Ecevit'in yatağa düşmesini fırsat bilen Kemal Derviş'in masaya sürdüğü seçim kartı herkesi şaşırttı.
İktidar ortakları tartışmaya mümkün olduğunca taraf olmamaya çalışarak seçim ejderhasını uyandırmamaya çalışıyorlar.
Meclis içi muhalefet ise iktidarın millet nezdindeki bitmişliğine güvenerek hazırlıksız, donanımsız bir an evvel seçim trenine atlayarak karambolden çıkma hesabı yapıyor.
Çünkü her geçen gün, onların da aleyhine işliyor. Medyanın masabaşı anketleri ile şişirilen yeni yetme muhalefet partisi AKP'sinden kartel medyasının nihayet göz kırpması ile müşerref olan DYP'sine kadar sanal rüzgarda şişirilen muhalefet de her geçen gün pul pul dökülüyor.
Meclis içi muhalefet partilerinin iktidarın başarısızlıklarını istismar etme dışında bir ideali, hedefi, heyecanı, vizyonu, projesi, çözümleri yok. Bir farkı da yok.
İktidar 'ABD' diyor, onlar "biz ABD ile ittifakta daha samimiyiz" diyor. İktidar, "AB üyeliği için acele edelim" diyor. Muhalefet "Geç bile kaldınız" diyor.
İktidar "IMF ne derse o" diyor, muhalefet de, "biz olsaydık IMF'den daha iyi borç alırdık" diyor.
Hasılı bir seçim olsa, meydan DYP, AKP, Saadet ve DTP'ye kalsa yine ABD, yine AB yine IMF kazanacak.
Türkiye'nin kuşatılmışlığı devam edecek, ekonomik çöküntü devam edecek, siyasi, sosyal ve kültürel çürüme katlanılmaz boyutlara varacaktır.
Onun için ekonominin çökmesi pahasına IMF, Derviş'in "seçim restine" sessiz kalarak arka çıkıyor. Mevcut meclis kompozisyonu ile gidilecek bir seçimde Ali gidecek Veli gelecek ama IMF külahı başta kalacak.
MHP'li Bakan Toskay, "Seçimin ekonomiye nasıl bir etki edeceğini IMF'ye soracağız" diye söylenirken, IMF Türkiye Masası Şefi Kahkonen stratejilerini açıkladı bile; "Seçim olumsuz etkilemez" diyor, çünkü döviz dalgalandıkça, Merkez Bankası elini sıkı tuttukça, bankacılık sektörü güçlendikçe "problem yok" diyor.
İşte IMF'nin üçlü kıskacı bu. Hortumun yerli ucu bankalar güçlü olacak, dalgalı kur sayesinde hortumun diğer ucu Avrupa'da ABD'de olacak. Merkez Bankası kelepçelenerek reel sektöre kaynak aktarmayacak.
Tabi IMF yetkilileri sırça köşklerinde Türkiye'de içten içe yaşanan kaynamayı, uyanışı görmüyorlar. Sağolsun millete karşı gözleri bağlanmış medya da Anadolu'da şahlanan bağımsızlık ruhunu aksettirmediğinden IMF nereden bilsin.
İşte IMF'nin hesaba katmadığı bu uyanış, tüm seçim planlarını alt-üst edecek. Toplum 1919'da olduğu gibi bir büyük silkinişle yeniden "Bağımsız Türkiye" diyecek bu seçimde.
İşte çözüm o gün başlayacak.
İktidar ortakları tartışmaya mümkün olduğunca taraf olmamaya çalışarak seçim ejderhasını uyandırmamaya çalışıyorlar.
Meclis içi muhalefet ise iktidarın millet nezdindeki bitmişliğine güvenerek hazırlıksız, donanımsız bir an evvel seçim trenine atlayarak karambolden çıkma hesabı yapıyor.
Çünkü her geçen gün, onların da aleyhine işliyor. Medyanın masabaşı anketleri ile şişirilen yeni yetme muhalefet partisi AKP'sinden kartel medyasının nihayet göz kırpması ile müşerref olan DYP'sine kadar sanal rüzgarda şişirilen muhalefet de her geçen gün pul pul dökülüyor.
Meclis içi muhalefet partilerinin iktidarın başarısızlıklarını istismar etme dışında bir ideali, hedefi, heyecanı, vizyonu, projesi, çözümleri yok. Bir farkı da yok.
İktidar 'ABD' diyor, onlar "biz ABD ile ittifakta daha samimiyiz" diyor. İktidar, "AB üyeliği için acele edelim" diyor. Muhalefet "Geç bile kaldınız" diyor.
İktidar "IMF ne derse o" diyor, muhalefet de, "biz olsaydık IMF'den daha iyi borç alırdık" diyor.
Hasılı bir seçim olsa, meydan DYP, AKP, Saadet ve DTP'ye kalsa yine ABD, yine AB yine IMF kazanacak.
Türkiye'nin kuşatılmışlığı devam edecek, ekonomik çöküntü devam edecek, siyasi, sosyal ve kültürel çürüme katlanılmaz boyutlara varacaktır.
Onun için ekonominin çökmesi pahasına IMF, Derviş'in "seçim restine" sessiz kalarak arka çıkıyor. Mevcut meclis kompozisyonu ile gidilecek bir seçimde Ali gidecek Veli gelecek ama IMF külahı başta kalacak.
MHP'li Bakan Toskay, "Seçimin ekonomiye nasıl bir etki edeceğini IMF'ye soracağız" diye söylenirken, IMF Türkiye Masası Şefi Kahkonen stratejilerini açıkladı bile; "Seçim olumsuz etkilemez" diyor, çünkü döviz dalgalandıkça, Merkez Bankası elini sıkı tuttukça, bankacılık sektörü güçlendikçe "problem yok" diyor.
İşte IMF'nin üçlü kıskacı bu. Hortumun yerli ucu bankalar güçlü olacak, dalgalı kur sayesinde hortumun diğer ucu Avrupa'da ABD'de olacak. Merkez Bankası kelepçelenerek reel sektöre kaynak aktarmayacak.
Tabi IMF yetkilileri sırça köşklerinde Türkiye'de içten içe yaşanan kaynamayı, uyanışı görmüyorlar. Sağolsun millete karşı gözleri bağlanmış medya da Anadolu'da şahlanan bağımsızlık ruhunu aksettirmediğinden IMF nereden bilsin.
İşte IMF'nin hesaba katmadığı bu uyanış, tüm seçim planlarını alt-üst edecek. Toplum 1919'da olduğu gibi bir büyük silkinişle yeniden "Bağımsız Türkiye" diyecek bu seçimde.
İşte çözüm o gün başlayacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014