Yaşadığımız çağ bir "öfke çağı."
Sosyal medyada, trafikte, evde ya da iş yerinde…
İnsanlar birbirine karşı giderek daha sabırsız, daha tahammülsüz ve daha tepkisel hale geliyor.
Oysa bu öfke, yalnızca bireysel bir duygu patlaması değil; toplumsal bir ruh hali.
Son yıllarda yapılan birçok çalışma, özellikle genç nüfusta öfke kontrolü zayıfladıkça şiddet eğiliminin arttığını, iletişimin yerini tepkinin aldığını ortaya koyuyor.
Trafikte camdan taşan bir söz, evde bir tartışmanın şiddete dönüşmesi, sosyal medyada bir cümleyle başlayan linç kampanyaları…
Hepsi aynı duygunun farklı sahneleri: kontrolsüz öfke.
ÖFKENİN GÖRÜNMEYEN BESİNİ: ALKOL VE MADDE KULLANIMI
Bu tabloyu yalnızca psikolojiyle açıklamak eksik olur.
Çünkü öfkenin kimyası kadar, kimyasalların da öfkeye etkisi var.
Alkol ve bazı maddeler, beyinde dengeyi sağlayan sinir sistemini baskılıyor; kişi daha cesur, daha dürtüsel, ama aynı zamanda daha saldırgan hale geliyor.
Yakın zamanda yapılan bir araştırmada, 270 sürücü (170 erkek, 100 kadın) üzerinde "sürüş öfkesi" ve "alkol kullanımı" arasındaki ilişki incelendi.
Sonuçlara göre, sürücülerin %15,9'u alkol problemi seviyesindeydi ve alkol kullanan kişiler trafikte daha agresif davranışlar sergiliyordu.
Yani öfke, alkolle birleştiğinde yalnızca sözlü şiddet değil, ölümcül kazalara da dönüşebiliyor.
Bu çalışma, "Driving Anger Scale (DAS)" ve "Alcohol Use Disorders Identification Test (AUDIT)" gibi ölçeklerle ölçüldü; analizler öfkenin, alkolle agresyon arasındaki ilişkide aracı değişken olduğunu ortaya koydu.
Kısacası, alkol yalnızca refleksleri değil, vicdanı da yavaşlatıyor.
TOPLUMSAL DÜZEYDE KAYBEDİLEN KONTROL
Bugün sadece trafikte değil, evde de benzer bir tablo var.
RTI International'ın 20 ülkeyi kapsayan çalışmasına göre, erkeklerin alkol kullanımı kadınların 3 katı ve bu durum yalnızca bir "alışkanlık" değil, bir şiddet döngüsünün başlangıcı.
Kadınların %60'ı, "Eşim içkiliyken farklı biri oluyor" derken; çocuklar bu sessiz travmanın tanığı oluyor.
Her beş çocuktan biri, aşırı alkol kullanan bir ebeveynle aynı evde büyüyor.
Trafikte yaşanan öfke, evde şiddete; evdeki gerilim, toplumsal bir huzursuzluğa dönüşüyor.
Bu zincirin halkalarını ayrı düşünmek mümkün değil.
Hepsi, insanın kendini yönetme yeteneğini kaybetmesinden kaynaklanıyor.
ERKEN YAŞTA BAŞLAYAN TEHLİKE
Bu gidişatın kökleri çok daha erken atılıyor.
Addiction (2025) dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, 15 yaşından önce alkolle tanışan gençlerde ileriki yaşlarda alkol kullanım bozukluğu riski %34 daha yüksek.
Erken yaşta başlayan alışkanlık, beyin gelişimini ve dürtü kontrolünü zayıflatıyor.
Bugünün öfkeli sürücüsü, aslında dünün "bir yudum denemiş" gencidir.
SORUN DAVRANIŞTA DEĞİL, DÜZENEKTE
Öfke, sadece bireyin sorunu değil, sistemin ürünü.
