Sakallı Celâl'e rahmetle başlayacağım.
Sakallı Celâl; "Bu kadar cehâlet, ancak tahsîl ile mümkündür" demişti!
Ve tahsilli câhillerimiz, arz-ı endâm etmeye başladılar!
Bilindiği gibi Türkiye'de Milletvekili olmak için ilkokul mezunu olmak yetiyor. Paran varsa, paranla hükmettiğin maraba taraftar bir kitlen varsa, aşiretin varsa Parti Genel başkanları için ideal vekil adayısınız!
Adaylık süresince milletvekili olmak için bol keseden vaatlerle uğraşır, didinir; mazbatayı aldığınız anda sizi aday gösteren Parti Genel Başkanının vekili olursunuz!
Dolayısıyla -maalesef- sistem diye dayatılan bu sistemsizlik sayesinde, bir de dokunulmazlık olunca, milletvekili unvanlı Genel Başkan vekillerinin cehâlet salvoları başlar ki, onların genel başkanlarca aday gösterilme sebepleri de budur zaten!
Ve bu sistemin adına, dünyada sadece Türkiye'de demokrasi(!) denir!
Tuhafıma giden, genel başkanlarca aday gösterilmiş profesör titri taşıyan cahil milletvekillerimiz var!
Hadi ilkokul mezunu milletvekili, pot kırsın sürç-i lisan etsin diyelim! Okumuş, bilge, akîl Vekillerin işi, onların hatalarını telafi etmek değil midir?
Ama öyle değil!
AKP'li bir vekil; "Yasama da, biz de, Yürütme de, Yargı da, hepsi bizde..." Demişti ekranlarda canlı yayında! Aynı programda bir de "Anayasa Profesörü" vardı, hatırladınız mı? O ne demişti? "Oğlan bizim, kız bizim!"
Bu sistemin adı: İleri Demokrasi Beğler!
"Oğlan bizim, kız bizim" diyen Anayasa Profesörü milletvekilinin olduğu ülkede, bir İlahiyat Profesörü; "Namaz kılmayan hayvandır" derse, çok mu? O anayasacıya, bu ilahiyatçı, "Kel başa şimşir tarak" kadar yakışmaz mı?
İleri Demokrasi sayesinde, bütün 'Kurucu Değerleri' ile oynanan ve adına "Yeni Türkiye" denilen ülkemde, Tek Adam'ın emrettikleri oluyor, istemedikleri kesinlikle anti-demokratik!
Dokunulmazlık, o Tek Adam'a gösterilen sadakat kadar!
Huzur, refah ve istikrar, o Tek Adam' a yapılan saray soytarılığı, yalakalık karşılığı hadsiz-hesapsız!
"Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir" temeli üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin "kurucu değerleri" yok edilerek; "Hakimiyet, kayıtsız şartsız dokunmanın ibadetten sayıldığı Tek Adamındır" edildi!
Başbakan azledip, Başbakan atayabilen Tek Adam, şimdi de; üye sayısı 195'ten 90'a indirilecek olan DANIŞTAY'ın 24 üyesini tek başına seçip atayacak!
Anayasa Profesörünün; "Oğlan bizim, kız bizim" diye tarif ettiği İleri Demokrasi işte bu!
Başkanlık diye direten, olmayınca Partili Cumhurbaşkanlığı'nda karar kılan Tek Adam'ın, kontrolüne aldığı DANIŞTAY'ın ne iş yaptığını hatırlayalım mı?
DANIŞTAY, idari uyuşmazlıkları ve davaları bakmak ve çözümlemek için görevlendirilmiş bir mahkemedir. Anayasa kurumu olarak düzenlenmiş, bağımsız(!) bir inceleme, danışma, idare ve yargılama yeridir. Günümüzde Türkiye'deki tek idare mahkemesidir.
Anayasa'da DANIŞTAY'IN GÖREVLERİ;
"Bakanlar kurulu tarafından gönderilen kanun tasarıları hakkında fikir beyan eder.
Tüzük tasarılarını, imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerini inceler.
Çıkarılan içtihadı birleştirir ve birleştirilmiş içtihadı değiştirir. (Hukuk dilinde içtihat; Yasada veya örf ve adet hukukunda uygulanacak kuralın açıkça ve tereddütsüz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın veya hukukçunun düşüncelerinden doğan sonuçtur.)
Başbakanlık tarafından fikir beyan etmesi istenen konularda düşüncesini söyler.
Merkezi atamayla iş başına gelen vali, müsteşar, genel müdür, birinci sınıf müdürler ile ilişkin disiplin cezalarını keser.
Memurun Muhakematı kanununa ilişkin merkez ve il memurlarına ilişkin konular hakkında ret kararı verir.
Belediye ve il özel idareleri üzerindeki idarî vesayet denetimini yapar.
