Onların hükümleri Allah'ın hükümleridir
Ehl-i Beyt İmamlarının verdiği tüm hükümler Allah'ın Kitabı ve Hz. Resûlullah (s.a.a)'in Hz. Ali'ye ve Hz. Ali'nin de evlatlarına öğrettiği yol-yordamdan ibarettir. Şia'nın bu hususta birçok delilleri vardır ki Ehl-i Sünnet âlimleri de kendi sihah, müsned ve tarihlerinde bu delilleri nakletmişlerdir
21.07.2016 00:00:00
Prof. Muhammed Ticani, Doğrularla Birlikte isimli kitabında şöyle yazıyor:
Sünnet-i Nebevı Resûlullah (s.a.a)'in dediği, yaptığı ve açıkladığı şeylere denir. Sünnet-i Nebevi Müslümanlar nezdinde, hüküm, ibadet ve inançlardan sonra gelen ikinci kaynağı konumundadır.
Ehl-i Sünnet, Sünnet-i Nebeviye, Hulefa-i Raşidin yani Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali(a.s)'nin sünnetini de eklemektedirler. Bunu da naklettikleri şu hadise dayandırmaktadırlar: "Benim ve benden sonraki hidayete ermiş raşid halifelerin sünnetine uyunuz, ona azı dişlerinizle sımsıkı bir şekilde sanrılınız." (Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.4, s.126).
Bazıları Resûlullah (s.a.a)'in sünnetine istinasız tüm sahabilerin sünnetini de eklemektedirler. Bunun delilinin de nakledilen şu hadisin olduğunu söylemekteler: "Ashabım yıldızlar gibidir; hangisine uysanız hidayet bulursunuz." Ve "Ashabım ümmetimin eminleridir."
İnkar edilmesi mümkün olmayan hakikat şudur ki: "Ashabım yıldızlar gibidir" hadisi Ehl-i Beyt hakkında rivayet edilen şu hadis karşısında uydurulmuş bir hadistir: "Ehl-i Beyt'imin imamları yıldızlar gibidir. Hangisine uysanız hidayet bulursunuz."
Ve bu hadis daha makuldur. Zira Ehl-i Beyt imamları vera, zühd, ilim ve takvada en büyük örnek ve numune idiler. Buna Ehl-i Beyt'in takipçilerinin yanısıra düşmanları bile itiraf etmekte ve tarih tümüyle bu hakikate şahit bulunmaktadır.
Ama "Ashabım yıldızlar gibidir..." hadisi akl-ı selimin kabul edemeyeceği bir şeydir. Zira ashab içerisinde Peygamberden sonra dinden dönen sahabiler de vardı. (Ebu Bekr'in savaş açtığı ve Ehl-i Ridde (dinden dönenler) olarak adlandırılan kimseler gibi).
Üstelik onlar birbiriyle birçok mevzuda ihtilaf etmişlerdir, bazıları bazılarına lanet bile etmiş (nitekim Muaviye Hz. Ali'ye lanet etmeyi emrediyordu) ve hatta birbirlerini ihtilafları yüzünden öldürdükleri (Nitekim ashabın çoğu Hz. Osman'ı kınamış ve ona karşı kıyam etmiştir) bile olmuştur. Bazı sahabelere şarap içtiği, zina ettiği ve hırsızlıkta bulunduğu için hadd bile uygulanmıştır. Tarihte bu ve benzeri birçok olaylar vuku bulmuştur. O halde hangi akıl bu gibi insanlara, mutlak surette uymayı emreden bir hadisin doğru bir hadis olduğunu kabul edebilir?
Hz. Ali (a.s) ile savaşan (Cemel, Sıffin, Nehrevan ve benzeri savaşlar gibi) Muaviye ve benzerlerine uyanların hidayete ermiş olmaları mümkün olabilir mi? Oysaki Resûlullah (s.a.a)'in Muaviye'yi "bağilerin önderi" olarak adlandırdığı herkesçe bilinmektedir. (Ammar'ı baği bir topluluk öldürecektir" hadisi).
