Her yıl 24 Kasım'da "Öğretmenler Günü" kutlanır. Eğitimin ve öğretmenlerin vaziyeti coğrafyası ortada iken neyini kutlayacağız bunun, diyebilirsiniz. Kutlama amacıyla değil de, eğitim sorununun altını çizmek için bu satırları paylaşmak istiyoruz sizlerle.Öğretmenlerimizin atanamayanları pişman, atananları da bin pişman. Eğitim çocuğun hakkı ise yükümlülük devletindir. Devletin ödevi, en başta, hizmetin görülmesi için gereken insan unsurunu hazırlamaktır. O insan öğretmendir, daha da önemlisi eğiticidir. Hizmetin diğer tarafında öğrenici çocuklar bulunmaktadır. Çocuğun anlayışının barış, hoşgörü, eşitlik ve ister etnik, ister mezhep yönünden farklı gruplardan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, sorumlulukla yaşamayı üstlenecek şekilde hazırlanması, eğitim politikasının amacı olmalıdır. Öğretmenler bu amacın gerçekleşmesi için emek harcayan hizmet erbabıdır, irfan ordusunun fedakâr mensuplarıdır. Bir ülkede toplumsal bir sorun olmasın ki, eğitimle ilgisi bulunmasın. Daha dün Yunanistan'la yaptığımız milli maçta, Paris katliamında ölenler için bulunulan saygı duruşunda yuh çekenler, eğitim ve ahlak özürlüdür. Ankara katliamı için de aynı densizlikle karşılaştık. Bir bakan, kan gölünün kıyısında açıklama yaparken sırıtabiliyorsa, saygı duruşunda yuh çekenler bunun yanında evliya kalır.Böyle başa böyle tıraş? 1 Kasım seçimleri sonrasında sandıktan çıkan manzara neyle açıklanabilir!..Halkla konuşanlarda, kamuoyuna açıklamada bulunanlarda ciddiyet arıyoruz. Toplum ciddi bir kriz içinde olduğunu anlamak zorunda. Enerji sıkıntısı, ekonomik bunalım, ülkenin bölünme tehlikesi, güvenlikçi ve baskıcı politika, bundan yararlananların at koşturduğu ve insanların öldüğü bir ülke mi isteniyor?.. Irak, Suriye, Mısır, Libya dersleri yeterli olmadı mı? Yoksa toplumsal bir şizofreni olayı mı var?Diğer taraftan cebine birkaç kuruş konup miting alanlarına giden halk, konuşulanlardan bir şey beklemiyor. Çünkü geleceğin karşısına çıkaracağı gerçek gelişmelerden haberi yok. Küçük bir bahşiş yetiyor kendisine, mutlu olabiliyor.Bir toplum, dünya sıralamalarında hep gerilerde kalıyor ama bundan hiç rahatsız olmuyorsa vay haline. Halen övünecek bir şeyler bulabiliyorsa, halen sorunlarını ve çözüm yollarını sorgulamıyorsa durum daha da vahim demektir.Dönelim eğitim politikasına;Devlet, ben çocukların felsefe veya sanat ya da herhangi bir başka konuyu öğrenmelerini gerekli görmüyorum, sorgulayıcı değil itaat ettirici yaklaşımla eğitimi uygun görüyorum diyemez.Bireyin psikolojik ve sosyal kazanımları büyük ölçüde verilecek eğitimin içeriğine bağlıdır.Ülkenin durumuna baktığımızda yanlış giden bir şeyler var?!Dizide ölen kahramana cenaze namazı kıldık mı? Deprem fay hattını Meclis kararıyla yüz metre ileriye aldık mı? Bir gökdeleni, taşınır mal gibi bulunduğu ilçeden alıp başka ilçeye taşıdık mı?Değerli öğretmenlerimiz!Bilin ki, öğretme görevinizin önünde giden asıl işleviniz eğiticiliktir.