Anayasa ve Uyuşmazlık mahkemeleri ile Yüksek Seçim Kurulu'na üye seçer."
90 Üyesinin 24'ünü Tek Adam'ın atayacağı DANIŞTAY ile ulaşacağımız İleri Demokrasi(!)nin milleti götüreceği Yeni Türkiye bu maalesef!
Her gün, biraz daha yaklaştığımız; "Astığım astık, kestiğim kestik" demokratlığı ile sıra padişahlığın ilan edilmesine geldi!
Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefet ne yapıyor dersiniz?
Ana muhalefet partisi Genel Başkanı; "ABD'deki gibi başkanlık sistemi getirecekseniz buyurun..." diyor!
"Yavru Muhalefet" Genel Başkanı; "Herkese ve her şeye rağmen milli meselelerde Hükumete desteğimiz devam edecektir." Demişti!
Son Salı Sallamaları'nda ise; "AKP ile PKK'yı kuytu köşede görüşürken yakalarsak dünyayı başlarına yıkarız!" diye bağırarak, Tek Adam'a sesleniyor gibi yaparak kendi Üst Kurul Delegelerine göz-dağı veriyor!
Yıllarca İmralı'da açıkça görüştüler, bebek katilinin mesajını Diyarbakır meydanında kalabalığa, ekran başından bütün Türkiye'ye okudular!
Oslo'da açıkça görüşüp önce inkâr ettiler sonra; "Şeytanla bile görüşürüz!" dediler, "Tık" yoktu!
"Herkese ve her şeye rağmen" Hükumete desteklerinin süreceğini defalarca tekrarlayan, terörist başı işle açık görüşmelere, pazarlıklara itiraz etmeyen ama gizli görüşmelere çok kızan, işkillenen, huylanan İki Ucu Açık bir ileri demokrat milliyetçilik!
İktidarı, muhalefeti el-ele vermiş, ölümle korkuttukları milleti sıtmaya razı ediyorlar!
Ve ben demokrat olmadığım için, bugünden itibaren; "Mağrur olma Padişahım, senden büyük Allah var!" Diye seslenmeye başladım!
"Padişah öldü, yaşasın Padişah!" Sloganının atılacağı günü beklemeğe başladım!
Biliyoruz ki, "Toplumlar layık oldukları şekilde yönetilirler."
Ve biliyorum ki; "Kendi düşen, ağlamaz."
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm..
Selâm, sevgi, duâ...
Sakallı Celâl; "Bu kadar cehâlet, ancak tahsîl ile mümkündür" demişti!
Ve tahsilli câhillerimiz, arz-ı endâm etmeye başladılar!
Bilindiği gibi Türkiye'de Milletvekili olmak için ilkokul mezunu olmak yetiyor. Paran varsa, paranla hükmettiğin maraba taraftar bir kitlen varsa, aşiretin varsa Parti Genel başkanları için ideal vekil adayısınız!
Adaylık süresince milletvekili olmak için bol keseden vaatlerle uğraşır, didinir; mazbatayı aldığınız anda sizi aday gösteren Parti Genel Başkanının vekili olursunuz!
Dolayısıyla -maalesef- sistem diye dayatılan bu sistemsizlik sayesinde, bir de dokunulmazlık olunca, milletvekili unvanlı Genel Başkan vekillerinin cehâlet salvoları başlar ki, onların genel başkanlarca aday gösterilme sebepleri de budur zaten!
Ve bu sistemin adına, dünyada sadece Türkiye'de demokrasi(!) denir!
Tuhafıma giden, genel başkanlarca aday gösterilmiş profesör titri taşıyan cahil milletvekillerimiz var!
Hadi ilkokul mezunu milletvekili, pot kırsın sürç-i lisan etsin diyelim! Okumuş, bilge, akîl Vekillerin işi, onların hatalarını telafi etmek değil midir?
Ama öyle değil!
AKP'li bir vekil; "Yasama da, biz de, Yürütme de, Yargı da, hepsi bizde..." Demişti ekranlarda canlı yayında! Aynı programda bir de "Anayasa Profesörü" vardı, hatırladınız mı? O ne demişti? "Oğlan bizim, kız bizim!"
Bu sistemin adı: İleri Demokrasi Beğler!
"Oğlan bizim, kız bizim" diyen Anayasa Profesörü milletvekilinin olduğu ülkede, bir İlahiyat Profesörü; "Namaz kılmayan hayvandır" derse, çok mu? O anayasacıya, bu ilahiyatçı, "Kel başa şimşir tarak" kadar yakışmaz mı?
İleri Demokrasi sayesinde, bütün 'Kurucu Değerleri' ile oynanan ve adına "Yeni Türkiye" denilen ülkemde, Tek Adam'ın emrettikleri oluyor, istemedikleri kesinlikle anti-demokratik!
