Osmanlı halklarını, yalnız 1800’lü yıllardaki Osmanlı egemenliğindeki halkları değil, bu halk guruplarının nasıl oluştuğunu da açıklamaya çalışacağım. İşe öncelikle Türk ulusunun tarihini özetleyerek başlayalım. Türkler M.Ö. 6000 yıllarında Altay ve Tanrı dağlarının arasındaki yayla ve ovalara Orta ve Doğu Sibirya’dan göç ederek gelmişlerdir. Bu, Türklerin ilk vatanlarının Orta ve Doğu Sibirya olduğunu ifade eder. Bu yıl içerisinde de gazete ve televizyon yayınlarında çadırları ve geyikleri ile beraber yaşan, Türkçe konuşan Sibirya’daki Türkleri ve çocuklarını sevinerek seyrettik. Yazılı ve görsel basında görünen çadırlar çocuklar ve yetişkin insanların görüntüleri tarihi gerçeklerin doğru yazıldığının bir ifadesidir. Bazı destanlar gibi gerçekle ilişkisi olmayan bazı hayali hikâyeler değildir.
M.Ö. 4000 yıllarında iklim değişikliklerinin etkisi ile İç Asya’ya yerleşmiş Türkler batıya doğru göçe başlarlar ve Anadolu’ya kadar gelerek Kızılırmak kavisi içerisindeki Anadolu topraklarında yeni bir uygarlığın temelini atarlar ki bu kavmin adı Hititlerdir, kurduğu uygarlığa da Hitit Uygarlığı denir. Asya’daki Türklerin uygarlığı ile Hititlerin uygarlığı arasındaki ortak düşünce ve inanç Güneş Kursları ile ışığa ve Güneşe, “Gök Tengri”ye inanmalarıdır. Çünkü “ışıktan aşığa” düşüncesi Sibirya’da yaşarlarken onların ortak inançlarından gelen düşüncelerdir. Onlar canlıların meydana gelmesini, büyümesini sağlayan onlara can veren kuvvetin güneş ve ışık olduğunu bilimsel olarak açıklamışlar ve inanmışlardır, ona tapmışlardır.
Bu düşünceyi yorumlarsak, güneş ve ışıkları canlılara hayat veren en büyük kuvvettir. Aynı düşünce XIII. yüzyılda Anadolu Türk tarihini anlatan Aşık Paşazade tarihindeki Anadolu Alevileri ile ilgili “ışıktan aşığa” geleneği Anadolu Türk kültüründe devam eden bir gelenektir. Bu gelenek bugün de devam etmektedir Bu düşünce ile de İç Asya’daki Yesevilik yolundan gelen “ışıktan aşığa” geleneği Anadolu Alevilerinden olan abdal aşıklar vasıtası ile devam etmektedir. Bu ananenin devamı ile İç Asya’da yaşayan Türk kültürünün, Anadolu kültüründe devamının en güzel ifadesidir.
Türkçülüğe gönül vermiş bir tarih öğretmeni olarak, Türkçülükle ilgili belge ve düşünceleri yeri geldikçe yazmaya çalışacağım. Bazılarına ve bugünkü uygulanmaya çalışılan yeni eğitim anlayışına rağmen.
Osmanlılar, Türk kültür tarihine göre Anadolu’nun yerli halkından değildir. Selçuklu Türk devleti zamanında göçebe hayvancılıkla uğraşan Kayı boyunun bu günkü Söğüt ve Karacadağ yöresine yerleşen Türkmenlerdir. Diğer bir anlamıyla Yörüktür.
Kayılar İç Asya’nın Cent yöresinden göç ederek gelmişlerdir. Geldiklerinde Yesevilik yolunda bir inanç kültürüne bağlıydılar. Fakat devlet–halk ilişkileri Selçukluların kaza (yani karar veya hüküm verme) hukukuna göre, yani (Sünni–Hanefilik mezhebi) ilkelerine bağlıydılar. Türkler, Selçuklular döneminde İran, Kuzey Irak, Anadolu, Kuzey Suriye topraklarına yerleşmişlerdir. Osmanlılar döneminde, yapılan fetihler sonucunda Trakya ve Balkan ülkelerine göç ederek yerleşmişler ve Türk Osmanlı egemenliğini devam ettirmişlerdir. Karadenizin kuzey kıyıları ve Kırım’ın Kafkasya ve Kuban’nın fethi soncunda yerli Sılav halkları ile beraber Türkler de Osmanlı egemenliğine girmişlerdir. Kafkasya halklarından Çeçenler ve Gürcüler, bu bölgenin yerli halklarındandır. Çeçenlerin tamamı İslamlaşmıştır. Gücülerin de bir kısmı evlilik gibi medeni ilişkiler soncunda İslamlaşmılardır.