Hakeza Emevi saltanatını güçlendirmek ve desteklemek maksadıyla masum insanları katleden Bisr b. Ertat, Mugire b. Şu'be ve Amr b. As'a uyan kimselerin, doğru yolu bulmaları nasıl mümkün olabilir? Bu hadis, sözde sahabiye hitap etmektedir, o halde nasıl olur da Peygamber, "Ey ashabım, ashabıma uyun" diyebilir? Ama "Ey ashabım, Ehl-i Beyt'imden olan imamlara uyunuz; onlar sizi Benden sonra doğru yola hidayet edenlerdir" hadisi hakkında şüphe dahi edilmez.
Zira Sünnet-i Nebevi'de bunun başka birçok örnek ve şahitleri de vardır. Bu yüzden Şia, "Benim ve Benden sonra gelecek olan hidayete ermiş raşit halifelerin sünnetine uyunuz" hadisinden maksadın da Ehl-i Beyt'ten olan on iki masum imamın olduğunu söylüyor. Resûlullah ümmetine, Kur'an'a uymayı emrettiği ve farz kıldığı gibi Ehl-i Beyt imamlarına da uymalarını farz kılmıştır. (Sahih-i Tirmizi, c.5, s.28; Sahih-i Müslim, c. 2, s.362; Nesai Hasais'de; Kenzu'l-Ummal, c.l, s.44; Müsned-i Ahmed, c. 5, s.189; Müstedrekü's-Sahiheyn, c.3, s.148; Sevaiku'l-Muhrika, s.148; Tabakatu'l-Kubra, c.2, s.194; Tabarani, c.1, s.131).
Sadece Ehl-i Sünnet'in sahih hadis kitaplarında yer alan rivayetler bile bunun için yeterlidir. Yoksa Şia kaynaklarında bundan daha çok deliller ve apaçık beyanlar mevcuttur. Mesela Saduk, El-İkmal kitabında Resûlullah'tan (s.a.a) şöyle naklediyor: "Benden sonra imamlar on iki kişidir. İlki Ali sonuncusu ise Kâim'dir. (Mehdi'dir) Bunlar benim halifelerim ve vasilerimdir."
Sünnet-i Nebevı Resûlullah (s.a.a)'in dediği, yaptığı ve açıkladığı şeylere denir. Sünnet-i Nebevi Müslümanlar nezdinde, hüküm, ibadet ve inançlardan sonra gelen ikinci kaynağı konumundadır.
Ehl-i Sünnet, Sünnet-i Nebeviye, Hulefa-i Raşidin yani Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali(a.s)'nin sünnetini de eklemektedirler. Bunu da naklettikleri şu hadise dayandırmaktadırlar: "Benim ve benden sonraki hidayete ermiş raşid halifelerin sünnetine uyunuz, ona azı dişlerinizle sımsıkı bir şekilde sanrılınız." (Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.4, s.126).
Bazıları Resûlullah (s.a.a)'in sünnetine istinasız tüm sahabilerin sünnetini de eklemektedirler. Bunun delilinin de nakledilen şu hadisin olduğunu söylemekteler: "Ashabım yıldızlar gibidir; hangisine uysanız hidayet bulursunuz." Ve "Ashabım ümmetimin eminleridir."
İnkar edilmesi mümkün olmayan hakikat şudur ki: "Ashabım yıldızlar gibidir" hadisi Ehl-i Beyt hakkında rivayet edilen şu hadis karşısında uydurulmuş bir hadistir: "Ehl-i Beyt'imin imamları yıldızlar gibidir. Hangisine uysanız hidayet bulursunuz."
Ve bu hadis daha makuldur. Zira Ehl-i Beyt imamları vera, zühd, ilim ve takvada en büyük örnek ve numune idiler. Buna Ehl-i Beyt'in takipçilerinin yanısıra düşmanları bile itiraf etmekte ve tarih tümüyle bu hakikate şahit bulunmaktadır.
