Tüm okurlarımıza bir ömür sıhhat ve afiyet temenni ediyoruz.Geride bıraktığımız hafta sonunu çok ağır seyreden nezle-grip vaziyetinde geçirdiğim için, bir nefes sıhhatin bir devletle eşdeğer olduğu hakikatini bir kez daha tecrübe etmiş oldum.Hastalığı kendi seyrine bırakarak, okumak için fırsat kolladığım bir kitabı, değerli kardeşim, ilkokul arkadaşım, Prof. Dr. Nadim Macit'in "Küresel Güç Politikaları Türkiye ve İslam" adlı dev eserini elime aldım. Büyük boy ve 650 sayfa olması hasebiyle dev eser ama daha çok muhtevası itibariyle bu ifadeyi birkaç defa hak eden çok kıymetli bir başucu kitabı. Sayfaları çevirdikçe sevgili Nadim Macit için; "sana Karadağ'ın suyu helal olsun, sana Sivrideresi'nin bütün nimetleri helal olsun" dedim sürekli. Kiralık kalemlerin her tarafta cirit attığı, üç paralık dünya menfaati uğruna çoğu ilahiyatçıların yamulduğu bir ortamda böyle dimdik, böyle delikanlı kalemlere rastlayınca geleceğimiz adına umutlarımız kat kat artıyor. Nadim Macit'lerin sayılarının artması ve özellikle bu kitabın her eve girmesi temennisi ile, kitap hakkında fikir sahibi olmanız için altını çizdiğim bazı paragrafları sizlerle paylaşmak istiyorum:"Eğer bir tanım yapmak gerekirse diyebiliriz ki; Ilımlı İslam, küresel gücün Türkiye üzerinden İslam coğrafyasında gerçekleştirmek istediği hedeflerin politik adıdır. Küresel stratejinin çekici yüzüdür. Dünya sistemine geçiş tek bir kültürel yörüngede tek dönüştürüşü unsurda mümkün değildir. Mümkün olmadığına göre öncelikle üç ilahi geleneğin buluşması, yani diyalogun gerçekleşmesi gerekir. Son NATO zirvesinde dinlerin temsilcileriyle yapılan toplantı hem bu açıdan hem de toplantının yapıldığı mekan açısından okunduğu zaman anlam kazanır. Bu gösteriyor ki Ilımlı İslam, misyonerlik veya dinler arası diyalog küresel stratejinin kutsal şemsiyesidir."(s:497)"? Son zamanlarda, ülkemizde bu proje ne yazık ki mükemmel iş birlikçiler eliyle, yani; politik alanı belirleyen güçler, post-modern etnik ve dini kabileler ve çok uluslu şirketler tarafından yürütülmektedir. Diğer bir deyişle politik misyonerliğin mükemmel iş birlikçileri: Ilımlı İslam etiketi altında yeni dönemin müjdesini veren Mesihçi kutsiler, etnik ayrımcığı politikasının temeli yapan kabileci ve ırkçı hareketler değerleri adına bütün dünyaya yayılmayı üçüncü bin yılın misyonu olarak gören küresel şirketlerdir. Kısaca post-modern emperyalizmin araçları: Özgürlüğünden koparılmış din, tarihin ve kültürün ürettiği ortak değerlerden koparılmış ırk, kendisini Mesih'in krallığına adamış sermayedir. Sıfatı ne olursa olsun gönüllü olarak bunların herhangi birinin içinde yer alan kişi ülkesinin adına söz söyleme gücünü ve onurunu kaybeder. Kilisenin ürettiği strateji açısından meseleye bakılırsa hem dinler arası diyalog hem de Ilımlı İslam projelerinin iyi planlanmış ve sonuç getirici olduklarını söylememiz gerekir. Meseleye tarihi tecrübe açısından bakılırsa iki yönlü ve kutsal nitelikli projelerin başarılı oldukları görülür. Bunun en somut misali Napolyon ile Mısır uleması arasında sahnelenen politik oyundur. Şöyle ki Napolyon, ordusunu Mısır halkını ezecek güçte olmadığını anladığı zaman bütün imamların, kadı, müftü ve ulemanın Kur'an'ı imparatorluk lehine yorumlamalarını sağlamaya çalıştı. Onu temin için Ezher'de hocalık yapan altmış hocayı ordugaha çağırdı. Bunlara bütün askeri payeler verildi, arkasındanda Napolyon onlara İslam'a, Hz. Muhammed'e ve Kur'an'a duyduğu saygıyı anlattı. Kur'an'ı iyi bildiği belli oluyordu. Bu oyun semeresini verdi, bir müddet sonra Kahire halkının işgalcilere duyduğu güvensizlikten esin kalmadı. Bu olaydan sonra Napolyon şöyle dedi: Bu topraklarda yeterli gücüm yok fakat mükemmel iş birlikçilerim var.Bu gün gerçek İslam'ın ABD'de yaşandığını veya ABD öyle güçtür ki onun izni olmadan hiçbir şey yapamayız, onunla birlikte olmalıyız diyen zevatın Ezher ulemasından hiçbir farkı yoktur. Farkı yoktur, fakat bu kişiler siyaset, bürokrat ve medya üçgeninde hoşgörünün temsilcileri sayılmaktadır. Çelişkilerin biçimsizleştirdiği evrende seyyah yaşamanın post-modern formu bu olmalıdır herhalde." (s:527-528)
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Gazzeli çocukların çığlıkları çarpmış olabilir mi? / 04.04.2024