Dokunulmazlık, o Tek Adam'a gösterilen sadakat kadar!
Huzur, refah ve istikrar, o Tek Adam' a yapılan saray soytarılığı, yalakalık karşılığı hadsiz-hesapsız!
"Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir" temeli üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin "kurucu değerleri" yok edilerek; "Hakimiyet, kayıtsız şartsız dokunmanın ibadetten sayıldığı Tek Adamındır" edildi!
Başbakan azledip, Başbakan atayabilen Tek Adam, şimdi de; üye sayısı 195'ten 90'a indirilecek olan DANIŞTAY'ın 24 üyesini tek başına seçip atayacak!
Anayasa Profesörünün; "Oğlan bizim, kız bizim" diye tarif ettiği İleri Demokrasi işte bu!
Başkanlık diye direten, olmayınca Partili Cumhurbaşkanlığı'nda karar kılan Tek Adam'ın, kontrolüne aldığı DANIŞTAY'ın ne iş yaptığını hatırlayalım mı?
DANIŞTAY, idari uyuşmazlıkları ve davaları bakmak ve çözümlemek için görevlendirilmiş bir mahkemedir. Anayasa kurumu olarak düzenlenmiş, bağımsız(!) bir inceleme, danışma, idare ve yargılama yeridir. Günümüzde Türkiye'deki tek idare mahkemesidir.
Anayasa'da DANIŞTAY'IN GÖREVLERİ;
"Bakanlar kurulu tarafından gönderilen kanun tasarıları hakkında fikir beyan eder.
Tüzük tasarılarını, imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerini inceler.
Çıkarılan içtihadı birleştirir ve birleştirilmiş içtihadı değiştirir. (Hukuk dilinde içtihat; Yasada veya örf ve adet hukukunda uygulanacak kuralın açıkça ve tereddütsüz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın veya hukukçunun düşüncelerinden doğan sonuçtur.)
Başbakanlık tarafından fikir beyan etmesi istenen konularda düşüncesini söyler.
Merkezi atamayla iş başına gelen vali, müsteşar, genel müdür, birinci sınıf müdürler ile ilişkin disiplin cezalarını keser.
Memurun Muhakematı kanununa ilişkin merkez ve il memurlarına ilişkin konular hakkında ret kararı verir.
Belediye ve il özel idareleri üzerindeki idarî vesayet denetimini yapar.
Anayasa ve Uyuşmazlık mahkemeleri ile Yüksek Seçim Kurulu'na üye seçer."
90 Üyesinin 24'ünü Tek Adam'ın atayacağı DANIŞTAY ile ulaşacağımız İleri Demokrasi(!)nin milleti götüreceği Yeni Türkiye bu maalesef!
Her gün, biraz daha yaklaştığımız; "Astığım astık, kestiğim kestik" demokratlığı ile sıra padişahlığın ilan edilmesine geldi!
Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefet ne yapıyor dersiniz?
Ana muhalefet partisi Genel Başkanı; "ABD'deki gibi başkanlık sistemi getirecekseniz buyurun..." diyor!
"Yavru Muhalefet" Genel Başkanı; "Herkese ve her şeye rağmen milli meselelerde Hükumete desteğimiz devam edecektir." Demişti!
Son Salı Sallamaları'nda ise; "AKP ile PKK'yı kuytu köşede görüşürken yakalarsak dünyayı başlarına yıkarız!" diye bağırarak, Tek Adam'a sesleniyor gibi yaparak kendi Üst Kurul Delegelerine göz-dağı veriyor!
Yıllarca İmralı'da açıkça görüştüler, bebek katilinin mesajını Diyarbakır meydanında kalabalığa, ekran başından bütün Türkiye'ye okudular!
Oslo'da açıkça görüşüp önce inkâr ettiler sonra; "Şeytanla bile görüşürüz!" dediler, "Tık" yoktu!
"Herkese ve her şeye rağmen" Hükumete desteklerinin süreceğini defalarca tekrarlayan, terörist başı işle açık görüşmelere, pazarlıklara itiraz etmeyen ama gizli görüşmelere çok kızan, işkillenen, huylanan İki Ucu Açık bir ileri demokrat milliyetçilik!
İktidarı, muhalefeti el-ele vermiş, ölümle korkuttukları milleti sıtmaya razı ediyorlar!
Ve ben demokrat olmadığım için, bugünden itibaren; "Mağrur olma Padişahım, senden büyük Allah var!" Diye seslenmeye başladım!
"Padişah öldü, yaşasın Padişah!" Sloganının atılacağı günü beklemeğe başladım!
Biliyoruz ki, "Toplumlar layık oldukları şekilde yönetilirler."
Ve biliyorum ki; "Kendi düşen, ağlamaz."
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm..
Selâm, sevgi, duâ...
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017