Obama'nın sözcüleri

Cumhurbaşkanı'ndan, Başbakan'a Suriye'ye yönelik gelişen süreci ve yapılan söylemleri biliyorsunuz. Özetle; "Sen demokrasiye gelmesen, demokrasi sana gelecek" denilmek isteniyordu. Aynen Irak'ta, Libya'da, Afganistan'da vs. olduğu gibi. Tabi bu süreçte öne çıkan isimlerden biri de Dışişleri Bakanı'ydı. Ahmet Davutoğlu: "Eğer operasyonlar durmazsa, bundan sonra bu süreç üzerinde atılacak adımlar konusunda konuşulacak bir şey de kalmaz" diyordu bu olaylar başladığında. (İlginçtir ABD'nin gazetesi New York Post "Obama'nın yapması gereken açıklamayı Davutoğlu yaptı" yorumunu yapmıştı bu açıklamaya.) Daha sonra Davutoğlu Suriye'ye gitti, geldi. Yandaş medya bin bir haber yaptı. Zamanı ve mekânı farklı olan savaş, vahşet fotoğraflarını Esad'a mal etti. Tabi sadece medya değil cübbeliler de kısa devre yaptı, fetvalar verdi (!) En son Davutoğlu bir canlı yayına katıldı. Kendisine sorulan "Biz Suriye'yle savaşa gider miyiz, gitmez miyiz?" sorusuna verdiği muallak cevap, o günlere denk gelen Suriye sınırındaki askeri tatbikat ve daha önce devletin üst kademelerinden yapılan tehditkâr açıklamalar; Türkiye, Suriye ile savaşacak mı? Tartışmalarını başlattı. (Daha sonra diplomatik kaynaklar; "Sayın Bakan'ın ne anılan programda ne de başka bir vesile ile Suriye ile savaşa gireceğimize ilişkin bir ifadesi olmuştur; sadece Türkiye'nin güvenliği için gerekli her türlü tedbirin alınacağı ifade edilmiştir" açıklamasında bulundu.)"Kardeşlikten" bir anda "zalimliğe" duçar olan Esad'ın açıklamaları hem iktidar ile muhalefetin polemiğine son verdi, hem de yandaş medya, yazar, çizer takımının sakladığı, gündem edemediği görüşleri, ihtimalleri ortaya koydu.     Satır başları ile Esad'ın açıklamaları; * " Türkiye'den gelenler Obama'nın sözcüsü gibi davranıyor. 'Obama şöyle istiyor, böyle istiyor' diye geliyorlar bana. Oysaki ABD'nin Şam'da büyükelçisi var, gelip söylüyor zaten bize. Türk kardeşlerimizin aynı sözleri tekrarlaması bizi üzüyor."* "Bana baskı yapanlar, aynaya bakıp kendi laikliğini sorgulasın. Olayların ardında farklı gruplar var. PKK Türkiye için neyse, Müslüman Kardeşler de bizim için odur. Türkiye'nin hami gibi davranması bizi üzüyor."* "Ben değişmedim, Başbakanınız değişti. Türkiye-Suriye dostluğunu ABD istemedi? Dikkat çekici bir unsur var. Daha mülteci gelmeden Türkiye, Hatay'da çadır kent kurdu. Merak ediyorum, nasıl oldu da bildiler?"Şahsen Esad'ın ne rejimini ve nede uygulamalarını savunuyor değilim. Kendi açıklamalarında ve ülke yönetiminde birçok tutarsızlıkların olduğu da bir gerçek. Benim kabullenemediğim, halkları aynı dine mensup iki ülkenin, birilerinin istek ve planları doğrultusunda karşı karşıya getirilmesidir. Eğer iktidar, bölgenin süper gücü olduğunu iddia ediyorsa ve Suriye yönetiminde zafiyetler görüyorsa, bunu bir abi, kardeş ilişkisi içinde, iki ülke ilişkilerini daha da güçlendirerek, halkların kaynaşmasını sağlayarak, gerekli reformların hayata geçirilmesine yardımcı olarak hem Suriye yönetimine, hem de kardeş Suriye halkına ağabeylik, komşuluk hizmeti sunmalıydı. Yoksa Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanı sıfatıyla, bu ülkeye karşı duruş gösterirsen yarın bunun hesabını veremezsin?