Ekonomik baskı, adaletsizlik, umutsuzluk ve kültürel çözülme birleştiğinde, öfke toplumsal bir refleks haline geliyor.
Bir toplumun insanı, adalete değil öfkeye güvenmeye başladığında; sorun artık psikolojiyle değil, medeniyetle ilgilidir.
Bugün yapılması gereken, suçu sadece bireye yüklemek değil; öfkenin ürediği zemini onarmaktır.
Eğitim, medya ve sosyal politikalar, bireyin duygusal dayanıklılığını güçlendirmedikçe, her yeni nesil aynı kısır döngüye sürüklenecektir.
AHKÂM-I HATİME
Öfke bir virüs gibidir; bulaşır, büyür, sonunda toplumun tamamını sarar.
Alkol ve madde bu virüsü hızla çoğaltır.
Ama unutmayalım:
Ne toplum öfkeyle düzelir, ne insan alkole sığınarak güçlü olur.
Gerçek güç, kendini yönetebilmekte gizlidir.
Sosyal medyada, trafikte, evde ya da iş yerinde…
İnsanlar birbirine karşı giderek daha sabırsız, daha tahammülsüz ve daha tepkisel hale geliyor.
Oysa bu öfke, yalnızca bireysel bir duygu patlaması değil; toplumsal bir ruh hali.
Son yıllarda yapılan birçok çalışma, özellikle genç nüfusta öfke kontrolü zayıfladıkça şiddet eğiliminin arttığını, iletişimin yerini tepkinin aldığını ortaya koyuyor.
Trafikte camdan taşan bir söz, evde bir tartışmanın şiddete dönüşmesi, sosyal medyada bir cümleyle başlayan linç kampanyaları…
Hepsi aynı duygunun farklı sahneleri: kontrolsüz öfke.
ÖFKENİN GÖRÜNMEYEN BESİNİ: ALKOL VE MADDE KULLANIMI
Bu tabloyu yalnızca psikolojiyle açıklamak eksik olur.
Çünkü öfkenin kimyası kadar, kimyasalların da öfkeye etkisi var.
Alkol ve bazı maddeler, beyinde dengeyi sağlayan sinir sistemini baskılıyor; kişi daha cesur, daha dürtüsel, ama aynı zamanda daha saldırgan hale geliyor.
Yakın zamanda yapılan bir araştırmada, 270 sürücü (170 erkek, 100 kadın) üzerinde "sürüş öfkesi" ve "alkol kullanımı" arasındaki ilişki incelendi.
Sonuçlara göre, sürücülerin %15,9'u alkol problemi seviyesindeydi ve alkol kullanan kişiler trafikte daha agresif davranışlar sergiliyordu.
Yani öfke, alkolle birleştiğinde yalnızca sözlü şiddet değil, ölümcül kazalara da dönüşebiliyor.
Bu çalışma, "Driving Anger Scale (DAS)" ve "Alcohol Use Disorders Identification Test (AUDIT)" gibi ölçeklerle ölçüldü; analizler öfkenin, alkolle agresyon arasındaki ilişkide aracı değişken olduğunu ortaya koydu.
Kısacası, alkol yalnızca refleksleri değil, vicdanı da yavaşlatıyor.
TOPLUMSAL DÜZEYDE KAYBEDİLEN KONTROL
Bugün sadece trafikte değil, evde de benzer bir tablo var.
RTI International'ın 20 ülkeyi kapsayan çalışmasına göre, erkeklerin alkol kullanımı kadınların 3 katı ve bu durum yalnızca bir "alışkanlık" değil, bir şiddet döngüsünün başlangıcı.
Kadınların %60'ı, "Eşim içkiliyken farklı biri oluyor" derken; çocuklar bu sessiz travmanın tanığı oluyor.
Her beş çocuktan biri, aşırı alkol kullanan bir ebeveynle aynı evde büyüyor.
