Geçtiğimiz yıllarda 700. kuruluş yıldönümü kutlanan Osmanlı Devleti'ne ilişkin yayımlanan bu eserler, aynı zamanda ülkemizde son yıllarda sayıları hızla artan nitelikli telif eserlere de yenilerini eklemiş oluyorlar.
Osmanlı'nın birleştirici yönü
Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yılı aşkın bir süre dünyanın en önemli bölgesinde varlığını devam ettirmesi ve yüzyıllar boyu değişik ırk ve inanca sahip toplumları bünyesinde barındırması tüm dünyanın ilgisini çeken en önemli özelliklerinden biridir. Tarih, bu kadar farklı unsurun uzun yıllar boyunca barış içinde bir arada yaşamış olduğuna ilişkin ikinci bir örneğe sahip değildir. Bu durum, aynı problemleri yaşayan dünyamız için incelenmeye değer bir örnek olarak görülmekte, bu nedenle her geçen gün bu konudaki çalışmaların sayısı da artmaktadır. Beyan Yayınları'nca yayımlanan bu iki çalışma da, Osmanlı Devleti'nin hem kurumsal yapısını hem de geçerdiği modernleşme macerası ile uluslararası ilişkilerdeki davranış biçimini anlatmaya çalışmaktadır.
Batılılaşmayla gelen çözülme
Doç. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu'nun kaleme aldığı "Modernleşme Bağlamında Osmanlı-Amerika İlişkileri" 416 sayfalık kapsamlı bir eser. "Kamu Hukuku Açısından Karşılaştırmalı Bir İncileme", alt başlığını taşıyan bu önemli çalışmada kurulduğu günden itibaren hep Batıya doğru genişleyen Osmanlı'nın 625 yıllık hayatının en uzun yüzyılı sayılan XIX. yüzyıl esas alınmış.
Çalışmaya göre yanlış Batılılaşma anlayışı da devleti kurtaramıyordu. Seçkinlerde başlayan Batılı gibi tüketme (üretme değil) ve Batılı gibi yaşama (Batılı gibi olma değil), tüketim ekonomisini körüklüyordu. Düyun-u Umumiye ile "borçlandır ve özgür davranışları engelle" formülü uygulanmıştı; sermayenin güvende olmadığı, istikrarsız, ne olacağı belirsiz, geleceği kuşkulu, soyguncuların bol olduğu Osmanlı'da kapital birikimi olmuyordu. Bu modernleşme-çağdaşlaşma sorunlar içerisinde istismar da kendini göstermişti. Osmanlı Devletinin bu hassas dönemine ilişkin birçok farklı boyut arasında bu çalışmada özellikle Osmanlı modernleşmesi ile Türk-Amerikan ilişkileri (1786-1929) değerlendirilmiş. Osmanlı ile ABD ilk kez kendisine bağlı eyaletler olan Fas, Tunus, Cezayir, Trablusgarb'da karşılaşmıştı. Avrupa'da yalnızlığa terkedilmiş, teknolojide geri kalmış (bırakılmış), İngiltere-Fransa-Almanya ve ABD'nin kültürel paylaşımı altında kalan Osmanlı Devleti, ABD ile ticarete, özellikle silah ithalatına başlamıştı.
Misyoner ve azınlıkların çalışmaları
Bu çalışmada ayrıca ABD Protestan Misyoner Örgütü olan ABCFM'nin Ermeni ve Bulgarlara ilişkin özel planları konusunda Amerikan Okullarını da kullanarak nasıl çalıştıkları, Amerikan okullarını kuranların kimi zaman önyargılı ve devlete emredici davranışlarda bulunabildikleri de irdelenmeye çalışılmıştır.
Osmanlı'da kurumlaşma ve Şeyhülislamlık
Osmanlı Devleti'nin bütün yönleriyle anlaşılmasına katkıda bulunabilecek ikinci eser, Dr. Murat Akgündüz tarafından hazırlanmış ve "Osmanlı Devletinde Şeyhülislamlık" adını taşıyor. Bu önemli çalışmada Osmanlı Devleti'nin kurumsal yapısı konusunda bize önemil bilgiler sunuyor. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti'nin altı asır boyunca mevcudiyetini devam ettirmesinin en önemli sebebi, köklü müesseselere sahip olmasıdır. Kadîm bir geleneğin ve önceki İslam devletlerinin uygulamalarından etkilenerek idari, hukuki, ilmi, askeri ve malî sahalarda pekçok müesseseyi kuran Osmanlılar, en yüksek dini ve ilmi merci kabul edilen Şeyhülislamlığı son dönemlere kadar teşkilatları içinde muhafaza etmişlerdir. İşte bu eser; kuruluşundan XIII/XIX. asır başlarına kadar Şeyhülislamlığın tarihi gelişmini, devlet teşkilatındaki yerini, bağlı bulunan görevlileri ve vazifelerini ineclemeye çalışmaktadır.