Gazetemizin dünkü manşeti, özelleştirme sevdalılarına tokat gibi bir cevabı içeriyordu.Verilen haber, kamu kurumlarımızı özelleştirmemiz konusunda bize IMF üzerinden her türlü baskıyı yapan ABD'nin özelleştirmeden ne anladığını gözler önüne seriyordu.Haberi biraz değerlendirelim.Satılan şirket, ABD'de özel sektör kurumlarından Unocol. Özellikle vurgulayalım ki konu daha iyi anlaşılsın, Unocol bir kamu şirketi değil.Chevron adlı bir şirket Unocol'u tam 16,6 milyar dolara satın almaya kararlaştırırken, bir Çin firması olan CNOOC son anda atağa kalkıyor ve 18,8 milyar dolar fiyat veriyor.İşte tam bu noktada ortalık karışıyor.Bizlere özelleştirmenin korkulacak bir şey olmadığını her fırsatta telkin eden ABD'liler, bu Çin firmasının teklifi karşısında abandone oluyorlar ve "Ulusal güvenlik" tartışması başlatıyorlar.Tartışmayı gündeme taşıyan ABD'li senatörlerin en çok üzerinde durduğu konu ise Çin firmasının satın almada kamu kaynaklarını kullanacak olması.Esasen Sayın Başbakan Erdoğan'ın, Maliye Bakanı Unakıtan'ın ve Ekonomiden sorumlu devlet bakanımız sayın Babacan'ın ABD'ye bir ikna ziyareti yapması gerekiyor. Ne de olsa Türkiye'de oldukça tecrübeliler.Sayın Erdoğan'ın satış konusunda tereddüdü olan ABD'li senatörlere şöyle seslenmesi gerekiyor, "Ey senatörler bu endişeniz nedendir? Allah aşkına Çinlilerin bu şirketi ve mal varlıklarını ABD'den alıp gitmesi mümkün mü? Unicol'u parayı bastıran alsın". Hatırlatmakta fayda var, Sayın Erdoğan bu sözleri Erdemir için söylemişti.Unakıtan'ın da, "Ey senatörler, bakın biz değil özel şirketlerimizi, kamu şirketlerimizi bile babalar gibi satıyoruz, siz de babalar gibi satın" demesi gerekiyor.Sayın Başbakan ve Maliye Bakanının bu tavsiyelerini Türkiye'de kale alanlar var ama, ABD'de pek bir şey ifade etmeyeceği kesin. Çünkü ABD için ulusal güvenlik her şeyden önemli.Sen Erdemir, Tüpraş, Petkim, Telekom, Seydişehir, Ziraat Bankası gibi ekonomimizin bel kemiği olan kamu şirketlerimizi haraç mezat 2-3 yıllık karlarına babalar gibi satarsın ama, adamlar bir özel şirketin satışın da bile ulusal güvenliğimiz elden gidiyor diye ayağa kalkarlar.Sizce bu yaşananlardan ders alabiliyor muyuz? Yoksa devekuşu gibi başımızı kuma gömdük de kendimizi güvende mi hissediyoruz?ABD, bırakın kendi sınırları içinde olan tehditleri, binlerce kilometre uzakta kendisini tehdit etme ihtimali olan oluşumları bile engellemek için askeri müdahaleler yaparken, dünyanın bütün kaynaklarını elde etmeyi, demokratik hakkı olarak görürken, ülkemizi idare edenler elbette ki bu yaşananlardan ders çıkarmalıdır. ABD'li senatörler şunu iyi biliyor, ulusal güvenliğin olmadığı yerde, bağımsızlık olmaz, kendileri adına barış ve huzur olmaz.Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözünü çok iyi anlamalıyız.Burada Atamızın kastettiği, "Bütün kaynaklarını peşkeş çek, yabancılar istediği gibi ülkende cirit atsın, kırmızı çizgilerini pembeleştir" değildir.Atamızın ifade etmek istediği gerçek şudur: "Ülke içinde birlik ve beraberliğini temin et, tek bilek, tek yürek ol, ekonomik, siyasi, kültürel, bütün sahalarda egemenliğini muhafaza et, askerini güçlü kıl, vatandaşının huzurunu temin et. Böylece güçlü ol ki dünyada da barış ve huzur olsun."Yani barış ve huzur istiyorsan güçlü olmak ve kendi ayakların üzerinde durmak zorundasın. Burada kendi ayaklarımız üzerinde durmaktan bahsederken, Sayın Başbakanımızın bahsettiği duruştan bahsetmiyorum, çünkü 2,5 yıldır uygulanan politikalardan görüldüğü kadarıyla o, ayaklarımızın üzerinde AB, ABD ve IMF yükünün olduğu bir amuda kalkıştan bahsediyor. O da bir dik duruş ama pek sıhhatli olduğu söylenemez.ABD'li senatörler, kendi ülkeleri adına haklı olarak bu özelleştirmeye karşı çıkıyorlar. Onların bir avantajı daha var, onlara özelleştirme tavsiyeleri yapan ve bunun faydalarını anlatan, şu krediyi serbest bırakırız ama şunu satın, bunu yapın diyen IMF yönlendiricileri yok. Esasen IMF'nin, Türkiye'ye bu tavsiyeleri yapması için onlar yönlendiriyor. Böylece bizi safsatalarla oyalarken, onlar kendi doğrularını uyguluyor.Yani iğneyi de bize batırıyorlar, çuvaldızı da. Canı yanan hep biz oluyoruz. Onlar ise sefasını sürüyor.Ayık olmalıyız, oyuna gelmemeliyiz.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bu yerel seçimlerde değişime kapı açılacak! / 30.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 29.03.2024
- “Oyları böleceğiz, vatanı böldürmeyeceğiz” / 27.03.2024
- Seçimde tiyatrolara aldanmayın! / 26.03.2024
- Oylar bölünmezse hizmet gelmez! / 23.03.2024
- Oyları bölün ki, demokrasi açığa çıksın! / 22.03.2024
- 52’ye 48 düzeni Türkiye’ye zarar veriyor / 20.03.2024
- Churchill: Sadece Mustafa Kemal’i hesaba katmamışız / 19.03.2024
- Kriter ekonomiyse iktidarın şansı yok! / 16.03.2024
- Gazze’de soykırım ve bağımsızlığın önemi / 15.03.2024