyi ile Kuzey Kore'nin arası pek iyi değil.
BM'nin etkin ülkesi Amerika, Kuzey Kore'nin nükleer silahlanmasına endişeyle bakıyor.
1968'deki Nükleer Silahların Yasaklanması anlaşmasına uymadığı için Pyongyang yönetimi tepki çekiyor.
İran ve Irak gibi ülkeleri aynı tereddütle köşeye sıkıştıran Amerika, Kuzey Kore'ye açık cephe almasına rağmen diş geçiremiyor.
Hindistan ve İsrail yanında Güney Afrika gibi ülkelerde de nükleer silah donanımları var; ama Amerika bunu görmek istemiyor.
Güney Asya'da da Hindistan ile Pakistan'ın nükkleer kapışması ortada.
Kuzey Kore de haklı olarak neden kendine yüklenildiğinin sorularına yanıt arıyor.
Nükleer donanımların askeri amaçlı değil, sivil amaçlı olduğunu anlatmakta zorlanan Kuzey Kore Lideri Kim Yong- İl, 11 Eylül saldırıları sonrası yayılmacılığı gerekçe göstererek kendilerini sağlama almak istediklerini belirtiyor.
Amerikan yayılmacılığını eleştiren İl, Komşu ülkelere de endişeyle bakıyor.
Yıllardan beri Japonya ile çatışma yaşayan Pyongyang, Sovyet Rusya ve Çin ile siyasal gelgitler yaşamakta.
Birleşmiş Milletler tarafından herhangi bir yaptırımın kabul edilemez olduğunu söyleyen Kim Yong İl, dünyanın daha karmaşık bir hal aldığını ve ulusal devletlerin kendilerini korumalarının normal olduğu tezini işliyor.
Soğuk Savaş bitmesine bitti; ama Amerika'nın tek kutuplu yürütmeye çalıştığı siyasal sistemdeki soğukluklar bitmedi.
Çok kutuplu dünyada karşınızda birkaç ülke ve bloklaşma varken; şimdi karşıda sabit bir bloklaşma olmadığı gibi dağınık ve çoklu tehditler var.
Dünyada endişeler ve çifte tutumlar sürdükçe silahlanma da kaçınılmaz olacak.
Kuzey Kore bir anlamda haklı değil mi?
Dünya eskisinden daha tehlikeli.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005