Trafikte yaşanan öfke, evde şiddete; evdeki gerilim, toplumsal bir huzursuzluğa dönüşüyor.
Bu zincirin halkalarını ayrı düşünmek mümkün değil.
Hepsi, insanın kendini yönetme yeteneğini kaybetmesinden kaynaklanıyor.
ERKEN YAŞTA BAŞLAYAN TEHLİKE
Bu gidişatın kökleri çok daha erken atılıyor.
Addiction (2025) dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, 15 yaşından önce alkolle tanışan gençlerde ileriki yaşlarda alkol kullanım bozukluğu riski %34 daha yüksek.
Erken yaşta başlayan alışkanlık, beyin gelişimini ve dürtü kontrolünü zayıflatıyor.
Bugünün öfkeli sürücüsü, aslında dünün "bir yudum denemiş" gencidir.
SORUN DAVRANIŞTA DEĞİL, DÜZENEKTE
Öfke, sadece bireyin sorunu değil, sistemin ürünü.
Ekonomik baskı, adaletsizlik, umutsuzluk ve kültürel çözülme birleştiğinde, öfke toplumsal bir refleks haline geliyor.
Bir toplumun insanı, adalete değil öfkeye güvenmeye başladığında; sorun artık psikolojiyle değil, medeniyetle ilgilidir.
Bugün yapılması gereken, suçu sadece bireye yüklemek değil; öfkenin ürediği zemini onarmaktır.
Eğitim, medya ve sosyal politikalar, bireyin duygusal dayanıklılığını güçlendirmedikçe, her yeni nesil aynı kısır döngüye sürüklenecektir.
AHKÂM-I HATİME
Öfke bir virüs gibidir; bulaşır, büyür, sonunda toplumun tamamını sarar.
Alkol ve madde bu virüsü hızla çoğaltır.
Ama unutmayalım:
Ne toplum öfkeyle düzelir, ne insan alkole sığınarak güçlü olur.
Gerçek güç, kendini yönetebilmekte gizlidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi / diğer yazıları
- Öfke çağı: Direksiyonda, evde, sokakta aynı sorun / 17.10.2025
- Uyuşturucuda aile ve ekonomi etkisi / 14.10.2025
- Çeteleşme: Yönsüz ve gayesiz bırakılan gençlik / 13.10.2025
- Çeteler: Gençliğin suçla değil, umutsuzlukla kurduğu ittifak / 12.10.2025
- Uyuşturucu ve alkolün görünmeyen dinamiği / 07.10.2025
- Fakirlik ölüm getiriyor: Uyuşturucunun sessiz ekonomisi / 05.10.2025
- Sessiz çığlık: Uyuşturucu ve kumar raporlarının anlattığı gerçek / 04.10.2025
- Ev genci gerçeği ve sessiz tehlike / 28.09.2025
- Çıraklıktan açık liseye: Nerede yanlış yaptık? / 27.09.2025
- Türkiye’de spor bahisleri: Ekonomik dev sektör mü, toplumsal tuzak mı? / 26.09.2025
- Uyuşturucuda aile ve ekonomi etkisi / 14.10.2025
- Çeteleşme: Yönsüz ve gayesiz bırakılan gençlik / 13.10.2025
- Çeteler: Gençliğin suçla değil, umutsuzlukla kurduğu ittifak / 12.10.2025
- Uyuşturucu ve alkolün görünmeyen dinamiği / 07.10.2025
- Fakirlik ölüm getiriyor: Uyuşturucunun sessiz ekonomisi / 05.10.2025
- Sessiz çığlık: Uyuşturucu ve kumar raporlarının anlattığı gerçek / 04.10.2025
- Ev genci gerçeği ve sessiz tehlike / 28.09.2025
- Çıraklıktan açık liseye: Nerede yanlış yaptık? / 27.09.2025
- Türkiye’de spor bahisleri: Ekonomik dev sektör mü, toplumsal tuzak mı? / 26.09.2025