M.Ö. 4000 yıllarında iklim değişikliklerinin etkisi ile İç Asya’ya yerleşmiş Türkler batıya doğru göçe başlarlar ve Anadolu’ya kadar gelerek Kızılırmak kavisi içerisindeki Anadolu topraklarında yeni bir uygarlığın temelini atarlar ki bu kavmin adı Hititlerdir, kurduğu uygarlığa da Hitit Uygarlığı denir. Asya’daki Türklerin uygarlığı ile Hititlerin uygarlığı arasındaki ortak düşünce ve inanç Güneş Kursları ile ışığa ve Güneşe, “Gök Tengri”ye inanmalarıdır. Çünkü “ışıktan aşığa” düşüncesi Sibirya’da yaşarlarken onların ortak inançlarından gelen düşüncelerdir. Onlar canlıların meydana gelmesini, büyümesini sağlayan onlara can veren kuvvetin güneş ve ışık olduğunu bilimsel olarak açıklamışlar ve inanmışlardır, ona tapmışlardır.
Bu düşünceyi yorumlarsak, güneş ve ışıkları canlılara hayat veren en büyük kuvvettir. Aynı düşünce XIII. yüzyılda Anadolu Türk tarihini anlatan Aşık Paşazade tarihindeki Anadolu Alevileri ile ilgili “ışıktan aşığa” geleneği Anadolu Türk kültüründe devam eden bir gelenektir. Bu gelenek bugün de devam etmektedir Bu düşünce ile de İç Asya’daki Yesevilik yolundan gelen “ışıktan aşığa” geleneği Anadolu Alevilerinden olan abdal aşıklar vasıtası ile devam etmektedir. Bu ananenin devamı ile İç Asya’da yaşayan Türk kültürünün, Anadolu kültüründe devamının en güzel ifadesidir.
Türkçülüğe gönül vermiş bir tarih öğretmeni olarak, Türkçülükle ilgili belge ve düşünceleri yeri geldikçe yazmaya çalışacağım. Bazılarına ve bugünkü uygulanmaya çalışılan yeni eğitim anlayışına rağmen.
Osmanlılar, Türk kültür tarihine göre Anadolu’nun yerli halkından değildir. Selçuklu Türk devleti zamanında göçebe hayvancılıkla uğraşan Kayı boyunun bu günkü Söğüt ve Karacadağ yöresine yerleşen Türkmenlerdir. Diğer bir anlamıyla Yörüktür.
Kayılar İç Asya’nın Cent yöresinden göç ederek gelmişlerdir. Geldiklerinde Yesevilik yolunda bir inanç kültürüne bağlıydılar. Fakat devlet–halk ilişkileri Selçukluların kaza (yani karar veya hüküm verme) hukukuna göre, yani (Sünni–Hanefilik mezhebi) ilkelerine bağlıydılar. Türkler, Selçuklular döneminde İran, Kuzey Irak, Anadolu, Kuzey Suriye topraklarına yerleşmişlerdir. Osmanlılar döneminde, yapılan fetihler sonucunda Trakya ve Balkan ülkelerine göç ederek yerleşmişler ve Türk Osmanlı egemenliğini devam ettirmişlerdir. Karadenizin kuzey kıyıları ve Kırım’ın Kafkasya ve Kuban’nın fethi soncunda yerli Sılav halkları ile beraber Türkler de Osmanlı egemenliğine girmişlerdir. Kafkasya halklarından Çeçenler ve Gürcüler, bu bölgenin yerli halklarındandır. Çeçenlerin tamamı İslamlaşmıştır. Gücülerin de bir kısmı evlilik gibi medeni ilişkiler soncunda İslamlaşmılardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013