Ama "Ashabım yıldızlar gibidir..." hadisi akl-ı selimin kabul edemeyeceği bir şeydir. Zira ashab içerisinde Peygamberden sonra dinden dönen sahabiler de vardı. (Ebu Bekr'in savaş açtığı ve Ehl-i Ridde (dinden dönenler) olarak adlandırılan kimseler gibi).
Üstelik onlar birbiriyle birçok mevzuda ihtilaf etmişlerdir, bazıları bazılarına lanet bile etmiş (nitekim Muaviye Hz. Ali'ye lanet etmeyi emrediyordu) ve hatta birbirlerini ihtilafları yüzünden öldürdükleri (Nitekim ashabın çoğu Hz. Osman'ı kınamış ve ona karşı kıyam etmiştir) bile olmuştur. Bazı sahabelere şarap içtiği, zina ettiği ve hırsızlıkta bulunduğu için hadd bile uygulanmıştır. Tarihte bu ve benzeri birçok olaylar vuku bulmuştur. O halde hangi akıl bu gibi insanlara, mutlak surette uymayı emreden bir hadisin doğru bir hadis olduğunu kabul edebilir?
Hz. Ali (a.s) ile savaşan (Cemel, Sıffin, Nehrevan ve benzeri savaşlar gibi) Muaviye ve benzerlerine uyanların hidayete ermiş olmaları mümkün olabilir mi? Oysaki Resûlullah (s.a.a)'in Muaviye'yi "bağilerin önderi" olarak adlandırdığı herkesçe bilinmektedir. (Ammar'ı baği bir topluluk öldürecektir" hadisi).
Hakeza Emevi saltanatını güçlendirmek ve desteklemek maksadıyla masum insanları katleden Bisr b. Ertat, Mugire b. Şu'be ve Amr b. As'a uyan kimselerin, doğru yolu bulmaları nasıl mümkün olabilir? Bu hadis, sözde sahabiye hitap etmektedir, o halde nasıl olur da Peygamber, "Ey ashabım, ashabıma uyun" diyebilir? Ama "Ey ashabım, Ehl-i Beyt'imden olan imamlara uyunuz; onlar sizi Benden sonra doğru yola hidayet edenlerdir" hadisi hakkında şüphe dahi edilmez.
Zira Sünnet-i Nebevi'de bunun başka birçok örnek ve şahitleri de vardır. Bu yüzden Şia, "Benim ve Benden sonra gelecek olan hidayete ermiş raşit halifelerin sünnetine uyunuz" hadisinden maksadın da Ehl-i Beyt'ten olan on iki masum imamın olduğunu söylüyor. Resûlullah ümmetine, Kur'an'a uymayı emrettiği ve farz kıldığı gibi Ehl-i Beyt imamlarına da uymalarını farz kılmıştır. (Sahih-i Tirmizi, c.5, s.28; Sahih-i Müslim, c. 2, s.362; Nesai Hasais'de; Kenzu'l-Ummal, c.l, s.44; Müsned-i Ahmed, c. 5, s.189; Müstedrekü's-Sahiheyn, c.3, s.148; Sevaiku'l-Muhrika, s.148; Tabakatu'l-Kubra, c.2, s.194; Tabarani, c.1, s.131).
Sadece Ehl-i Sünnet'in sahih hadis kitaplarında yer alan rivayetler bile bunun için yeterlidir. Yoksa Şia kaynaklarında bundan daha çok deliller ve apaçık beyanlar mevcuttur. Mesela Saduk, El-İkmal kitabında Resûlullah'tan (s.a.a) şöyle naklediyor: "Benden sonra imamlar on iki kişidir. İlki Ali sonuncusu ise Kâim'dir. (Mehdi'dir) Bunlar benim halifelerim ve vasilerimdir."