Panik atak ve panik bozukluk
Panik atak, ölüm korkusuyla gelen şiddetli bir fırtınadır, panik bozukluk ise “ya tekrar olursa?” korkusuyla hayatı esir alan bir hastalık. Doğru tedaviyle yüzde 90 oranında tamamen iyileşmek mümün
09.12.2025 17:04:00
Eyüp Kabil
Eyüp Kabil





Günlük hayatta çoğu insan zaman zaman yoğun kaygı ya da korku hisseder; ancak bu duygular aniden, beklenmedik bir şekilde ve çok şiddetli bir biçimde ortaya çıktığında "panik atak" adını alır.
Panik atak, kişinin kontrolünü tamamen kaybettiğini düşündüğü, ölüm korkusu ya da çıldırma korkusu yaşadığı 5-20 dakikalık yoğun bir krizdir. Türkiye'de her 100 kişiden yaklaşık 3-4'ü hayatlarında en az bir panik atak geçirirken, bunların önemli bir kısmı panik bozukluk haline dönüşür.
Panik atak nasıl hissettirir?
Panik atak genellikle hiçbir uyarı vermeden başlar. Kalp çarpıntısı ya da göğüste sıkışma, nefes alamama hissi, baş dönmesi, terleme, titreme, uyuşma-karıncalanma, boğuluyormuş gibi olma, gerçeklikten kopma (derealizasyon) ya da kendine yabancılaşma (depersonalizasyon) en sık görülen belirtilerdir.
Kişi "kalp krizi geçiriyorum", "bayılacağım", "çıldırıyorum" ya da "ölüyorum" düşüncesine kapılır. Atak zirveye ulaştığında o kadar şiddetlidir ki, çoğu kişi acil servise başvurur ancak yapılan tetkikler genelde tamamen normal çıkar. Bu durum, kişinin "hastayım ama doktorlar bulamıyor" düşüncesiyle daha da kaygılanmasına yol açar ve kısır döngü başlar.
Panik bozukluk
Bir kez şiddetli panik atak geçiren kişilerde "ya tekrar olursa?" korkusu yerleşir. Bu korku o kadar güçlüdür ki, kişi atak geçirebileceği yer ve durumlardan kaçınmaya başlar: kalabalık, kapalı alan, otobüs, metro, asansör, yalnız dışarı çıkmak, hatta evden çıkmamak… Kaçınma davranışları çoğaldıkça kişinin hayat alanı daralır; işine, sosyal ilişkilerine, günlük yaşamına zarar verir. İşte bu tabloya "panik bozukluk" denir. Panik bozukluğun en önemli özelliği, atakların beklenmedik olması ve kişinin sürekli yeni bir atak korkusuyla yaşamasıdır.
Panik bozukluk tedavi edilmezse agorafobi (açık ya da kalabalık alanlardan korkma) ile birlikte seyredebilir; kişi yıllarca evinden dışarı adım atamaz hale gelebilir. İyi haber şu ki, panik bozukluk günümüzde oldukça iyi tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve gerekirse kısa süreli ilaç tedavisiyle hastaların %80-90'ı birkaç ay içinde önemli ölçüde iyileşir ya da tamamen düzelir. Tedavide en etkili yöntem, kişiye atak sırasında aslında ölümcül bir tehlikenin olmadığını deneyimletmek ve kaçınma davranışlarını adım adım ortadan kaldırmaktır.
Sonuç olarak, panik atak ve panik bozukluk "delirmek" ya da "kalp hastası olmak" değildir; beynimizin aşırı çalışan alarm sisteminin bir hatasıdır. Utanç duyulacak ya da saklanacak bir durum değil, profesyonel yardım alındığında kısa sürede kontrol altına alınabilen bir kaygı bozukluğudur. "Bir daha atak gelirse ne yaparım?" sorusu yerine "bir daha atak gelirse, bunun geçici ve zararsız olduğunu biliyorum" düşüncesi, iyileşmenin ilk adımıdır.
Panik atak, kişinin kontrolünü tamamen kaybettiğini düşündüğü, ölüm korkusu ya da çıldırma korkusu yaşadığı 5-20 dakikalık yoğun bir krizdir. Türkiye'de her 100 kişiden yaklaşık 3-4'ü hayatlarında en az bir panik atak geçirirken, bunların önemli bir kısmı panik bozukluk haline dönüşür.
Panik atak nasıl hissettirir?
Panik atak genellikle hiçbir uyarı vermeden başlar. Kalp çarpıntısı ya da göğüste sıkışma, nefes alamama hissi, baş dönmesi, terleme, titreme, uyuşma-karıncalanma, boğuluyormuş gibi olma, gerçeklikten kopma (derealizasyon) ya da kendine yabancılaşma (depersonalizasyon) en sık görülen belirtilerdir.
Kişi "kalp krizi geçiriyorum", "bayılacağım", "çıldırıyorum" ya da "ölüyorum" düşüncesine kapılır. Atak zirveye ulaştığında o kadar şiddetlidir ki, çoğu kişi acil servise başvurur ancak yapılan tetkikler genelde tamamen normal çıkar. Bu durum, kişinin "hastayım ama doktorlar bulamıyor" düşüncesiyle daha da kaygılanmasına yol açar ve kısır döngü başlar.
Panik bozukluk
Bir kez şiddetli panik atak geçiren kişilerde "ya tekrar olursa?" korkusu yerleşir. Bu korku o kadar güçlüdür ki, kişi atak geçirebileceği yer ve durumlardan kaçınmaya başlar: kalabalık, kapalı alan, otobüs, metro, asansör, yalnız dışarı çıkmak, hatta evden çıkmamak… Kaçınma davranışları çoğaldıkça kişinin hayat alanı daralır; işine, sosyal ilişkilerine, günlük yaşamına zarar verir. İşte bu tabloya "panik bozukluk" denir. Panik bozukluğun en önemli özelliği, atakların beklenmedik olması ve kişinin sürekli yeni bir atak korkusuyla yaşamasıdır.
Panik bozukluk tedavi edilmezse agorafobi (açık ya da kalabalık alanlardan korkma) ile birlikte seyredebilir; kişi yıllarca evinden dışarı adım atamaz hale gelebilir. İyi haber şu ki, panik bozukluk günümüzde oldukça iyi tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve gerekirse kısa süreli ilaç tedavisiyle hastaların %80-90'ı birkaç ay içinde önemli ölçüde iyileşir ya da tamamen düzelir. Tedavide en etkili yöntem, kişiye atak sırasında aslında ölümcül bir tehlikenin olmadığını deneyimletmek ve kaçınma davranışlarını adım adım ortadan kaldırmaktır.
Sonuç olarak, panik atak ve panik bozukluk "delirmek" ya da "kalp hastası olmak" değildir; beynimizin aşırı çalışan alarm sisteminin bir hatasıdır. Utanç duyulacak ya da saklanacak bir durum değil, profesyonel yardım alındığında kısa sürede kontrol altına alınabilen bir kaygı bozukluğudur. "Bir daha atak gelirse ne yaparım?" sorusu yerine "bir daha atak gelirse, bunun geçici ve zararsız olduğunu biliyorum" düşüncesi, iyileşmenin ilk adımıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
















































































